Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1303 E. 2023/1882 K. 20.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1303
KARAR NO: 2023/1882
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 30/03/2021
NUMARASI: 2018/808 Esas – 2021/291 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kayn. Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 20/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı … Sigorta AŞ.’ne Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plakalı araç ile davalı … Sigorta A.Ş.’ye Zorunlu Karayolu Yolcu Taşımacılığı Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plakalı otobüsün 06.11.2009 tarihinde karışmış olduğu kaza sebebiyle, 06.11.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu …’ın vefatı sebebiyle hak sahipleri tarafından açılan dava sonucu hükmedilen karara istinaden Adana … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına 15.03.2016 tarihinde 23.515,50 TL ödeme yapıldığını, 06.11.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu malul kalan …’ın maluliyeti için açılan dava sonucu hükmedilen ilama istinaden yapılan Adana … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına 16.01.2013 tarihinde 2.740,68 TL ödeme yapıldığını, 06.11.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu malul kalan … ile yapılan sulh görüşmeleri sonucu adı geçen kazalıya 03.01.2013 tarihinde 36.230,00 TL + 4.270,00 TL olmak üzere toplam 40.500,00 TL ödeme yapıldığını, 06.11.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu malul kalan … ile yapılan sulh görüşmeleri sonucu adı geçen kazalıya 29.12.2011 tarihinde 10.576,00 TL ödeme yapıldığını, 06.11.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu …’ın Çukurova Üniversitesi’ndeki tedavileri sebebiyle T.C. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne 09.02.2010 tarihinde 5.446,00 TL ödeme yapıldığını, 06.11.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu karayolunda meydana gelen hasar sonucu Karayolları 5.Bölge Müdürlüğü’ne 03.03.2010 tarihinde 1.243,00 TL ödeme yapıldığını, 06.11.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle tedavi olarak davacı … Sigorta AŞ. tarafından davalı … Sigorta AŞ.’a 24.10.2011 tarihinde 32.212,00 TL ödeme yapıldığını, T.C. Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13.01.2015 tarih, 2014/378 Esas-2015/18 K. sayılı ilamı ile davaya konu olayda davacı sigorta kuruluşuna sigortalı … plakalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu tespit edilerek adı geçen sürücü bakımından beraat kararı verildiğini davalı sigorta kuruluşuna sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın tam kusurlu olduğu durumuna göre mahkumiyet kararı verildiğini, anılan kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 07.11.2017 tarih ve 2016/4422 Esas, 2017/8469 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiğini, bu yeni oluşan hukuki durumuna göre davacı sigorta kuruluşu tarafından ödenen miktarları davalı yana rücu hakkının doğduğunu, ödenen miktarların rücunu talep ettiklerini, ödeme yapılmaması üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattıklarını, davalı yanın itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu rücu alacağının zamanaşımına uğradığını, davanın muhatabının davalı sigorta kuruluşu olmayıp, ödeme yapılan kişiler olduğunu, davadan önce sigorta kuruluşuna başvuru zorunluluğu getirildiğini, ceza mahkemesi tarafından alınan kusur raporunun hukuk hakimini bağlamadığını, davalı sigorta kuruluşunun sorumluluğunun ödeme ile sınırlı olduğunu, malul kalan kazalılar bakımından maluliyet raporu gerektiğini, geçici işgöremezlik geçici bakıcı gideri sigorta kuruluşunun sorumluluğunda olmadığını, tedavi gideri bakımından SGK’nın sorumlu olduğunu, davalı sigorta kuruluşunun faizden sorumlu olmadığını, bir an için sorumlu tutulsa dahi yasal faizden sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davanın kısmen kabulü ile; İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın 110.787,18 TL asıl alacak + 50.500,78 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 161.287,96 TL üzerinden iptaline, Kabul edilen 110.787,18 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak belirli olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararında T.C. