Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1523 E. 2022/67 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1523
KARAR NO: 2022/67
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
NUMARASI: 2016/1152 Esas – 2021/636 Karar
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile Davalı sigorta şirketine ZMM Trafik poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın 13.09.2016 tarihinde sürücü … sevk ve idaresinde Samsun istikametinden Fatsa ilçesi istikametine seyir halinde iken … Petrol önünde bulunan yaya geçidine geldiğinde … Petrol önünden Karadeniz sahil tarafına doğru karşıdan karşıya geçmekte olan yaya …’e asli ve tamamen kusurlu olarak çarpması neticesinde tek taraflı ve ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, bu kaza sebebiyle müvekkilinin eşi … vefat ettiğini, kaza sebebiyle gerçekleşen ölüm neticesinde müvekkilinin eşinin desteğinden yoksun kaldığını, … plakalı araç sürücüsü …’nin kazanın oluşumunda asli ve tam kusurlu olduğunu, kazadan sonra 04.10.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine başvurulmuş ise de davalı sigorta şirketi tarafından bir ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, tahkikat sonucunda davacının maddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının (davalı sigorta şirketi azami poliçe limiti ile sorumlu olmak kaydıyla) olay tarihi olan 13.09.2016 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 144.883,21 TL’ye yükseltmiştir. Davalı tarafın davaya cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulüne, 144.883,21 TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 13/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; KTK’nın 97.maddesi uyarınca sigorta şirketine kanunda belirtilen evraklar ile müracaat edilmediğini, hesaplamada kaza tarihi itibariyle geçerli olan TRH-2010 mortalite tablosu esas alınması gerektiğini, PMF tablosu ve progresif rant formulüne göre hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, müvekkil şirketin sorumluluğunun, KTK’nın 85/1. ve Trafik poliçesi genel şartlarının 1. maddesi gereğince sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müteveffa yaya, karayolları trafik kanunu madde 68 ve bağlı yönetmelik’in 138. maddesi uyarınca kusurlu olduğunu, yaya karşıdan karşıya geçerken kendi güvenliğini tehlikeye atarak yaya geçidini kullanmadığını, bu nedenle dikkatsiz ve tedbirsiz davrandığını, hesaplamada 2. seçeneğin esas alınmasının maddi vakıaya uygun olduğunu, mahkemece 1.seçeneğe göre hüküm kurulmasının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, ceza dosyası kapsamında alınan kusur raporu ile mahkeme kararına mesnet alınan kusur raporunun çelişkili olduğunu, mahallinde keşif yapılmadan tanzim edilen kusur raporunun hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 13.09.2016 tarihinde dava dışı sürücü …’nin, sevk ve idaresindeki davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı kamyonetin yaya olan destek …’e çarpması neticesi ölümlü trafik kazasının meydana geldiği, davacının bu kaza nedeniyle maddi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Kaza tespit tutanağında, yayanın, yaya geçidinin 14 metre Fatsa tarafında tespiti yapılarak kusur belirlemesinde yayanın yaya geçidinden geçmeme asli kuralını ihlal ettiği, sürücünün de hızını yaya geçitlerine yaklaşırken azaltmamak kusurunu işlediği belirtilmiştir. Soruşturma aşamasında Ünye Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan kusura ilişkin, Bilirkişi … tarafından hazırlanan 24.10.2016 tarihli bilirkişi raporunda yaya …’in asli, sürücü …’nin tali kusurlu olduğu, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nde tanzim olunan, 28.12.2016 tarihli raporda, sürücü …’nin ve yaya …’in eşdeğer derecede kusurlu olduğu belirlenmiştir. Çelişkili raporlar nedeniyle Ceza Mahkemesince İTÜ makine mühendislerinden oluşan üçlü bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Raporda yaya…’in asli, sürücü …’nin tali kusurlu olduğu belirlenmiştir. Ceza Mahkemesince bu rapora itibar edilerek hüküm kurulduğu, HAGB kararı verildiği görülmüştür. İlk Derece Mahkemesince trafik uzmanı bilirkişiden alınan raporda yaya …’in asli %75, sürücü …nin tali %25 oranında kusurlu olduğu belirlemesi yapılmıştır. İtiraz üzerine İTÜ makine mühendislerinden oluşan üçlü bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti yaya …’in asli %75, sürücü …’nin tali %25 oranında kusurlu olduğunu belirlemiştir…. Davacı vekili