Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1310 E. 2023/237 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1310
KARAR NO: 2023/237
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/07/2020
NUMARASI: 2015/1220 Esas – 2020/313 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 17/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı … şirketine sigortalı … plakalı aracın 09/04/2015 tarihinde meydana gelen kazada müvekkilinin yaralanmasına ve kalıcı sakatlığına sebep olduğunu, müvekkilinin kazada yaya olduğunu, herhangi bir kusuru olmadığını, yaralanma sonucu, vücut fonksiyon kaybı ve buna bağlı olarak meslekte kazanma gücü kaybı ile efor kaybına uğradığını, kazaya sebep olan aracın davalı … şirketine trafik sigortalı olduğunu, maddi tazminatın ödenmesinde poliçe limiti kapsamında SGK tarafından ödenmeyen kısmın tamamından sorumlu olduğunu, tazminata kaza tarihinden itibaren işleyecek avans-ticari faiz uygulanması gerektiğini belirterek 30.000,00TL manevi tazminat ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; esasa ilişkin inceleme yapılmadan önce adli yardım talebi hakkında karar verilmesi gerektiğini, davaya konu kazaya ilişkin kusur oranlarının Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla tespit edilmesi gerektiğini, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumundan özürlü sağlık raporu alınması gerektiğini, davacı tarafın geçici iş göremezlik tedavi ve bakım giderlerine ilişkin tazminat taleplerinin trafik sigortası teminatı kapsamı dışında olduğunu, davacı tarafın beslenme, ulaşım, refakatçi masrafları vb. giderlerinin dolaylı zarar olup, müvekkili şirket nezdindeki poliçe kapsamında olmadığını, davaya konu maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkili şirket tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçedeki teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın temerrüt tarihinden itibaren ticari faiz talebinin haksız olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; olay İzmir Aliağa ilçesinde meydana geldiğinden, yetkili mahkemenin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, manevi tazminatı kabul etmediklerini, müvekkili …’nin sigortacısının … Sigorta A.Ş. olduğunu, tazminat talebinin muhatabının ve sorumlusunun bu sigorta şirketi olduğunu ve davanın bu sigorta şirketine ihbar edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Her ne kadar ATK raporuna göre müvekkilinin %100 kusurlu olduğu belirtilmiş ise de müvekkilinin kusuru olmadığını, kazanın olduğu mahalde hız sınırının 50 km/s olduğu belirtilmiş olup aracın hızına ve karşı araç sürücüsünün tepki süresine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, bilirkişi raporlarına ilişkin beyan ve itirazlarının hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, 1. raporun adeta aynısının dosyaya eklendiğini, işbu davaya sebebiyet veren trafik kazasına ilişkin ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, davalı sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olup, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece alınan 25/06/2018 tarihli ATK kusur raporunda; davalı sürücü …’in kusursuz olduğu, davacı yaya …’nın %100 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, 11/03/2020 tarihli ATK kusur raporunda ise davalı sürücü …’in kusursuz olduğu, davacı yaya …’nın %100 oranında kusurlu olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/759 Esas ve 2017/77 Karar sayılı ilamında; Olay tarihinde 35 DK 610 plaka sayılı araç ile sanık …’in seyir halinde bulunduğu sırada yaya olarak ilerlemekte bulunan katılan …’na çarparak vücudunda kırık oluşacak şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiğinden bahisle iddianame düzenlenmek suretiyle kamu davası açılarak yargılanmasına başlanıldığı, mahkemece hükme esas alınan İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesindan aldırılan rapor ile sanık …’in sevk ve idaresindeki minibüs ile olay mahallinde seyri sırasında istikametine göre sol tarafında duraklamakta olan yüksek otobüsün arkasından kontrolsüzce kısa mesafeden istikamet şeridine giren katılan yaya nedeniyle meydana gelen kazayı önleme imkanı bulunmadığından bahisle 14/02/2017 tarihinde beraatine karar vererek hüküm tesis ettiği, söz konusu mahkeme ilamının istinaf edilmemesi nedeniyle 27/04/2017 tarihinde kesinleştiğinin anlaşılmıştır. Davacı vekili, kusur raporları arasında çelişki olduğunu belirterek istinaf itirazında bulunmuştur. Ceza yargılaması sırasında iki ayrı kusur bilirkişi raporu alınmış olup bu rapor arasında da çelişki bulunmaktadır. İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporlarında davacının %100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ancak Mahkemece alınan her iki kusur raporu da ATK’dan alınmış (2. rapor genişletilmiş kuruldan) bilirkişi … her iki raporun heyetine katılmıştır. Bu durumda aynı olay nedeniyle ceza yargılama aşamasında alınan kusur bilirkişi raporları ile İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan kusur raporu arasında, kusur oranlarında çelişki ortaya çıktığı, yine çelişkinin giderilmesi için alınan ATK Genişletilmiş Kurulu’ndan rapor alınmış ise bu raporu düzenleyen heyette, ilk raporu düzenleyen heyette bulunan …’nın da yer aldığı anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesince kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderildiğinden bahsedilemeyecektir. O halde İlk Derece Mahkemesince kusur bakımından oluşan çelişkinin giderilmesi için daha önce düzenlenen raporlarda ismi bulunmayan İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli akademisyenlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden oluşan bilirkişi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan çelişkiyi giderecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf itirazı yerindedir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/02/2023