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne 09.02.2010 tarihinde yapılan 5.446,00 TL ödemenin 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik KTK’nın 98.maddesi uyarınca SGK sorumluluğunda olduğundan davalı sigortanın sorumluluğu bulunmadığından davanın kısmen kabulüne karar verilerek bu miktar yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafça ikame edilen davanın anılan zamanaşımı süreleri geçtikten sonra açılmış olduğundan zamanaşımı itirazlarının doğrultusunda davanın reddi gerektiğini, davacı tarafça müvekkilinin şirket aleyhine açılan bu davada fazla ödemeye ilişkin söz konusu taleplerinin muhattabının da müvekkili şirket olmadığını, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca yalnız ödeme yapılan kişilere fazla ödemeye ilişkin başvurulabileceğinden huzurdaki davanın esasa girilmeksizin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, yeni düzenlemelere göre sigorta şirketlerine dava öncesinde başvuru zorunluluğu getirilmiş olup usulüne uygun başvuru yapılmaksızın açılan davaların, dava şartı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili şirketin Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve ZMMS uyarınca, sigortalısının kusuru ile 3. şahıslara verdiği zararı poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere tazmin etmekle mükellef olduğunu, davacı tarafça dava dosyasına sunulmuş olan kusur raporlarının hiçbirinin hükme esas teşkil edebilecek nitelikte olmadığını, Yargıtay’ın kemikleşmiş içtihadı uyarınca ceza yargılamalarında alınan kusur raporlarının hukuk hakimini bağlamayacağından, kusur oranlarının tespiti için hem Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden hem de Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmasının zorunluluk arz ettiğini, davacının kazaya ilişkin olarak dava dışı şahıslara yaptığı ödemelerden dolayı müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin şirketin sorumluluğunun ancak kaza ile ödeme yapılmış olan ilgili şahıslarda meydana gelen araz arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığının tespiti ile birlikte doğacak olup davacı tarafından ödeme yapılan dava dışı şahısların maluliyet oranının tespiti gerektiğini, mahkemece ilgili şahısların maluliyet oranlarının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu marifetiyle tespit ettirilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin poliçe dahilinde davacı tarafından dava dışı hak sahiplerine yapılan geçici iş göremezlik ve geçici iş göremezlik dönemine ait bakıcı giderlerinden sorumlu olmadığını, davacı tarafından müvekkili şirketten talep edilen ödemelerin hiçbir şekilde müvekkili şirketin sorumluluğu açısından esas alınamayacak olduğundan yaralanma ve maluliyet sebebiyle açılacak maddi tazminat davalarında, tazminatın denkleştirilmesi kuralı gereğince, olay sebebiyle elde edilen kazanımların tazminat tutarından indirilmesi ile haksız eylem sonucu gerçekleşen gerçek zararın belirlenmesi ve ona göre hüküm kurulması gerektiğini, tazminat hesabının da uzmanlık gerektirdiğinden, hazine müşteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek anılan hesaplamaların yaptırılması gerektiğini, bu konuda uzman olmayan hukukçulara bu görevin tevzi edilmemesi gerektiğini, davacı tarafından dava dışı hak sahiplerine ödenen destekten yoksun kalma tazminatı bakımından müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığını, bir an için aksi düşünülse dahi başvuru sahipleri tarafından elde edilen kazanımların belirlenmesi ve aleyhe hüküm kurulacak olması halinde bu kazanımların belirlenecek tazminattan indirilmesi gerektiğini, davacı tarafın mahkeme huzurundaki dava öncesinde kazaya ilişkin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, bu sebeple davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olduklarından aleyhe faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, buna karşın davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, aleyhe hüküm kurulması halinde müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faizle sınırlı olarak sorumlu tutulabileceğini, müvekkili şirketin faizden sorumluluğunun sınırlı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedelinin davalı sigorta şirketinden rücuen tahsili (itirazın iptali) istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 06.11.2019 tarihinde davalı … Sigorta A.