Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1430 E. 2023/380 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1430
KARAR NO: 2023/380
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
NUMARASI: 2020/137 Esas – 2021/322 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı kurum tarafından davacıya 24/02/2017 tarihli … sayılı ve … E. İcra takip numaralı ödeme emri gönderildiğini, ödeme emri gönderilmeden önce bir ceza ihbarnamesi tebliğ edilmediğini, ödeme emrinde tahakkuk edilen borçların hangi poliçelere istinaden düzenlediğinin belirtilmediğini, kurum ile müvekkili arasında bir hesap mutabakatı bulunmadığını, kurum tarafından aynı alacağa ilişkin olarak … Sigorta A.Ş’ye farklı bir ödeme emri, davacıya ayrı bir ödeme emri düzenlenerek usulsüzlük yapıldığını, asıl borçlu … Sigorta A.Ş. tarafından yapılandırma kapsamında ödemeler bulunduğunu, talep edilen borçların ait olduğu dönemlerde davacının yönetim kurulu üyesi olmadığını, müvekkilinin şirkette aslında çalışan olup yönetim kurulu üyesi sayısını tamamlamak üzere ve işini kaybetmemek için yönetim kurulu üyesi seçildiğini, 27/09/2011 tarihinde ise istifa etiğini, ödeme emrine konu borcun … Sigorta A.Ş tarafından yapılandırıldığını, borcun amme alacağı olmadığını belirterek ödeme emrinin iptaline ve davacının davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı SGK vekili cevap dilekçesi ile; kurum alacağı … Sigorta A.Ş tarafından ödenmediğinden davacının yönetim kurulu üyesi sıfatıyla borçtan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, talep edilen alacak tüm ülke genelini kapsadığından borçların hangi poliçelerden kaynaklandığının tek tek yazılmasının imkansız olduğunu, şirket tarafından yapılandırma kapsamındaki borcun ödenmediğini, davacının istifasının ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği tarihte hüküm ifade edeceğini, davacının yönetim kurulu üyesi olmasının borçtan sorumluluğu için yeterli olduğunu, kurumun alacağının amme alacağı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı tarafça açılan davanın kabulüne, davacının, davalı kurum tarafından gönderilen 24/02/2017 tarih ve … E icra takip kart nolu, … takip kart nolu, … sayılı, 6.742.999,49 TL bedelli ödeme emri nedeniyle davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı SGK vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı SGK vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu ödeme emrine konu edilen alacak 5510 sayılı kanunun uygulanmasından kaynaklanan bir alacak olup, 6183 sayılı kanuna göre takibi gerektiğini, davacının da ödenmeyen bu alacak nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 88/20.fk uyarınca müteselsil sorumluluğu bulunduğundan mahkeme kararının esas yönünden istinaf yoluyla incelenerek kaldırılmasını talep ettiklerini, kararın nispi vekalet ücreti takdiri yönünden usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasını talep ettiklerini, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından kaynaklanan her türlü davalar için 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168.maddesi uyarınca vekalet ücretinin maktu olarak belirleneceğini, davaya konu ödeme emrine konu edilen alacak 5510 sayılı kanunun uygulanmasından kaynaklanan bir alacak olup, 6183 sayılı kanuna göre takibi gerektiğini, davacının da ödenmeyen bu alacak nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 88/20.fk uyarınca müteselsil sorumluluğunun bulunduğundan davacı açısından da 6183 sayılı kanuna göre takibi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dava, dava dışı … Sigorta A.Ş.’nin, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan değişiklikle trafik kazalarındaki tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu tutulması dolayısıyla SGK’ya aktarması gereken prim borcunu aktarmaması nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 88. maddesine dayanılarak … Sigorta A.Ş.’nin yönetim kurulu eski üyesi olan davacıdan tahsili istemi ile gönderilen 24.02.2017 tarih, 1052601 sayılı ödeme emrine konu alacak için borçlu olmadığının tespiti ve ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Konuya ilişkin mevzuat hükümleri incelendiğinde: 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü getirmiştir. 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde; limited şirketlerin ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları düzenlenmiş; mükerrer 35. maddesinde ise; amme alacakları ve bu bağlamda davalı Kurumun işveren tüzel kişilerden prim ve diğer alacaklarının, tüzel kişinin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarıyla sorumlu olacağı belirtilmiştir.13.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak 25.2.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan değişiklikle 1.fıkrasında “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanacağı…” hükmüne yer verilmiş; Aynı maddenin 2. fıkrasında “Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve …nca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için … tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. “; Aynı maddenin 3. fıkrasında ise “Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve … tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan düzenleme ile kanunun yürürlük tarihinden sonra ve önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanması amaçlanmıştır. SGK için oluşacak maddi yük ise sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının Kuruma aktarılması ile sağlanacaktır. Buradaki prim borcu, sigorta şirketi ile sigortalı kişi arasında imzalanan sözleşme niteliğindeki sigorta poliçelerinde yazılı olan ve sigortalı tarafından ödenen bedeldir. Sigorta şirketleri ve … tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Kuruma zorla tahsil yetkisi verilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde (ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde) ise SKK’nın 5510 sayılı Kanun’dan doğan prim alacağına ilişkin olarak düzenleme getirilmiş olup buna göre aynı Kanun’un 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işverenlerin prim borcunu ödememesi halinde işveren konumundaki kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin müteselsil sorumluluğu düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi ile şirket yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olduğu prim borçları ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde düzenlenen sigorta şirketlerine aktarım yükümlülüğü getirilen prim borcu birbirinden farklıdır. 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinden doğan aktarım borcuna konu primin ödenmemesi halinde şirket yönetim kurulu üyelerinin 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35.maddesine dayanan müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, yukarıda açıklandığı üzere yönetim kurulu üyesi olan davacının 2918 sayılı KTK’nın 98/2.maddesinde düzenlenen dava dışı sigorta şirketinin aktarması gereken prim borcundan, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinden doğan müteselsil sorumluluğu bulunmamasına göre İlk Derece Mahkemesince “… davalı Kurumun 24/02/2017 tarih ve 2017/01-E icra takip kart nolu, … takip kart nolu, … sayılı, 6.742.999,49-TL bedelli, 6183 Sayılı Kanuna dayalı ödeme emrine konu ettiği alacağının 5510 Sayılı Kanundan doğan bir kamu alacağı olmadığı, 2918 Sayılı Kanunun 98. maddesine dayalı özel sigortacılık faaliyetinden doğan prim alacağı olduğu, bu nedenle bu alacağın tahsilinde 5510 Sayılı Kanunun 88/16 fıkrası atfı ile 6183 Sayılı Kanuna göre takip yapılamayacağı, yine aynı gerekçe ile dava dışı … Şigorta A. Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olan davacının 5510 Sayılı Kanunun 88/20 fıkrası uyarınca bu alacak nedeniyle müteselsil sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla; davanın kabulüne; davacının 24/02/2017 tarih ve … E icra takip kart nolu, 0001 takip kart nolu, … sayılı, 6.742.999,49-TL bedelli, 6183 Sayılı Kanuna dayalı ödeme emrine konu takipten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine …” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir.Kabule göre de; karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’nin 13. maddesinde düzenlenen “Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” hükmü uyarınca davada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına nispi vekalet ücreti hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.Bu nedenlerle; davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı SGK vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı SGK harçtan muaf olduğundan harçla ilgili karar verilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/02/2023