Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1258 E. 2023/1454 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1258
KARAR NO: 2023/1454
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
NUMARASI: 2017/94 Esas – 2020/494 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 03/02/2015 tarihinde davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … İlçesi … Bulvarı üzerinde seyir halinde iken yaya geçidi üzerinde yürümekte olar destek … çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini, müvekkillerinin trafik kazasında eş ve annelerini kaybeden müvekkillerinin 6100 sayılı yasanın 107.maddesi uyarınca toplanacak delillere göre destekten yoksun kalma tazminat tutarları belirlenerek işleten ve sürücü yönünden olay tarihi olan 03/02/2015’ten, sigortacı yönünden temerrüt tarihinden itibaren işletilecek faiz, yargılama gideri, faiz ve avukatlık ücretleriyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme sorumlu bulunan davalılardan alınarak müvekkillerine ödenmesine, tüm davacı eş … için 100.000 TL, davacı çocuklar için ayrı ayrı 50.000 TL toplam 250.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte ortaklaşa ve zincirleme sorumlu sürücü ve işletenden alınarak davacı müvekkillerine verilmesini talep etmiştir. Davalı … Aş vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin aracın maliki olup araçla ilgili tüm sorumluluklarına yerine getirdiğini, aracın tüm bakımlarının muntazam yapıldığını ,aracın güvenliği tehlikeye düşürmeyecek şekilde seyri için her türlü önlemin alındığını iş bu nedenle müvekkili bakımından husumet itirazında bulunarak haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … AŞ vekili tarafın savunmasının ve dayanaklarının özetle; 2918 sayılı KTK nın 97. Maddesinin 6704 sayılı kanunun 5. Maddesi ile değiştirildiğini belirtmiş davanın usulden reddi gerektiğini ,kusur oranında ve poliçe limitinde sorumlu olabileceğini, yetişkin ve evli çocuklar yönünden davanın reddi gerektiğini, manevi tazminatın fahiş olduğunu, faizin kaza tarihinden işletilemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1)I.Maddi Tazminat,Davacı … lehine hükmedilen 64.764,98-TL destekten yoksun kalma tazminat miktarının davalı … ve davalı … Anonim Şirketinden temerrüt tarihi olan olay tarihi 03/02/2015 itibaren, davalı sigorta şirketi yönünden (ZMSS Poliçesi dahilinde belirtilen teminat limiti dahilinde kalmakla) dava tarihi olan 30/01/2017 tarihinden başlamak üzere işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil olunarak adı geçen davacıya verilmesine, Diğer davacılar … maddi tazminat talepleri sübut bulmadığından ayrı ayrı reddine, II.Manevi Tazminat, Davacıların manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, Davacılar … için 30.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL olarak ayrı ayrı takdir olunan manevi tazminatın davalılar kı …Anonim Şirketi ile … yönünden temerrüt tarihi olan olay tarihi 03/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara verilmesine, Davacıların fazlaya ilişkin tüm taleplerinin ayrı ayrı reddine, Davacının davalı sigorta şirketine yönelik manevi tazminat talebi ile ilgili bedel arttırım dilekçesine konu olan talebin “dava dilekçesinde daha önce belirtilmemiş olması” nedeni ile bu talebin yapılmamış sayılmasına ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … A.Ş vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı … A.Ş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İşbu davanın kendilerine yöneltilmesinde isabet bulunmadığını, müvekkili şirketin araçla ilgili tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini, müvekkili bakımından husumet itirazlarının olduğunu, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davaya konu kaza sebebiyle diğer davalı … aleyhine ceza yargılamasının olduğunu, kararın bozulduğunun bu kararda geçtiğini, oradaki sürücü aleyhine kusur durumu kazanılmış hak olarak kabul edilemeyeceğini, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı sebebiyle reddi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatın şartlarının mevcut olmadığını ve ayrıca miktarlarının da çok yüksek olduğunu, kusur oranlarının dikkate alınmadığını, davalı sigorta şirketi aleyhine de manevi tazminata karar verilmesi gerekmekte olduğunu, müvekkili aleyhine kusur ve oranlarının hukuka aykırı olduğunu, kazaya karışan