Ş.’ye Zorunlu Karayolu Yolcu Taşımacılığı Sigorta Poliçesi ile sigortalı sürücü …’ın, sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonet ile Ceyhan istikametinden Adana istikametine doğru seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde, direksiyon hakimiyetini kaybederek sağ tarafında bulunan bariyerlere çarpması ve kendisi ile aynı istikamette sol tarafında seyretmekte olan davacı … Sigorta AŞ.’ne Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsün sağ yan kısımlarına çarpması neticesi ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği anlaşılmıştır. Davacı ZMMS sigortacısı, sigortalı sürücü …’un tali kusuru nedeniyle zarar gören 3. kişilere tazminat ödemesi yapmıştır. Ancak aynı olay nedeniyle Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/474 Esas – 2010/384 Karar sayılı kararı ile her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğu belirtilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2013/14551 Esas ve 2014/12506 Karar ile “…sanık Barış yönetimindeki kamyonet ile olay günü gece vakti yerleşim yeri dışında bölünmüş tek yönlü yol şerit çizgisi bulunan asfalt 14.20 metre genişliğindeki düz, hafif eğimli otoyolda sağ şeritte seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek aracının sağ yan kısımları ile gidiş istikametine göre sağ kısımdaki bariyerlere çarptıktan sonra direksiyonu toparlayamayarak aracının sol ön kısımları ile aynı istikamette orta şeritte yaklaşık 115 km hız ile seyir halinde olan sanık … yönetimindeki otobüsün sağ yan arka kapı kısımlarına çarparak aracın bariyerlere çarpmasına ve takla atması sonucu 1 kişinin öldüğü, 9 kişinin yaralandığı olayda sanık …’un hızının olaya etken olmayıp kusur verilemeyeceği gözetilmeyerek beraati gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı” gerekçesiyle bozulması üzerine Mahkemece bozmaya uyularak bu sanık hakkında 13/01/2015 tarih, 2014/378 Esas ve 2015/18 Karar sayılı ilamı ile beraat kararı verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 07/11/2017 tarih, 2016/4422 Esas ve 2017/8469 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilerek karar kesinleşmiştir. Bu halde davalı … Sigorta A.Ş.’ye Zorunlu Karayolu Yolcu Taşımacılığı Sigorta Poliçesi ile sigortalı araç sürücü …’ın olayın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olduğu (%100 kusurlu) olduğu anlaşılmıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla ve beraat kararı bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Bu durumda Ağır Ceza Mahkemesince hükme esas alınan ATK raporunda belirtilen hususlardaki maddi vakıalar Hukuk Mahkemesi için de bağlayıcı olacaktır. Bu nedenle Adana Ağır Ceza Mahkemesi kararının Yargıtay 12.Ceza Dairesince “… …’un hızının olaya etken olmayıp kusur verilemeyeceği gözetilmeyerek beraati gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi …” hususu maddi vakıaya ilişkin olmakla hukuk mahkemesi yönünden de bağlayıcı olduğundan istinaf talebi yerinde bulunmamıştır. Dava tarihinde ve ödeme tarihinde yürürlükte bulunan sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 77 vd. maddelerine göre; mal varlığında azalma meydana gelen kişinin, zenginleşen kişiden bunun giderilmesini isteme hakkı hüküm altına alınmıştır. Somut uyuşmazlıkta davacı sigorta şirketine sigortalı aracın sürücüsü …’un ceza mahkemesi kararı kesinleşmesinden önce alınan kusur raporlarında %15 kusurlu olarak gösterilmesi nedeniyle meydana gelen kazada zarar gören 3. kişilere kusuru oranında poliçe kapsamında tazminat ödemesi yapmıştır. Davacı Sigorta Şirketi, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumludur. Ceza Mahkemesi kararının kesinleşmesi ile davalı … Sigorta A.