Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1644 E. 2022/266 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1644
KARAR NO: 2022/266
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/06/2021
NUMARASI: 2019/482 Esas – 2021/484 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24/06/2007 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde ZMSS poliçesi bulunmayan bir motosikletin, 1989 doğumlu müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu dava dışı motosiklete çarparak sakat kalmasına sebebiyet verdiğini, … Yönetmeliği’nin 9. maddesi gereğince, trafik sigortası yaptırmamış işletenlerin neden olduğu bedensel zararlar için kişi başına sakatlık halinde kaza tarihi itibariyle trafik sigorta limiti olan 60.000,00-TL bedeni teminat sağladığını, müvekkilinin yolcu olma sebebiyle kazanın meydana gelmesinde kusuru olmadığından, davalı Kurumun limit dahilinde müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla 60.000,00-TL sakatlık tazminatının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; trafik kazasının 24/06/2007 tarihinde meydana geldiği gözetildiğinde 2918 sayılı KTK’nın 109/1.maddesi gereğince dava zamanaşımına uğradığından reddine karar verilmesi gerektiğini, …nın, tescilsiz, plakasız motorlu araçların karıştığı kazalar dolayısıyla herhangi bir tazminat borcu altına sokulamayacağını aracın markası ve modelinin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerektiğini, 2918 sayılı KTK’nın 3.maddesi ile 103.maddesi birlikte değerlendirildiğinde, davacının yolcu olarak bulunduğu motorlu aracın 50cc altında hacme sahip bir motorlu araç olduğunun tespiti halinde müvekkili kurumun sorumluluğuna gidilemeyeceğini, daimi maluliyet oranının ATK İhtisas Dairesinden alınması gerektiğini, davacının ehliyetsiz olarak kardeşinin kullandığı motosiklet üzerinde yolcu konumunda olduğunu, müterafik kusurunun bulunduğunu, TBK’nın 52.maddesi gereğince tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davalı kurumun avans faizi ile sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemede yapılan yargılamada davalı aracın nerede olduğu belli olmadığı için keşif yapılamadığından davalı tanığı olarak … dinlenerek tanığın beyanları doğrultusunda hüküm kurulduğunu, davalı kurumun iddiasını ispatlaması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 24/06/2007 tarihinde, plakasız ve tescilsiz bir motosiklet ile davacının yolcu olarak bulunduğu ve ZMSS poliçesi bulunmayan … plakalı dava dışı motosikletle çarpışması sonucu meydana gelen kazada davacının yaralandığı ve davacının bu yaralanma nedeniyle davalı …’ndan güç kaybı tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince, kazaya karışan … plakalı aracın 2918 sayılı KTK’nın 3.maddesi gereğince, ZMSS poliçesi yaptırma zorunluluğu olup olmadığının tespit edilememesi gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın istinafı üzerine Dairemizce incelenmesi sonucunda; “… Yönetmeliğinin 9.maddesine göre, ZMS (trafik) sigortası yaptırma zorunluluğu olup da yaptırmamış araçların neden olduğu bedensel zararlar … teminatı altına alınmıştır. KTK’nın 91.maddesinde, motorlu araçların trafik sigortası yaptırmasının zorunlu olduğu belirtilmiş ve aynı Kanun’un 3.maddesine göre de, motosiklet, “Azami tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50 santimetreküpten fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net ağırlığı 400 kilogramı, yük taşımacılığında kullanılanlar için ise net ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır. Elektrik ile çalışanların net ağırlıklarının hesaplanmasında batarya ağırlıkları dikkate alınmaz. Bunlardan karoseri yük taşıyabilecek şekilde sandıklı veya özel biçimde yapılmış olan ve yolcu taşımalarında kullanılmayan üç tekerlekli motosikletlere yük motosikleti (triportör) denir.” şeklinde tanımlanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, 24/06/2007 tarihli trafik kazası tespit tutanağı incelendiğinde, davacının yolcu olarak