Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1571 E. 2022/695 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1571
KARAR NO: 2022/695
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 25/05/2021
NUMARASI: 2014/906 Esas – 2021/573 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/05/2012 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı motosikleti ile davalı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, davalı sigorta şirketinin … plakalı aracın trafik sigortacısı olduğu ve meydana gelen kazada davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, kazadan sonra müvekkilinin uzun süre tedavi gördüğünü ve çalışamadığını, müvekkilinin kullandığı araçta da zarar meydana geldiğini, kaza nedeniyle manevi olarak zarara uğradığını belirterek; 1.000,00 TL meslekte kazanma gücü kaybı tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tüm davalılardan; 300,00 TL tedavi gideri, 500,00 T hasar bedeli ve 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalı …’tan tahsilini talep ve dava etmiş, 06/09/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile sürekli ve geçici iş göremezlik talebini 60.127,89 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, taraflarınca tazmin edilecek olanın gerçek zararın davacının vücut bütünlüğü kaybı oranının değil meslekte kazanma gücünün daimi kaybı oranındaki gerçek maddi zararın olduğunu, müvekkili şirketin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarının tamamen gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkilinin kusurlu olduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkilinden şikayetçi olmadığını, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, fahiş olduğunu, müvekkilince kazadan sonra davacı ile ilgilenildiğini, davacıya maddi yardımda bulunulduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1.Davacının İş gücü kaybı tazminatı istemine ilişkin talebinin Kısmen Kabulü ile; 703.85.-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 44.181,43.-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 44.885,28 TL alacağın davalı … yönünden kaza tarihi olan 30/05/2012 tarihinden, davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden dava tarihi olan 07/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Aşan istemin reddine, 2.Davacının Tedavi gideri ve hasar bedeline ilişkin talebinin reddine, 3.Davacının manevi tazminat isteminin Kısmen Kabulü İle; 10.000,00.-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 30/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine, Aşan istemin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tahkikatın sonlanıp sözlü yargılama aşamasına geçildiği bildirilmeden ve taraflara son sözleri sorulmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece müvekkilinin gelirinin hatalı değerlendirilerek gerçek ücreti üzerinden değil SGK’ya bildirilen ücret üzerinden eksik tazminat hesabı yapıldığını, müvekkilinin kaza tarihinde … isimli işyerinde kebap ustası olarak aylık net 2.100,00 TL ücret almakta olduğunu, zarar hesabının ve tazminatının bu miktar esas alınarak yapılması gerektiğini, nitekim … Sanayii İşçileri Sendikasının 24.03.2017 tarihli cevabıyla müvekkilin alabileceği aylık ücretin 2.200,00 TL ile 2.500,00 TL olarak bildirilmiş olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğunu, müvekkilinin motosikleti ve telefonu ile ilgili talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının bilirkişi raporuna göre 4 ay boyunca ve %5,1 oranında çalışma gücünü kaybetmiş, sonrasında ise tamamen iyileşmiş, çalışma gücündeki azalmanın sona ermiş olduğunu, nitekim dava dilekçesinde davacının 4 ay çalışamadığının beyan edildiğini, sürekli iş gücü kaybına ilişkin hiçbir beyanda bulunulmadığını, geçici iş göremezlik tazminatı ile ilgili olarak davacıya hali hazırda SGK tarafından ödeme yapıldığını (hatta Müvekkilince ayrıca SGK’ya bu ödemeye ilişkin de rücuen 5.213,75 TL ödemede bulunmuş ve dava dosyasına ilgili evrakın sunulmuş olduğunu), mahkeme tarafından ise bakiye tutar olarak belirlenen 703,85 TL üzerinden tazminata hükmedildiğini, davacıya ödenmesi gereken herhangi bir tazminat bulunmadığını, bilirkişi raporlarında kaza yeri ve saatinin hatalı gösterildiğini, kaza anında yol dönmeye müsait iken sonrasında araya konulan refüj ile beraber