Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1637 E. 2023/2016 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1637
KARAR NO: 2023/2016
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/12/2020
NUMARASI: 2018/1336 Esas – 2020/866 Karar
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/11/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kazanın davalı şirketin işleteni, davalı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı araç ile “…” mahallinde iken ışık ihlali yaparak ve “U dönüşü yasak” tabelası olmasına rağmen yasak yerden dönmeye çalıştığı esnada (kavşakta), kontrolsüz ve kusurlu şekilde birden dönmeye çalışması üzerine Avcılar’dan Esenyurt yönüne seyir halinde olan (karşı yönden gelen) müvekkili davacının işleteni ve sürücüsü olduğu … plakalı araca çarpması neticesi meydana geldiğini, kaza sonrasında müvekkilinin aracının kullanılamaz hale geldiğini, fazlaya ilişkin ve dava tarihinden sonra doğacak dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkilinin aracının hasarlanması sebebi ile doğan zarardan 1.000,00 TL ile manevi olarak uğradığı zarardan da 9.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (davalı … şirketinin sadece maddi tazminat ve ferilerinden sorumlu olması kaydıyla) karar verilmesini arz ve talep etmiştir.Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Uyuşmazlık konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, davacısı bulundukları Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/460 – 2017/435 karar sayılı rucuen tazminat dosyasında müvekkili sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün %70, işbu yargılamanın davacısı …’un ise %30 kusurlu bulunduğunu, bu kusur oranları üzerinden hüküm kurulduğunu ve kesinleştiğini, zorunlu mail mesuliyet sigortası kapsamında manevi tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla mahkemece değer kaybı tazminatı ödenmesi yönünde karar verilmesi halinde daha önce değer kaybı yönünden temerrüde düşürülmediklerinden faizin en erken dava tarihinden itibaren başlatılmasını talep ettiklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı sebebiyle reddini talep ettiklerini, müvekkili davalı-sürücü …’ın atfı kabil herhangi bir kusurunun mevcut olmadığını, Büyükçekmece 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/123 Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine açılan davada müvekkilinin beraatına karar verildiğini, söz konusu ceza davası dosyasında Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’nin 30.12.2015 tarihli raporunda “hangi sürücünün ışık ihlali yaptığı hususunda kesin bir kanaate varılamadığından takdir mahkemenize bırakılarak alternatifli kusur dağılımı yapılmıştır” şeklinde görüş bildirilerek kazanın oluşumunda trafik ışık ihlalinin kimin tarafından yapıldığının tespit edilemediğini, kabul anlamına gelmemesi kaydı ile talep edilen tazminat tutarlarının da haksız ve fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları ve TBK 74.madde hükümleri uyarınca hukuk hakiminin ceza mahkemesinin kararlarıyla bağlı olmadığını, TBK.’nın 74 madde metninden çıkan anlama göre, hukuk hakiminin ceza mahkemesinin kararıyla bağlı olmadığı gibi olayla ilgili ceza mahkemesinin beraat kararının, kapsam bakımından hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte olmadığını, cezadaki kusur kavramı (yalnız kasta dayalı) ile hukuktaki kusur kavramının (kast-ihmal) aynı nitelikte olmadığını, yerel mahkemenin davalının kusurun kast çeşidini esas alan ceza mahkemesi beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağını, hukukta kusur kast ve ihmal olarak iki çeşit olup, hukuki sorumlulukta hem nicelik ve hem nitelik bakımından kusurun ihmal türünün önemli olduğunu, zararlı sonucu istememekle birlikte bunun gerçekleşmemesi için gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi durumunda ihmalin var olduğunun kabul edildiğini, dikkatsizlik ve özensizliğin varlığı, diğer unsurların bulunması koşuluyla, hukuki sorumluluk için yeterli olduğunu, bu nedenle yerel mahkemenim özellikle maddi olgu saptanmadan, kanıt yetersizliği nedeniyle verilen ve kusurun kast çeşidini esas alan ceza mahkemesi beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağını, dosya kapsamındaki deliller, kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporunda davalı sürücü …’ın %80 kusurlu olduğunun açıkça belirtildiğini, kazada davalı yanın asli ve tek kusurlu olduğunun mübrez bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu, ATK raporu ile de …’ın %70 kusurlu olduğunun açıkça belirtildiğini, Büyükçekmece 3.Asliye Hukuk MAhkemesinin 2014/460 E – 2017/435 K sayılı dosyasında davacı … Bankası A.