müvekkili şirkete ait aracın … tarafından ZMSS ve … poliçe numaralı kasko sigortası ile sigortalı bulunduğunu, şirketin kusur ve sorumluluğunun söz konusu olmadığını, müvekkili lehine, “diğer davacılar için ret olunan maddi tazminat” için sadece 1.TL olarak yapılan vekalet ücreti hesaplama ve takdirinin, hatalı ve eksik olduğunu, hükmedilen yargılama masraflarının da hatalı ve fahiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya içeriğine göre 03/02/2015 günü davalı sürücü … idaresindeki … plakalı aracı ile … mahallesi … bulvarı üzerinden … istikametine seyir halinde iken … nolu trafik ışıklarını geçtikten sonra yolun gidiş istikametine göre sağ taraftarı yolu karşıdan karşıya geçmek isteyen destek yaya …’ e sol şerit üzerinde orta refüje yakın bölgede aracının sol ön kısımlarıyla çarpması sonucu destek …’ in vefat ettiği ölümlü trafik kazasının meydana gelmiştir. Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre davalı sürücü … % 75, destek yaya … ise % 25 oranında kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/88 Esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporuna göre sürücü … asli derecede, destek … tali derecede kusurlu olduğu olduğunun tespit edildiği, raporun hükme esas alındığı , mahkemece davalı sürücü …’ın cezalandırılmasına karar verildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/88 Esas 2015/266 Karar sayılı kararın temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 11/11/2019 tarih 2018/2232 Esas 20219/10727 Karar sayılı kararı ile CMK 231, TCK 50. Ve 53/1 maddeler kapsamında bozma kararı verildiği, kusura ilişkin bozma yapılmadığı nedenle davalı vekilinin ceza mahkemesinde alınan kusur raporunun usuli kazanılmış hak olmayacağına yönelik istinaf talebi yerinde değildir. KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/02/2019 tarih, 2016/6712 E. ve 2019/2237 K. sayılı kararı).Davalı … A.Ş … plakalı aracın maliki olduğuna göre, işleten olarak kaza anında bu aracı kullanan sürücünün kusurundan dolayı doğan zarardan davacıya karşı müteselsilen sorumludur. Aracın bir başkası tarafından işletilmesi de bu sorumluluğu kaldırmayacaktır. Bu nedenle Mahkemece davalı işleten yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar mutlak ticari davalardır. TTK’nın 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü olmaktan çıkmış, görev ilişkisi haline gelmiştir. HMK’nın 1. ve 115. maddeleri gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Açılan davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki zorunlu trafik sigorta poliçesinden dolayı oluşacak ihtilafın çözümünde Türk Ticaret Kanunu’nda hükümler uygulanacağından başka bir ifadeyle ihtilafın TTK’da düzenlenen hususlardan olması nedeniyle mutlak ticari bir dava söz konusu olup görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 27/03/2017 gün ve 2014/19001E. – 2017/3223K. sayılı; 30/03/2017 gün ve 2015/5763E. – 2017/3414K. sayılı; yine 21/03/2017 gün 2014/20096E. – 2017/3049K. sayılı kararları). Bu yöne değinen istinaf talebi yerinde değildir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 03/02/2015 tarihi ile dava tarihi olan 30/01/2017 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Dava tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvurulduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak eksik belge verildiğinden işlem yapılamadığı belirtilmektedir. Eksik belge ile müraacat yapılmış olsa dahi başvuru koşulunun yerine geldiğinin kabulü gerekeceğinden bu yöndeki istinafın reddi gerekmiştir. Davalı sigorta şirketi hakkında dava dilekçesi ile usulüne uygun şekilde açılmış bir manevi tazminat talepli dava bulunmadığı nedenle mahkemece bu yönde karar verilmemiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Mahkemece her bir davacı yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabul ve reddine göre vekalet ücreti ve yargılama giderinin hesaplanmış olduğu görülmekle bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminata ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; Davalı … A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı …A.Ş vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 9547,34 TL harçtan peşin alınan 2387,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 7160,34 TL harcın Davalı … A.Ş den tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.12/09/2023