Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2021/1292
KARAR NO : 2023/2062
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/04/2021
NUMARASI : 2020/173 Esas – 2021/414 Karar
DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 09/11/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortası yapılan … plakalı aracın kusurlu olarak 19/10/2018 tarihinde müvekkiline ait … plakalı araca çarpması neticesinde, müvekkiline ait araçta ağır hasar ve değer kaybı meydana geldiğini, iş bu durumun kaza tespit tutanağı ile tespit edildiğini, başvuru üzerine davalı sigorta şirketince hasar dosyası açıldığını, müvekkilinin hasar başvurusunun haksız ve mesnetsizce reddedildiğini, davalı şirkete karşı arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını, davalı sigorta şirketince müvekkiline ait aracın hasarının ve değer kaybının karşılanması gerektiğinin kaza tespit tutanağı, eksper raporu ve fotoğraflarla sabit olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak olan hasar bedelinin şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmının ve değer kaybının 200,00 TL’lik kısmının muaccel olduğu tarihten bu yana yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 6.300,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 19/10/2018 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın müvekkili olan şirket nezdinde 11/11/2017-2018 tarihlerini kapsar ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza tarihi itibari ile teminat limitinin araç başına 36.000,00 TL olduğunu ve müvekkili şirketin sigortalısının kusuru ve nihayetinde poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın aracında meydana gelen hasar bedeli ve değer kaybı ile ilgili olarak sigorta şirketine yaptığı başvurunun eksik evrakla yapıldığını, kazaya karışan tarafların kendi aralarında anlaşmalı maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı düzenlediklerini, kazada yaralama olması nedeni ile tramer tarafından kaza tespit tutanağı iptal edildiğinden kusur tespiti yapılmadığını, yaralamalı kaza olması sebebi ile polis zaptı olmasının gerekli olduğunu, müvekkili şirkete ifade tutanağı gönderilmediğinden ödeme yapılamadığını, 2918 sayılı KTK 97 maddesine göre dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine geçerli ve hesaplama için yeterli evrakla eksiksiz olarak yazılı belge ile başvuruda bulunulmasının yasal zorunluluk olduğunu, sigortaya eksik evrakla başvuruya yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, 21/04/2017 tarihinde hakem tarafından başvurunun reddedildiğini, dosyanın müvekkili lehine sonuçlandığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne, 6.300,00 TL hasar bedelinin temerrüt tarihi olan 25/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, değer kaybına ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusuna ilişkin kesin hüküm bulunduğunu bu nedenle HMK 114 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, KTK’ya göre zamanaşımı süresinin dolduğunu bu nedenle de talebin reddinin gerektiğini, sigorta tahkim komisyonunca eksik evrakla başvuruya yönelik itirazlarının dikkate alınarak başvuru talebinin reddedildiğini, yerel mahkemece verilen hatalı kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut olayda, davalı şirketin zorunlu mali sorumluluk sigortasını yaptığı … plakalı aracın 19/10/2018 tarihinde davacıya ait … plakalı araca çarpması sonucu davacıya ait araçta hasar ve değer kaybı meydana geldiği belirtilerek hasar ve değer kaybı bedelinin tahsili istenmiştir.Davalı … Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmamıştır. HMK’nın 319. maddesine göre savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda HMK’nın 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defii, davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Eldeki davada davalı … Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürmediğine ve davacı tarafından açık muvafakat bulunmadığına göre istinaf aşamasında ileri sürülen zamanaşımı def’inin nazara alınması olanaklı değildir. Davalı …Anonim Şirketi vekilinin zamanaşımına değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Dava tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvurulduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak eksik belge verildiğinden işlem yapılamadığı belirtilmektedir. Eksik belge ile müraacat yapılmış olsa dahi başvuru koşulunun yerine geldiğinin kabulü gerekeceğinden bu yöndeki istinafın reddi gerekmiştir. Dava konusu uyuşmazlığın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması (derdest olmaması) ve daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartıdır. ( HMK m.114/1-i) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. (6100 sayılı HMK m.115/2) HMK’nın 303/1. maddesine göre, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.Konuya ilişkin Yargıtay HGK’nun 2019/(7)9-759 Esas ve 2021/1663 Karar sayılı kararında ” Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dâhil bütün mahkemeleri bağlar. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse mahkemeler aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan hüküm ile bağlıdırlar; aynı uyuşmazlığı bir daha (yeniden) inceleyemezler; bu haliyle kesin hüküm bir def’i değil itirazdır. Bu bağlılık kural olarak hüküm fıkrasına münhasırdır ve gerekçeye sirayet etmez. Ancak gerekçe hükme ulaşmak için mahkemece yapılan hukukî ve mantıki tahlil ve istidlallerden (delillerden yargıya varma) ibaret kalmayıp, hüküm fıkrası ile ayrılması imkânsız bir bağlılık içinde bulunuyor ise istisnaen bu kısmın da kesin hükme dahil olduğunu kabul etmek gerekir. Hangi gerekçenin hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olduğu her olayın özelliğine göre belirlenir. (HGK’nın 06.05.2018 tarihli ve 2017/19-1628 E.-2018/1098 K. sayılı kararı) Maddi anlamda kesin hükmün amacı da bu hali ile mahkeme kararlarına güvenilmesini ve uyulmasını sağlamak, taraflar arasındaki uyuşmazlığı kararın maddi anlamda kesinleştiği andan itibaren geleceğe yönelik olarak sona erdirmek ve nihayet çelişkili kararlar verilmesini önleyerek toplum hayatında hukukî istikrar ve güvenliği tesis etmektir.” açıklamasına yer verilmiştir.
Dosya kapsamında bulunan, 26/10/2019 tarih ve 2019/87931 Karar sayılı Uyuşmazlık Hakem Kararı’nın incelenmesinde; Başvuran … vekilinin, sigorta kuruluşu … A.Ş. aleyhine, … A.Ş. tarafından … sayılı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sorumluluğu temin edilen … plakalı aracın başvuru sahibine ait … plakalı araçla 19/10/2018 tarihinde karıştıkları maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL hasar bedeli ve 500,00 TL değer kaybı olmak üzere toplam 1.500,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte tazmin edilmesinin istendiği, uyuşmazlık dosyasına taraflar arasındaki kusur durumuna ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından, yapılan inceleme sonucu başvurunun eksik evrak ile yapılması nedeniyle başvurunun usulden reddine karar verilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Başvurunun usulden reddine karar verilmesi nedeniyle maddi anlamda kesin hüküm oluşmadığından ilk derece mahkemesince davanın esasına girilerek yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 430,35 TL harçtan peşin alınan 155,88 TL harcın mahsubu ile bakiye 274,47 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 09/11/2023