Ş., davalı müvekkilin … olduğunu, bu davada da sigorta ettiren davalı …’ın %70 kusurlu olduğunun belirlemesi ile hüküm kurulduğunu, bu sebeple İlk Derece Mahkemesince davanın reddine yönelik kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 14.10.2013 tarihinde saat 08:50 sıralarında sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı kamyonet, İstanbul İli Esenyurt İlçesi … Mahallesi’nde … Bulvarı üzerinde Avcılar yönünden … Meydan yönüne ilerlemekteyken … numaralı trafik ışıklarını geçtiği esnada, … Meydan yönünden gelen ve … Caddesi’ni takiben … Kavşağı’nda bulunan … numaralı trafik ışıklarından ilerleme yönüne göre sol tarafında bulunan … Caddaesi’ne dönüş yapmakta olan … plaka sayılı otomobil ile çarpışması ve çarpışmanın etkisiyle … plaka sayılı aracın savrularak sağ tarafında bulunan aydınlatma direğine çarpması sonucu … plaka sayılı araç sürücüsü …’un yaralandığı ve kazaya karışan araçlarda maddi hasarın oluştuğu trafik kazası meydana geldiği, davacı maddi ve manevi tazminat talep ettikleri anlaşılmıştır. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 8 yıldır. Somut uyuşmazlıkta yaralamalı trafik kazası 14/10/2013 tarihinde gerçekleşmiştir. Dava 18/05/2016 tarihinde açılmış, ıslah ise 23/11/2020 tarihinde yapılmıştır. Islah tarihi itibariyle uzamış zamanaşımı süresi dolmadığından ıslaha karşı zamanaşımı defi yerinde değildir. Kaza tespit tutanağında … ve … tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağı’nda; olayın, 14.10.2013 tarihinde saat 08:50 civarında, gündüz, açık hava koşullarında, İstanbul İli Esenyurt İlçesi … Mahatlesi’nde, azami hız kısıtının 30 km/sa olduğu yerleşim yeri içi özellikteki bir yerde, … Bulvarı olarak bilinen kuru durumda ve asfalt kaplamalı (çift-platformlu) gidişe ayrılmış her biri 4.5 m genişliğinde olan iki trafik şeridine ve 3 metre genişliğinde yaya yoluna sahip 21 m genişlikteki platformunun doğru ve eğimsiz bir kesimi üzerinde bulunan 3 yönlü kavşakta, sürücüsü …’un yönetimindeki … plaka sayılı kamyonet ile Avcılar yönünden … Caddesi’ni takiben … Meydan yönüne ilerlemekteyken 1602 numaralı trafik ışıklarından geçtiği esnada aracının sol ön kısımları ile Eseryurt Meydan yönünden gelen ve … Caddesi’ni takiben … Kavşağı’nda bulunan … numaralı trafik ışıklarından ilerleme yönüne göre sol tarafında bulunan … Caddesi’ne dönüş yapmak isteyen sürücü …’ın yönetimindeki … plaka sayılı otomobilin sağ ön kısımlarına çarpması ve çarpmanın etkisiyle ..plaka sayılı aracın savrularak yolun sağında kaldırımda bulunan …’e ait elektrik aydınlatma direğine çarpması sonucu meydana geldiği her iki sürücünün de yeşil ışıkta geçtiklerini beyan ettikleri, dolayısıyla kusurlarının teşpit edilemediği belirtilmiştir. Büyükçekmece 15. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 30/12/2015 tarihli raporunda 1.durumda (Sanık sürücü …’ın ışık ihlali yapması halinde) sanık sürücü …’ın asli derecede kusurlu, müşteki sürücü …’un kusursuz, 2.durumda (Müşteki sürücü …’un ışık ihlali yapması halinde) sanık sürücü …’ın kusursuz, müşteki sürücü …’un asli derecede kusurlu olduğu bildirilmiş, mahkemenin 27/05/2016 tarih ve 2015/123 Esas 2016/539 Karar sayılı kararı ile ” Her ne kadar sanığın Taksirle Bir Kişinin Yaralanmasına Neden Olma suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de; Bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin raporlarına göre sanığın kırmızı renk yanan trafik ışığında kavşaktan geçişi sırasında katılan idaresindeki araca çarparak katılanın yaralanmasına sebebiyet vermesi hususunda şüphe bulunduğu ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanığın üzerine yüklenen müsnet suçtan soyut iddia dışında şüpheden uzak, mahkumiyete yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından CMK’nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesi ile beraat kararı verildiği, kararın ise Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/11476 esas sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği görülmüştür. İlk Derece Mahkemesince kusur oranları için İTÜ Karayolları Kürsüsü’nden alınan raporda “… kazanın iki şekilde gerçekleşebileceği belirtilerek …’ın kırmızı ışıkta geçmiş olması durumunda … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın birinci derecede ve %100 oranında kusuru bulunduğu, … plaka sayılı araç sürücüsü …’un ise herhangi bir kusuru bulunmadığı, …’un kırmızı ışıkta geçmiş olması durumunda ise … plaka sayılı araç sürücüsü …’un birinci derecede ve %100 oranında kusuru bulunduğu, … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın ise herhangi bir kusur bulunmadığı kanısına varıldığı ” belirtilmiştir. Yargıtay HGK’nun 2013/4-1008 Esas – 2014/490 Karar kararında belirtildiği gibi “…Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı BK.) 53.maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır. 818 sayılı BK’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesi hükmü de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.). Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak hemen belirtilmelidir ki gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları). Vurgulamakta yarar vardır ki hukuk usulü bir şekil hukukudur.Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.09.1981 gün E:1979/1-131, K:1981/587 sayılı ilamı; Mustafa Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamı). Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları). 6098 sayılı Borçlar Kanunu 74 (818 sayılı BK 53) maddesi gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de, Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “Hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar. Somut uyuşmazlıkta dosya kapsamında ceza dosyası da dahil kırmızı ışık ihlalinin kim tarafından yapıldığı net bir şekilde belirlenememiştir. Bu durumda ceza mahkemesince kusur oranının hukuk hakimini bağlamayacağı, “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabulün hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/2416 E. ve 2017/8915 K. sayılı kararında belirtildiği üzere kırmızı ışıkta geçen tarafın net bir şekilde belirlenememesi durumunda tarafların %50’şer oranda kusurlu oldukları kabul edilerek karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ceza mahkemesi tarafından şüpheden uzak, mahkumiyete yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından CMK 223/1-e maddesi gereğince verilen beraat kararı esas alınarak hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerindedir. Kazaya karışan araç sürücüsünün ve yaya olan müteveffanın %50 kusur oranına göre tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkemece maddi tazminat yönünden aldırılan 16/11/2020 tarihli bilirkişi raporuna karşı davalı sürücü ve işleten vekilinin itirazında aracın daha önce 6 adet kazaya karışması yönündeki itirazı da değerlendirilerek toplam 18.750,00 TL hasar belirlenmiş ve davalı sürücünün %50 kusuruna göre 9.375,00 TL hasar belirlenmiştir. Bilirkişi raporundaki hesaplamalar ayrıntılı, denetime elverişli, kaza ile uyumlu bulunmuş ve bu nedenle Dairemizce hükme esas alınmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda davacı vekilinin ıslahı da gözetilerek davalı sürücünün % 50 kusura göre 9.375,00 TL maddi tazminat için davanın kabulüne karar verilmiştir. Ceza dosyasından alınan Adli Tıp Kurumu Büyükçekmece Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 20/01/2014 tarihli raporunda, davacının yaralanmasının, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir ölçüde hafif nitelikte olduğu bildirilmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesinde, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralanmış olması ve yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte birlikte değerlendirildiğinde davacının yaralanması nedeniyle 2.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Maddi tazminat davasının kabulü ile 9.375,00 TL maddi tazminatın 14/10/2013 tarihinden (davalı … şirketi yönünden dava tarihinden itibaren ve sigorta limiti ile sorumlu olmak kaydıyla) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 2- Manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 2.000,00 TL manevi tazminatın 14/10/2013 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-a- Maddi tazminat yönünden alınması gereken 640,40-TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 313,79 TL harcın mahsubu ile bakiye 326,61 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, b- Manevi tazminat yönünden alınması gereken 136,62 TL harcın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-a-Maddi tazminat yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 9.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, b-Kabul edilen manevi tazminat yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’den alınarak davacıya verilmesine, c-Red edilen manevi tazminat yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve …’den davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanan Uyap sisteminden tespit edilen davetiye, tebligat ve bilirkişi gideri toplamından oluşan 2.996,85 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 72,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/11/2023