Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1369 E. 2021/1494 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1369
KARAR NO: 2021/1494
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/04/2021
NUMARASI: 2016/1014 Esas- 2021/314 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27.07.2011 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Adıyaman ili istikametinden Şanlıurfa ili istikametine gittiği sırada karşı taraftan gelen plakasını alamadığı ve sürücüsünü bilmediği otomobilin kendi şeridine girdiğini görmesiyle yolun sağına kaçması ve yolun mucurlu olması nedeniyle frenleme yapar yapmaz yoldan çıkıp devrilmesi sonucu çift taraflı, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazaya yol açan aracın sürücüsü ve plakasının tespit edilemediğini bu nedenle zararın, … tarafından karşılanması gerektiğini belirterek fazlaya hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik …’ un sürekli iş göremezliği dolayısıyla 500,00 TL maddi ve geçici iş göremezliği dolayısıyla 500,00 TL maddi tazminatın davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren işlemiş yasal faiziyle birlikte davalıdan tazmin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava konusu kaza ile ilgili olarak daha önce müvekkili kuruma yapmış olduğu müracaatının incelendiğini ve müvekkili kurum tarafından davacıya 29/03/2013 tarihinde toplamda 38.975 TL maluliyet tazminatının ödendiğini, bu nedenle müvekkili kurum aleyhine açılmış olan dava ile ilgili olarak ödeme dekontundan da anlaşılacağı üzere davanın konusuz kaldığını, davacı vekilinin müvekkili kurum aleyhine Karayolları Trafik Kanunun 111. maddesine göre ” … Tazminat miktarlarına ilişkin olup ya da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak 2 yıl içinde iptal edilebilir” hükmüne dayanarak iş bu davayı açtığını ancak KTK’nun 111. maddesi gereğince davacı tarafın imzalamış olduğu ibraname ile belirlenecek maluliyet tazminat arasında fahiş bir fark olmaması halinde ibranamenin iptalinin istenemeyeceğini, ibranamenin KT’nun 111. maddesi gereğince hukuken geçerli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davalı-davacı arasında 21/03/2013 tarihli makbuz ihtarname ile ödeme yapıldığı, davanın 11/10/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmakla KYTK M 111/2 maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeni ile davanın reddine,” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı kurum arasında her ne kadar ibraname düzenlenmiş olsa da kurumun müvekkilinin tam zararını bilmemesinden faydalanarak zararlarının fahiş miktarda altında dava konusu ibranameyi imzalattığını, trafik kazasında ağır şekilde yaralanan ve hayatındaki tüm geliri, bu trafik kazasında yaralanması nedeniyle hükmedilecek tazminat olan bir kişinin zararlarının fahiş miktarda altında davalı ile sulh olması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, …nın iş maluliyet oranını ve tazminat miktarının ne oranda yüksek olabileceğini bilebilecek durumda olduğunu, ayrıca davalının basiretli tacir gibi iş bu zararlardan sorumlu olacağını, trafik kazalarından doğan tazminat davalarındaki zamanaşımı süreleri konusunda, suç cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş ve ceza kanunlarında bu fiil için daha uzun bir zaman belirlenmişse, ceza zamanaşımının uygulanmasını öngörüldüğünden TCK Md. 66 hükmü gereği yaralanmalı trafik kazalarında tazminat zamanaşımının 8 yıl olarak esas alınacağını, somut uyuşmazlık yaralanmalı trafik kazasından doğan tazminat talebi olduğu için yaralanan mağdur hak sahibi müvekkilinin tazminat talebinin ibraname yolu ile zamanaşımına uğradığı iddiasının açıkça haksız olduğunu, ibranamenin iptali için zarar görene “yetersizlik” ve zarar verene de “fahişlik” iddiası ile iptal hakkı tanındığını, uyuşmazlık konusu ile ilgili düzenlenen ibranamenin ”fahiş miktarda düşük olduğu” ve ”yetersiz olduğu” davalının da bu durumu bilerek ve davacı hak sahibi mağdurun bilmemesinden faydalanılarak imzalattığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.
2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “ Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasadaki bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir. Somut olayda, davaya konu kaza nedeniyle davalı tarafından davacı adına ibraname alındığı, yapılan ödeme miktarının ibranamede yazılı olduğu, ibraname tarihinin 21/03/2013 olduğu, KTK’nın 111/2. maddesinde yer alan 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup resen nazara alınması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava tarihi olan 11/10/2016 tarihi itibarıyla KTK’nın 111/2 maddesinde yer alan iki yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle, mahkemece yazılı gerekçe ile açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/1671 Esas ve 2018/1245 Karar sayılı ilamı). Hak düşürücü süre tabii davalarda ceza zamanaşımı uygulanamayacağından bu yöne değinen istinaf talebi de yerinde değildir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Peşin alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/09/2021