dönüşün engellenmiş olduğunu, dolayısıyla bilirkişinin, kaza anındaki yol durumuna göre değil, rapor tarihindeki yol durumuna göre değerlendirme yaptığını, kusur oranının eksik inceleme ile hatalı belirlendiğini, manevi tazminat talebinin belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının herhangi bir manevi zararının da bulunmadığını, davacının tedavi masrafları ile bakım masraflarının yanında kendisine müvekkili tarafından ödeme yapıldığınının dosya kapsamındaki banka dekontları vs. ile sabit olduğunu, böylelikle maddi zararının yanında manevi zararının da giderilmiş olduğunu, Mahkemece henüz tahkikat aşamasını tamamlanıp, sözlü yargılama aşamasına geçilmeden karar verildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 30/05/2012 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile davalı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni ile maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır. 28/7/2020 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan 7251 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6100 sayılı Kanunun 186. maddesinin birinci fıkrası “(1) Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.” şeklinde değiştirilmiştir. Mahkemece 25/05/2021 tarihli celsede, hazır olan davacı vekili ve davalı … vekilinin beyanı alınarak yargılamanın bittiği açıklanmış ve istinafa konu karar verilmiş olup, tahkikatın bittiği tefhim olunmadan ve sözlü yargılamaya geçilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Taraf vekillerinin bu hususa yönelik istinaf itirazları yerindedir. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, 16.04.2008 gün 2008/4-326-325, 09.10.2013 gün 2013/4-36-1457 sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta yaralamalı trafik kazası 30/05/2012 tarihinde gerçekleşmiş, dava 07/09/2013 tarihinde açılmış, davalı … vekili tarafından süresinde verilen 21/11/2013 tarihli dilekçe ile zamanaşımı definde bulunulmuştur. Bu durumda, gerekçeli kararda zamanaşımı tartışması yapılmamış olması doğru olmamış ise de 25/09/2014 tarihli oturumda davalı … vekilinin zamanaşımı itirazı açısından davanın açılış tarihi ve olay tarihi davanın niteliği nazara alınarak reddine karar verilmiş olduğu gibi davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı görülmekle zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Dava dilekçesinde açıkça “iş gücü kaybının tespiti ile iş ve beden gücü kaybı ile meslekte kazanma gücünün yitirilmesinden doğan maddi tazminatın” talep edildiği açıklanmış, 08/12/2014 tarihli ATK maluliyet raporunda, davacının %5 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 30/05/2012 tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir. Bu durumda dava dilekçesinde açıkça davacının trafik kazasına bağlı yaralanması nedeni ile daimi iş göremezlik talep edilmiş olmasına, alınan maluliyet raporunda, davacının oranı da belirtilerek daimi iş göremez duruma geldiği tespit edilmiş olmasına, 3 ay olan iyileşme süresinin ise geçici iş göremezlik süresi olmasına göre davacının çalışma gücünü kaybetmesi sonrasında tamamen iyileşmiş, çalışma gücündeki azalmanın sona ermiş olduğuna yönelik davalı vekili istinaf itirazı yerinde değildir. SGK Kadıköy Sosyal Güvenlik Merkezinin 12/06/2014 tarihli cevabı ile davacıya 4.364,63 TL geçici iş göremezlik bedeli ödendiği açıklanmıştır. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan yapılan bu ödeme düşülerek ( 2. aktüerya ek raporunda, SGK tarafından 4 ay süreyle geçici iş göremezlik ödemesi yapıldığından hesaplanan 5.068,48 TL tazminattan, 4.364,63 TL ödeme düşülerek 703,85 TL üzerinden) davanın kabule karar verilmiş olduğundan bu hususa ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Dava dilekçesinde maddi tazminat talebi açıklanırken anlatım olmakla birlikte talep kısmında kaza nedeniyle zarar gördüğü iddia edilen telefon için miktarı da belirtilerek bir tazminat talebinde bulunulmamıştır. HMK’nın 26.maddesi gereği hakim taleple bağlı olup, talepten fazlasına karar veremez. Bu nedenle hasar gördüğü iddia olunan telefon bakımından usulüne uygun açılan bir dava bulunmadığından telefon bedelinin tazminine yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Yine dava dilekçesinde motosikletin hasarlanmasından dolayı (motosikletin kazalı haliyle 750,00 TL ye satılmak