Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1747 E. 2022/1791 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1747
KARAR NO: 2022/1791
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/04/2021
NUMARASI: 2015/90 Esas – 2021/231 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili sevk ve idaresindeki bisiklet ile tescil plakası belirlenemeyen motosikletin çarpışması sonucunda meydana gelen trafik kazası sonucunda müvekkilinin ağır yaralandığını ve sakat kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının kazanın beyan ettiği şekilde gerçekleştiğini ispatlayamadığını, müvekkilinin motor gücü 50 CC’nin altında olan motorlu bisikletler bakımından sorumlu olmadığını, davacı tarafından müvekkiline bir başvurunun da yapılmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile, 1.300,00 TL’si geçici iş göremezlik, 16.289,27 TL’si sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 17.589,27 TL maddi tazminatın 29/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kazanın beyan edilen şekilde gerçekleştiğinin ıspatlanması gerektiğini, davacının ifadesi dışında tanık beyanı, kamera görüntüsü vs. hiçbir delilin dosyada bulunmadığını, davacı ile babası tarafından verilen ifadelerin çeliştiğini,davacının yaralanmasına Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tescil belgesi almamış olan bir aracın sebebiyet verdiğini, tescilli olmayan bir aracın trafiğe çıkmaya uygun olmadığının sabit olduğunu, bu aracın neden olduğu zararların KTK çerçevesinde işletenin hukuki sorumluluğuna dahil olduğunun söylenemeyeceğini, davacının yürütülen Soruşturma dosyası kapsamında kazadan dolayı kimseden şikayetçi olmadığını açıkça beyan ettiğini, işletenin sorumluluğunu temin eden müvekkili kurumun, işletene karşı vazgeçilen talep ve zararlardan sorumlu tutulamayacağını, davacının maluliyetinin muayenesi yapılmaksızın tespit edilmiş olduğunu, geçici işgöremezlik dönemi zararlarından da SGK ‘nın sorumlu olduğunu, yargılama aşamasında yapılan kusur incelemesinin denetime elverişli olmadığını, söz konusu zarar nedeniyle davacıya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının yargılama aşamasında araştırılmamış olduğunu, dava tarihinden önceki bir tarihe denk gelen temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verildiğini ancak Yargıtay kararları doğrultusunda müvekkili kurum aleyhine ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 08/04/2014 tarihinde davacının kendi idaresindeki bisiklet ile seyir halinde iken, dava dışı kimliği belirsiz sürücü sevk ve idaresindeki … plakası tam belirlenemeyen motorsiklet ile çarpması suretiyle meydana gelen trafik kazası neticesinde yaralandığı ve bu yaralanması nedeniyle maddi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır. Kaza sonrası “Trafik Kazası Tespit Tutanağı” tanzim olunmamış, Emniyet Müdürlüğü tarafından olay yerinde inceleme yapılmış, sokak içerisi ve sokak başları kontrol edilmiş ancak herhangi bir iz ve emareye rastlanmadığına, temin edilen kamera görüntülerinde anılan saatte her hangi bir trafik kazası olmadığının tespit edildiğine ilişkin iki ayrı tutanak düzenlendiği görülmüştür. Davacı … emniyette verdiği ifadesinde 08/04/2014 günü saat 23:30 sıralarında ikametinin kuzeyinde bulunan yan ikinci sokakta bisikleti ile yalnız olarak ikametine gitmekte olduğunu, bu esnada plakasını … olarak görüldüğü ve rakam grubunu hatırlamadığı siyah renkli 125’lik bir motosikletin kendine çarptığını, çarpma ile yere düştüğünü, o esnada kendine çarpan motosikletin de devrildiğini, daha sonra motosiklet sürücüsünün motosikleti ile olay yerinden kaçtığını, kendisinin ise iki sokak ötede bulunan evine yürüyerek gittiğini beyan etmiştir. Davacının babası … emniyette verdiği 09/04/2014 tarihli ifadesinde ev de istirahat halinde bulunduğunu, saat 23.30-24.00 sıralarında