tarafından Bilirkişi … tarafından kaleme alınan ve sürücü …’nin asli ve tam kusurlu, yaya …’in kusursuz olduğunu belirten 31.10.2016 tarihli özel mütaala raporu sunulmuştur. İlk Derece Mahkemesince bu kez ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden rapor istenmiş, ATK 19/08/2019 tarihli raporunda; ” … yayanın, yaya geçidini takiben geçiş yapmakta iken mi kazaya karıştığı yoksa yaya geçidi dışından geçiş yaptığı sırada mı kazaya karıştığı hususunda kesin bir kanaate varılamamış olduğu” açıklanarak iki ihtimale göre kusur belirlemesi yapılmış, buna göre 1. ihtimalde davacı yakını yaya …, karşıdan karşıya geçişini yaya geçidini takiben yaptığı sırada, dava dışı sürücü … idaresindeki kamyonetin sadmesine maruz kalması ile kaza meydana gelmiş ise, dava dışı sürücü …’nin asli derecede kusurlu olduğu (% 100 oranında kusurlu olduğu), yaya …’e atfı kabil kusuru bulunmadığı; 2.ihtimalde davacı yakını yaya … karşıdan karşıya geçişini yaya geçidi dışından (yaya geçidine 14 mt mesafeden) yaptığı sırada, dava dışı sürücü yönetiminde kamyonetin sadmesine maruz kalması ile kaza meydana gelmiş ise sürücü …’nin % 50 oranında, yaya …’in % 50 oranında kusurlu olduğu tespit edilerek bildirilmiştir. Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinden hukuk hakimini bağlayan kesinleşmiş bir maddi olgunun varlığından bahsedilmeyecektir. Dosya kapsamında bulunan ağırlıklı raporlar ve kaza tespit tutanağı sürücü …’nin ve yaya …’in kusurlu olduğu yönündedir. Olay yeri görüntülerinde yayanın yaya geçidi üzerinde geçiş yapıp yapmadığının belirli olmadığı hususu bilirkişi raporlarında (Özel mütalaa hariç) ortaya konulmuştur. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince sürücünün tam kusurlu olduğunun kabulü ile düzenlenen tazminat miktarına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ancak davalı vekilinin ATK raporuna göre iki seçenekli olarak hazırlanan aktüerya raporu ve ek raporlarına itirazında ” Yaya, Karayolları Trafik Kanunu madde 68 ve bağlı yönetmelik’in 138. maddesi uyarınca kusurludur. Yaya karşıdan karşıya geçerken yaya geçidini kullanmamıştır. Bu nedenle dikkatsiz ve tedbirsiz davranmıştır. Hesaplamada 2. seçeneğin esas alınması maddi vakıaya uygun olandır.” beyanında bulunduğundan davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hak da gözetilerek ATK kusur raporundaki 2.ihtimale göre yapılan değerlendirme kaza tespit tutanağı ve olayın oluşuna uygun düştüğünden sürücü ve yayanın kazanın oluşumunda %50 kusurlu olduğunun kabulü ile tazminat hesaplaması gerektiği kanaatine varılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik ile birlikte, artık mahkemeye dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafça 30//09/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine yazılı dilekçe ile başvurulduğu, dilekçenin Yurtiçi Kargo aracılığı ile sigorta şirketine 04/102016 tarihinde ulaştığı ve hasar dosyasının açıldığı, hasar dosya belgelerinden anlaşılmasına göre başvuru koşulunun yerine getirildiğine değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Trafik kazası nedeniyle cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında “… Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını açıklayıp iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş, tazminatın belirlenmesi amacı ile bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış, bu rapor hükme esas alınmıştır. Gerçek zarar miktarı; davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “… “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” yönünde karar verilmiştir. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanacaktır (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 19/06/2016, kaza tarihi ise 13/09/2016 tarihidir. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu ve ikinci tercih olarak da TRH 2010 tablosu ve %1,8 teknik faiz esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Ancak yukarıya aktarılan emsal Yargıtay ilamı gereğince TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniğinin esas alınması gerekmektedir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, aktüer bilirkişiden, sigortalı araç sürücüsünün % 50 kusur oranı esas alınarak, muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesinde TRH-2010 tablosu kullanılarak ve prograsif rant tekniği uygulanarak ilk rapor tarihi itibariyle tazminat miktarının hesaplanması için ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/01/2022