zorunda kalındığı da açıklanarak) 500,00 TL tazminat talep edilmiş ise de motosikletteki hasarın ve zarar miktarının ispatı bakımından hiç bir delil ibraz edilmediğinden, başka bir ifadeyle davacı ispat külfetini yerine getirmediğinden mahkemece bu yöndeki talebin de reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/6595 E. ve 2019/3431 K. sayılı kararında “Cismani zarar nedeniyle uğranılan mevcut ve gelecekteki zararın karşılığı olan tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zarar görenin kazadan önce elde ettiği net gelirin doğru saptanması icap eder. Davacı taraf dava dilekçesinde, davacının kebap ustası olarak çalışıp aylık 1.500,00 TL gelir elde ettiğini iddia etmiş; bu hususu ispat için tanık ve emsal araştırması delillerine dayanmıştır. Mahkemenin maddi tazminat yönünden benimsediği 23.06.2014 tarihli aktüerya bilirkişisi ek raporunda emsal gelir araştırması kapsamında alınan sendika cevabı, davacı tanıklarının anlatımları ve davacı iddiası gereği davacının geliri 1.500,00 TL kabul edilerek asgari ücretin 3,57 katı üzerinden hesaplama yapılmıştır. Ne var ki; davacının SGK hizmet döküm cetveli incelendiğinde, kazanın gerçekleştiği 2007 yılında sadece 1 günlük çalışması için priminin yatırıldığı; önceki yıllarda çalışmasının olmadığı ve sadece 1988 yılında 49 günlük çalışmasının bulunduğu görülmektedir. Bu nedenlerle, sadece emsal araştırması kapsamında sendika tarafından bildirilen ve davacının yakını olan tanıklar tarafından beyan edilen, hiçbir resmi belgeye yansımamış olan gelirin, davacının sürekli ve düzenli geliri olarak kabulü esasına dayanan hesap bilirkişisinin 23.06.2014 tarihli ek raporu yerinde olmadığı gibi, hüküm kurmaya da elverişli değildir.” yönünde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince; Davacının çalıştığı iş yeri … Suadiye Şubesince verilen 07/07/2014 tarihli cevap ile davacının kasap-et hazırlayıcısı olarak haziran-eylül 2012 aylarında 1.250,00 TL ücretle çalıştığı bildirilmiş, SGK’nın 22/25/2014 tarihli cevabı eki hizmet dökümünde kaza tarihi geliri bildirilmiş, hükme esas alınan aktüerya ek raporunda davacının iddia ettiği miktar üzerinden 3,00 katsayı ile ve SGK hizmet dökümüne göre 1,87 katsayı ile iki ihtimalli olarak hesaplama yapılmış, mahkemece SGK kayıtlarına göre yapılan hesaplama kabul edilerek karar verilmiştir. Bu durumda tanık beyanları ve emsal değerlendirmesi gerçek gelir tespitine yeterli olmadığından, mahkemece davacının kaza tarihindeki gelirinin dosyada yer alan SGK kayıtlarına göre asgari ücretin 1,87 düzeyinde olduğu ve emsal değerlendirmesi yapılarak ücret belirlemesi yapılamayacağının kabulü ile karar verilmiş olduğundan bu hususa yönelik davacı vekili istinaf itirazı yerinde değildir. Ne varki Davalı … vekili, cevap dilekçesinde tanık deliline dayandığı halde Mahkemece tanık listesini sunması konusunda mehil verilmemiş olması; Tazminata konu trafik kazası sonrasında kazanın nasıl gerçekleştiğine ilişkin düzenlenmiş kaza tespit tutanağı bulunmadığından (trafik polislerince, davalının kaza sonrası davacıyı hastaneye götürmesi nedeni de açıklanarak olay yeri terki nedeniyle kaza tespit tutanağı düzenlenemediğine ilişkin 30/05/2012 tarihli tutanak tutulmuştur.) Mahkemece keşif yapılmaksızın dosya üzerinden kusur raporu alınmış olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. O halde Mahkemece yapılması gereken; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yada UKOME den, kaza tarihi itibariyle kazanın meydana geldiği mahallin trafik levha ve yol durumunu gösterir kroki, harita vs gibi belgelerin istenilmesi, gelecek cevaba göre belgelerin değerlendirilmesi ve gerektiğinde araçların geliş yönleri çarpışmanın meydana geldiği yer, çarpma noktaları ve tüm dosya kapsamı itibariyle sürücülerin olaydaki kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi için resen seçilecek trafik bilirkişisi eşliğinde mahallinde keşif yapılarak (kusura yönelik bildirilen tanıklar da keşif mahallinde dinlenerek) alınacak ayrıntılı, gerekçeli ve krokili kusur raporu alınarak sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Daire kararının kapsam ve şekline göre; kusur raporu alınması gerektiğinden manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili ve davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/04/2022