bulunduğu aracın motosiklet olduğu açıkça belirtilmiştir. Başka bir deyişle, tutanakta, ZMS (trafik) sigortası yaptırma zorunluluğu bulunan bir araç olduğu açıkça yazılmıştır. Davalı taraf, kazaya karışan davacının yolcu olarak bulunduğunu ve kazaya karışan aracın motosiklet olmadığını ve trafik kazası tutanağında yazılanların aksini iddia etmiştir. HMK’nın 190/1.maddesi ile getirilen, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklindeki düzenleme karşısında, ispat külfetinin davalı tarafa yükletilmesi gerekirken davacıya yükletilmesi doğru olmamıştır. O halde, Mahkemece yapılması gereken, davalıya iddiasını ispat bakımından delilerini ibraz etmesi için kesin süre verilmesi, kesin süre içerisinde ispata yarar delillerin sunulması halinde delillerin toplanması, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesidir.” Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9.maddesine göre, ZMS (trafik) sigortası yaptırma zorunluluğu olup da yaptırmamış araçların neden olduğu bedensel zararlar Güvence Hesabı teminatı altına alınmıştır. KTK’nın 91.maddesinde, motorlu araçların trafik sigortası yaptırmasının zorunlu olduğu belirtilmiş ve aynı Kanun’un 3.maddesine göre de, motosiklet, “Azami tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50 santimetreküpten fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net ağırlığı 400 kilogramı, yük taşımacılığında kullanılanlar için ise net ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır. Elektrik ile çalışanların net ağırlıklarının hesaplanmasında batarya ağırlıkları dikkate alınmaz. Bunlardan karoseri yük taşıyabilecek şekilde sandıklı veya özel biçimde yapılmış olan ve yolcu taşımalarında kullanılmayan üç tekerlekli motosikletlere yük motosikleti (triportör) denir.” şeklinde tanımlanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, 24/06/2007 tarihli trafik kazası tespit tutanağı incelendiğinde, davacının yolcu olarak bulunduğu aracın motosiklet olduğu açıkça belirtilmiştir. Başka bir deyişle, tutanakta, ZMS (trafik) sigortası yaptırma zorunluluğu bulunan bir araç olduğu açıkça yazılmıştır. Davalı taraf, kazaya karışan davacının yolcu olarak bulunduğunu ve kazaya karışan aracın motosiklet olmadığını ve trafik kazası tutanağında yazılanların aksini iddia etmiştir. HMK’nın 190/1.maddesi ile getirilen, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklindeki düzenleme karşısında, ispat külfetinin davalı tarafa yükletilmesi gerekirken davacıya yükletilmesi doğru olmamıştır. O halde, Mahkemece yapılması gereken, davalıya iddiasını ispat bakımından delilerini ibraz etmesi için kesin süre verilmesi, kesin süre içerisinde ispata yarar delillerin sunulması halinde delillerin toplanması, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesidir.” kararı verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince kararın kaldırılmasından sonra davalı tarafa iddiasını ispat için süre verilmiş ve davalı tarafın bildirdiği deliller çerçevesinde yapılan araştırma ile davaya konu olan aracın nerede olduğu bilinmediğinden araç üzerinde keşif yapmak mümkün olmasa da aracın sahibi …’ın talimat mahkemesindeki beyanları ile kazaya karışan mobiletin 50 cc altında kalan 45 cc olduğu, tescile tabi ve trafik sigortası yaptırma zorunluluğu bulunan araçlar kapsamında kalmadığı, aracın noter işlemine dahi tabi tutulmaksızın ikinci el satış yapılan yerden alındığı, şase ve plakasının olmadığı beyanı esas alınarak aracın motorlu bisiklet olduğu ve trafik sigortası yapılması zorunlu bulunmayan araç olduğu anlaşılmakla, ilk incelemede kaza tespit tutanağında da aracın mobilet olduğu belirtilmiş olduğu halde, karşı araç ile karıştırılarak motosiklet olarak hatalı değerlendirildiğinden Mahkemece yapılan inceleme ve açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına göre istinaf itirazları yerinde değildir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınmasına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/02/2022