Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1628 E. 2023/2015 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1628
KARAR NO: 2023/2015
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/05/2021
NUMARASI: 2018/459 Esas – 2021/414 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 01/11/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 23/12/2017 tarihinde müvekkili …’ün Elazığ’da yaya olarak yürüdüğü esnada karanlıkta plakası tespit edilemeyen sepetli bir motosikletin davacıya çarpması sonucu müvekkilinin yaralandığını, trafik kazasında müvekkilinin yaya ve kusursuz olduğunu, plakası tespit edilemeyen sepetli motosiklet sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, gerçekleşen kaza sebebiyle müvekkilinin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde ve ağır biçimde yaralandığını, hala eski sağlığına kavuşmadığını, kaza nedeniyle müvekkilinde oluşan bedensel hasarın maddi tazmini talebiyle davalı …na gerekli evraklarla başvurunun yapıldığını ancak taleplerinin karşılanmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla HMK’nın 107. maddesi uyarınca 500,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının maluliyetinin oluştuğuna ve meydana geldiği iddia olunan kaza ile ilgili herhangi bir delil sunulmadığı, soyut iddialar dışında kazaya plakası tespit edilemeyen aracın sebep olduğu hususunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsi / araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediği hususunun ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; maluliyeti bile tespit edilmiş olan müvekkili için bunun bir trafik kazası olmadığı iddiasıyla davanın red kararının haksız olduğunu, müvekkilinin büyük bir mağduriyet yaşadığını, dosya içerisinde yer alan 29/02/2020 tarihli bilirkişi raporuna yapılan itirazlarının da dikkate alınmadığını, bir insanın hayatına kastederek şahsın vurup kaçması, hukuka aykırı bir davranış olduğu gibi ahlaka da aykırı bir davranış olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosyada kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağı bulunmadığı, kazayı gören kamera kaydının bulunmadığının tespit edildiği, soruşturma dosyasında daimi arama kararı verildiği görülmektedir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 6/1). 4721 sayılı Kanun’un bu hükmü 6100 sayılı Kanun’un 190. maddesinin birinci fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilememiş (yani dava bakımından yok) sayılır. Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK m. 191/1). İspat yükü kendisine düşen taraf bir vakıayı ispat ettikten sonra, artık ispat yükü aksini iddia eden karşı tarafa geçer. Bunun üzerine karşı tarafın o olgunun doğru olmadığını veya başka bir olgu nedeniyle hükümsüz kaldığını ispat etmesi gerekir. Mahkemece uzman doktor bilirkişiden aldırılan 29/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda ” olayın oluş şekli – ifadeler – el bileği grafisi ve tıbbi belgeler birlikte değerlendirildiğinde …’ün 23/12/2017 tarihinde el bileğindeki kırığın smith (ters colles) kırığı olduğunun gözlemlendiğini, tıbbi belgelerde vücudun diğer bölgelerinde morluk (ekimoz) – sıyrık – şişlik gibi fravmatik lezyonlar tanımlanmadığını, hemen hastaneye başvurmasına neden olacak şekilde ağrı ve sıkıntı verecek bu kırığın oluşmasından yaklaşık 36 saat sonra hastaneye başvurulduğunu, hastane epikrizinde “adli vaka değildir” kaydı bulunduğu, davacıda ters colles kırığı (smith) mevcut olduğunu, el bileği kemik şekil ve anatomisinin bozulduğu kırıkların bir aracın kişinin yanından hızma geçmesi sonucu kontrolsüz düşmeyle veya ayağının karanlıkta bir yere takılması, tökezleme sonrası ani kontrolsüz yere düşmeyle de oluşabileceği, hareketli bir aracın el sırtına direk çarpması ile kırığın oluşabilmesi için el bileğinde ve vücudun diğer bölgelerinde sıyrık, morluk, şişlik gibi travmatik bulguların meydana gelebileceğinin tıbben bilinmekte olduğunu, hastane kayıtlarında ise kişide kırık dışında travmatik bulgu tanımlanmadığı, kişinin kendi kendine kontrollü bir şekilde düşmesi halinde ise el ayasının açık şekilde yere temas edeceği, bu durumda oluşan kırıkların radius ve ulna el bileği kemiklerinde elin bilekten el sırtı tarafına doğru ani bükülme hareketi sonucu colles kırıklarının meydana geleceği, bu vakıada ise ters colles kırığı (smith) oluştuğunu, bu kırığın el bileği sırtının el ayasına yani iç tarafa doğru ani bükülme hareketi ile oluştuğunu, bu nedenle kişinin kontrolsüz düşmesiyle kırığın meydana geldiği yönünde” belirtilmiştir. Somut olayda; davacı kaza tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen motorsikletin çarpması nedeni ile kazanın meydana geldiğini, kaza nedeniyle yaralanarak malul kaldığını beyan ederek maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Sigorta kapsamında kalan rizikonun gerçekleştiğini ispat yükü davacıda olup gerçekleşen rizikonun teminat dışında kaldığını ispat yükü sigortacıdadır. Dosya kapsamına göre kazanı meydana geliş şekli, özellikle plakası tespit edilemeyen motosikletin çarpması ile kazanın gerçekleştiğine dair davacının beyanı dışında kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağı, olay yeri tespit tutanağı, olay anına ilişkin mobese kayıtları, olayı gören tanık vs bulunmadığı, olay sonrasında kaza mahallini gösteren fotoğraflarında ibraz edilmediği, davacının 36 saat sonra hastaneye gittiği, hastane kayıtlarına göre olayın adli vaka olmadığının belirtildiği nazara alındığında İlk Derece Mahkemesince davacının kazanın varlığını ispat edemediği gerekçesiyle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/11/2023