Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1456 E. 2022/588 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1456
KARAR NO: 2022/588
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/02/2021
NUMARASI: 2019/1079 Esas – 2021/155 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar )
KARAR TARİHİ: 25/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde … numaralı ve 21/02/2017/2018 vadeli kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, 28/10/2017 tarihinde … VE … plakalı araçların karıştığı dava konusu kaza meydana geldiğini, sigorta tarafından meydana gelen hasarın ödenmesi için müvekkil şirkete başvuruda bulunduğu akabinde ise iş bu talep sigorta tahkim komisyonu 2018/21182 E sayılı dosyası ile dava konusu edildiği, uyuşmazlık hakem heyeti ve 17/11/2018 tarihli itiraz hakem heyeti kararı neticesinde hasara uğrayan sigortalı aracın sahibine 146.778,21 TLnin 27/11/2018 tarihinde ödendiğini, bu ödeme ile müvekkilinin …Sigorta A.Ş. sigortalısının kanuni halefi olduğunu, müvekkil şirket tarafından ödenen tutar için davalı taraflara başvuruda bulunduğunu ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibinin durduğunu, tüm bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı tarafın %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, her ne kadar alacak iddiasında bulunan sigorta şirketi olay tarihinde maliki bulunduğu … plakalı sayılı araç ile sigortalı … plaka sayılı kamyonun karıştığı kazada araç sürücüsünün … olup hasardan sorumlu olmadığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca … E sayılı soruşturma dosyasından düzenlenen bilirkişi raporunda … Plaka sayılı araç sürücüsü ile kazaya karışan diğer araçlarında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, tüm bu nedenlerle mahkemenin yetkisizliğine, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yana müvekkil şirket tarafından 22.06.2018 tarihinde 33.000,00 TL ödeme yapıldığını müvekkili şirketin üzerine düşen tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, dava konusu kaza nedeniyle hasar gören kısımda yeni parçalar kullanıldığını bu nedenle bir kıymet artışı ve kazanç elde edildiğini, meydana gelen ölümlü ve yaralamalı kazada araç sürücüsü … kusursuz olup hasardan sorumlu olmadığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca … E. Sayılı soruşturma dosyasından düzenlenen bilirkişi raporunda da sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü ile kazaya karışan diğer araçlarında kusurlu olduğu tespit edildiğini, bu nedenle davacının … plakalı araç sürücüsünün % 100 kusurlu olduğu yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın REDDİNE, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her iki hüküm birlikte okunduğunda 06/11/2020 tarihli celsede bilirkişi ücreti yatırılması için verilen sürenin yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi ücretinin yatırılmaması neticesinde o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağı ihtarının yapılmadığını, tüm bilirkişi ücretinin müvekkil şirkete yüklenmiş olduğunu, davalı … Sigorta A.Ş. lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, yasaya ve usule uygun olarak verilen bir ara karar bulunmamasına rağmen davanın reddine ilişkin 12/02/2021 tarihli kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedelinin istemine ilişkin yapılan takibe itirazın iptali olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı HMK’nın “Delil İkamesi için avans” başlığı altında düzenlenen 324. maddesinde; “(1)Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. HMK’da öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş cevap süresi, temyiz süresi gibi süreler olup bu süreler kesindir. Bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı mahkemece resen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, HMK’ya göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749). Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nın 90/2. maddesine göre; iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir, aynı Kanunun 94/2. maddesine göre de: bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması; ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Kesin süre verilmesinin temel amacı, tarafların davayı uzatıcı ve hükmü geciktirici tutum ve davranışlarını önlemektir. Hak kaybına yol açmak gibi ağır hukuki sonuçlar doğuran kesin süre kurumunun hakim tarafından dikkatli, duyarlı bir şekilde kullanılması gereklidir (HGK’nın 28/04/2010 tarihli ve 2010/2-221 E. 241 K.). Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. Öte yandan; HMK’nın 94. maddesi uyarınca kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, miktarının net olarak belirlenmesi gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Somut olayda; mahkemece 06/11/2020 tarihli celsede(…”5-… Dosyanın bir makine mühendisi bilirkişisine günsüz tevdii ile ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık noktalarında denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınmasına, Bilirkişi icin 700,00 TL ücret taktirine, ücretin davacı vekili tarafından HMK’nun 324. maddesi gereğince 2 haftalık kesin süre içinde yatırılmasına, aksi halde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtarına, davacı vekiline bilirkişi ücretini yatırması için HMK’nun 324 maddesi uyarınca 2 hafta kesin süre verilmesine, aksi halde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtarına) davacıdan yatırılması istenilen bilirkişi ücreti, HMK’nın 324. maddesi uyarınca delil ikame avansı niteliğinde olup, bu avansın süresinde yatırılmamasının hukuki sonucu, tarafın dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılmasıdır. Mahkemece, delil avansının verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı, bu nedenle kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, kural olarak, kesin süreye ilişkin ara kararda, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının belirtilmesi, tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, tanınan süre içinde yapılması istenen işlerin ne olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonucun açık olarak anlatılması ve bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedilebileceğinin yine açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekmektedir. Mahkemece, kesin süreye ilişkin ara kararında, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonuç açık olarak anlatılmamış ve bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verileceği ve gerektiğinde davanın reddedilebileceği açıkça bildirilmeden ve yine davacı vekilinin bu yöndeki itirazları da dikkate alınmadan asıl ve birleşen davanın esası hakkında karar verilmiştir. Bu durumda, söz konusu usule uyulmaksızın ve sonuçları hakkında ilgili tarafa herhangi bir ihtarat yapılmadan verilen kesin sürenin sonuç doğurmayacağının kabulü gerekirken yazılı gerekçelerle asıl ve birleşen davanın reddi doğru olmamıştır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No:2016/8044 – Karar No: 2018/1411) Dairemizin karar kapsamına göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek duyulmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/03/2022