Ş.’ye sigortalı araç sürücü …’ın olayın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olduğu (%100 kusurlu) olması, davacıya sigortalı araç sürücüsünün ise kusursuz olması nedeniyle davacının TBK’daki sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıya rücu hakkı doğmuştur. Davacı davalının ödemesi gereken tazminatı ödemiş olduğundan tazminatın mağdurların alınmasına değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Sebepsiz zenginleşmede TBK’nın 82/1. maddesine göre rücu halinde uygulanması gereken zamanaşımı süresi , hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Somut olayda davacı sigorta şirketi tarafından Adana … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına 15.03.2016 tarihinde 23.515,50 TL ödeme yapıldığı, Adana … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına 16.01.2013 tarihinde 2.740,68 TL ödeme yapıldığı, … ile yapılan sulh görüşmeleri sonucu adı geçen kazalıya 03.01.2013 tarihinde 36.230,00 TL + 4.270,00 TL olmak üzere toplam 40.500,00 TL ödeme yapıldığı, … ile yapılan sulh görüşmeleri sonucu adı geçen kazalıya 29.12.2011 tarihinde 10.576,00 TL ödeme yapıldığı, …’ın Çukurova Üniversitesi’ndeki tedavileri sebebiyle TC. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne 09.02.2010 tarihinde 5.446,00 TL ödeme yapıldığı, karayolunda meydana gelen hasar sonucu Karayolları 5. Bölge Müdürlüğü’ne 03.03.2010 tarihinde 1.243,00 TL ödeme yapıldığı, trafik kazası sebebiyle tedavi olarak davacı … Sigorta AŞ. tarafından davalı … Sigorta AŞ.’a 24.10.2011 tarihinde 32.212,00 TL ödeme yapıldığı beyan edildiğine göre ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi ile kusur durumu değiştiğinden TBK 82. maddesi gereği Ağır Ceza Mahkemesi kararının kesinleşme tarihinden itibaren iki yıl içinde eldeki davanın açıldığı anlaşıldığından zamanaşımı süresi geçmemiştir. Somut olayda zarar gören 3. kişi tarafından tazminat talep edilmemiş, kusura dayalı olarak yapılan ödemenin rücuen tahsili talep edilmiştir. Bu halde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi gereğince davadan önce davalı sigorta şirketine başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Davacı tarafından ödemeler ile ilgili açılan hasar dosyalarında maluliyet raporlarının bulunduğu, %15 kusura göre hesap yapılarak ödeme yapıldığı, bir kısım ödemelerin açılan davalardaki belirlemelere göre yapıldığı, Mahkemece alınan bilirkişi raporunun hesaplamalara ilişkin belirlemelerinin dosya kapsamına uygun ayrıntılı ve denetime elverişli bulunduğu anlaşılmakla yeniden maluliyet incelemesi ve hesap raporu alınması gerektiği yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişinin uzmanlığının teslim tutanağında aktüerya uzmanlığı olarak gözükmesi nedeni ile bilirkişinin uzmanlığına; Başvuru sahipleri tarafından elde edilen kazanımların, davacının talep ettiği ödeme ile ilgisi bulunmadığından hükmedilecek tazminat miktarından düşülmesine ilişkin istinaf talepleri yerinde bulunmamıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında; geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiği yönünde karar vermiştir. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı ve geçici bakıcı giderine ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). 6098 sayılı TBK’nın 117. maddesi “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” şeklindedir. TBK’nun 117/2.maddesine göre ise sebepsiz zenginleşmede zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır. Somut olayda davalı kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile durumu öğrendiğinden iyi niyetli olup takip tarihi temerrüt tarihi olduğundan bu tarihten itibaren faiz uygulanmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin istinaf talebi değerlendirildiğinde; HMK’nın 341/2. maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4. maddesinde de “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemesi mevcuttur. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu somut olayda yerel mahkeme hükmünün verildiği 2021 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 5.880,00 TL olacaktır. Bu halde, davacı için reddedilen edilen toplam maddi tazminat miktarı 5.446,00TL olup karar tarihine göre uygulanması gereken 2021 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından davacının HMK’nın 341/4.maddesi gereğince istinaf hakkı bulunmadığından reddi gerekmiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-a-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,b-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 11.017,58 TL harçtan peşin alınan 2.695,09 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.322,49 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.20/10/2023