oğlunun eve geldiğini, daha sonra boynunu tutarak uzandığını, ellerinin üzerinin sıyrıklar halinde çizilmiş olduğunu, ne olduğunu sorduğunu, doğam hastanesi civarında gezdiğini, Beri köprüsü civarına yaya olarak geldiğini burada da daha önceden tanıdığı ve ismini … olarak bildiği arkadaşı ile karşılaştığını, …’in motosiklet ile yanına geldiğini, daha sonra plakasız olan motosiklete bindiğini, … Cad. … Sk. girişinde …’in motosikleti devirdiğini, düşme ile yaralandığını, daha sonra …’in olay yerinden ayrıldığını, kendisinin ise eve çıktığını söylediğini beyan etmiştir. Mahallinde yaptırılan talimat keşfinde davacının babası bu ifadesini kabul etmediğini beyan etmiştir. Davacı iddiasını ispat ile yükümlü olup, Sigortacılık Yasası hükümleri ve TTK’nın 1409.maddesine kıyasen uygulanması halinde bunun aksinin davalı tarafından ispatlanması gerekmektedir. Mahkemece gerekçeli kararında kazanın varlığına ilişkin değerlendirme yapılmaksızın davanın kabulü karar verilmiştir. İddia olunan trafik kazasının varlığını ve varsa araç sürücüsünün kusurunu ispat yükü davacıya aittir. Mahkemece öncelikle savcılık dosyası, kazaya ilişkin tüm belgeler, olay yeri görgü ve tespit tutanağı, olayın meydana geliş şekli ve yeri göz önünde tutularak, davacıda oluşan yaralanmanın meydana geliş şekli itibari davacı beyanına göre gerçekleşip gerçekleşmediği, plakası tespit edilemeyen motosikletin tescile tabi olup olmadağı ve kusur durumu hususlarına ilişkin doktor bilirkişi ve trafik bilirkişisinden ayrıntılı, denetime elverişli şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/1593 E. ve 2020/4240 K. sayılı kararı). Dosya kapsamında bulunan Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığının Soruşturma dosyası kapsamına göre, şüpheli hakkında taksirle bir kişinin yarlanmasına neden olmak suçundan müştekinin şikayetçi olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/7. maddesi gereğince, davacının suça ilişkin şikayetten vazgeçme beyanında, şahsi haklarından da vazgeçtiğini açıkça ifade etmediği gözetildiğinde, şikayetten vazgeçme beyanının eldeki davayı açmaya engel teşkil etmeyeceğine göre davalı vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun davacının maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak, yeni tarihli muayene evrakları da incelenerek, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında; 25/02/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/02/2011 tarihli 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçmiştir. … Yukarıda açıklandığı üzere geçici iş göremezlik ve tedavi gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları).Dosya kapsamında mahkemece davacıya SGK tarafından sürekli iş göremezlik geliri bağlanıp bağlanmadığı, bağlandı ise ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi olup olmadığı yönünden SGK ya yazılan müzekkere cevabına göre davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığının saptanması karşında bu yöne değinen istinaf talepleri yerinde değildir. Trafik kazaları, nitelikleri itibariyle haksız fiillerdendir. Haksız fiillerde temerrüt tarihi, haksız fiilin meydana geldiği tarihtir. Ancak KTK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinin 8.günden itibaren davalı Sigorta Şirketinin temerrüdünden söz edilebilir. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça, davadan önce davalı …na herhangi bir başvuru yapıldığına ilişkin bir belge sunmuş değildir. Davacı dava dilekçesinde kaza tarihinden itibaren faiz uygulanmasını talep etmiş, ıslah dilekçesi ile 29/06/2015 tarihinden itibaren faiz talep edilmiştir. Mahkemece de talep ile bağlılık kuralı gereğince dava tarihinden ileri bir tarih olan 29/05/20015 tarihinden itibaren faize karar verilmesinde davalının lehine olduğu nedenle bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/10/2022