Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1240 E. 2023/1754 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1240
KARAR NO: 2023/1754
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 15/02/2021
NUMARASI: 2017/1211 Esas – 2021/148 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirkete 11.02.2016/2017 vade tarihli … Nolu Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi ile davalıya sigortalı …’in malik ve işleteni olduğu … Plaka sayılı aracın, müvekkiline ait … plakalı araca 20/08/2016 tarihinde çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiğini, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğunu, meydana gelen kaza neticesinde müvekkiline ait araçta 4.875,78 TL parça bedeli, 3.380,00TL işçilik bedeli olmak üzere toplamda KDV hariç 8.255,78 TL hasar meydana geldiğini, davalı Sigorta Şirketinin, poliçe limitleri dahilinde hasarın tamamından sorumlu olduğu gibi KDV tutarının tamamından da sorumlu olduğunu, bu kapsamda davalı Sigorta Şirketince ödenmesi gereken KDV dahil hasar bedelinin 9.711,82 TL olduğunu, Sigorta Şirketine hasar bedelinin ödenmesi için başvuru yapılmışsa da davalı tarafça hasarın reddedildiği bilgisinin 13.12.2016 tarihli cevap yazısı ile bildirildiğini, davalı Sigorta Şirketinin 13.12.2016 tarihinde temerrüde düştüğünü belirterek 6100 Sayılı HMK 107.maddesi uyarınca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 250,00-TL hasar bedelinin poliçe limitleri dahilinde temerrüt tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflarına iletilmiş olan olay yeri fotoğrafları incelendiğinde her iki araç üzerindeki hasarın birbiri ile örtüşmediği ve hasarların birbiri ile uyumsuz olduğu kanaatine varıldığını, kusur oranlarının tespiti gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere, müvekkili şirketin söz konusu zarardan poliçe teminat limitleri dâhilinde sorumlu olduğunu, kabul manasında olmamak üzere, davacının gerçek zararının tespiti gerektiğini, davacının dolaylı zarar kalemine dayanan taleplerinin trafik sigortası teminat kapsamı dışında olduğunu, bu nedenle kazanç kaybına ilişkin taleplerin reddedilmesi gerektiğini belirterek davanın usulden reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulüne, 9.741,82 TL hasar bedelinin 13/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili ile davalı … A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili adına kayıtlı … plakalı aracın, kazanın meydana geldiği 20.08.2016 tarihinde diğer davalı sigorta şirketi bünyesinde ZMSS poliçesi kapsamında sigortalı bulunduğunu, sigorta şirketinin sigorta güvencesi sağladığı rizikoya bağlı zarar ve hasar için 6102 Sayılı TTK’nun 1409, 1427, 1459 maddeleri uyarınca tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, ancak ne var ki diğer davalı sigorta şirketi davaya konu her iki araç üzerindeki hasarın birbiri ile örtüşmediği ve hasarların birbiri ile uyumsuz olduğu gerekçesi ile davacı tarafın başvurusunu reddederek, iş bu davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, dolayısıyla davalı müvekkilinin bu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, diğer davalı sigorta şirketinin gayri resmi bilirkişi raporu ile dosyada aldırılan raporla örtüşmediğini, mahkemenin bu raporlar arası çelişkiyi gidermediğini ve eksik inceleme yapıldığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; kendilerine iletilmiş olan olay yeri fotoğrafları incelendiğinde her iki araç üzerindeki hasarın birbiri ile örtüşmediği ve hasarların birbiri ile uyumsuz olduğu kanaatine varıldığını, hasar ile kazanın uyumsuz olması sebebi ile davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya bakımından hasar tazmin talebinin ret nedeninin, “Uyumsuz Hasar” tespiti olduğunu, bilirkişi raporu ile her ne kadar hasar tespiti yapılmış olsa da bu tespitin kabulünün poliçe özel ve genel şartları değerlendirildiğinde mümkün olmadığını, alınan hesap raporunun fahiş olup değerlendirmelerin doğru yapılmadığını bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, karara esas alınan hesap bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ edilmemiş olduğunu, bu hususun doğrudan bozma sebebi olduğunu, maluliyet raporunun kendilerine tebliğ edilmiş olup ardından icra emrinin tebliği ile dosyanın karara çıktığının anlaşıldığını, dosya kaspamındaki tebligat parçalarının incelenmesinden de ilgili hususun anlaşılacağını, hesap bilirkişi raporuna karşı itiraz ettiklerini, bilirkişi raporunun taraflara tebliği zorunlu olup, tebliğ edilmeden hüküm kurulamayacağını, bilirkişi raporunda yapılan tespitlerin piyasa gerçeklerinden oldukça uzak, fahiş olarak belirlenmesinden kaynaklanmakta olup, müvekkili şirketin sorumluluğu dahilinde olmadığından reddi gerektiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere genel şart hükümlerinden bağımsız olarak da Borçlar Kanunu’na ilişkin zarar görenin zararı artırma yasağı ilkesi kapsamında davacının müvekkili şirket tarafından iskontolu olarak tedarik edilen aynı kalitede parçaları kabul etmemek suretiyle zararı artırdığı gözetilmeli ve bu sebeple de parça bedellerine iskonto uygulanması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere Genel Şart Hükümleri dikkate alınmayacak olsa dahi Hukukun Temel İlkeleri ve Borçlar Kanunu kapsamında da parça bedellerine müvekkili şirketin anlaşmaları gereğince %42 iskonto uygulanması gerektiğini, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 20/08/2016 tarihinde davalı tarafa sigortalı sürücü davalı … yönetimindeki … plaka sayılı aracın olay mahalline geldiğinde, aracının ön kısımları ile önünde seyir halinde olan ve yavaşlayarak sağdaki sokağa dönmek isteyen dava konusu araç sürücüsü dava dışı … yönetimindeki … plaka sayılı otomobilin arka sağ muhtelif kısımlarına çarpması sonucu, maddi hasar ile sonuçlanan dava konusu olayın meydana geldiği anlaşılmıştır. Açılan dava ile … plakalı araçta oluşan hasar bedelinin tazmini için başlatılan takibe itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali talep edilmiştir. KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/02/2019 tarih, 2016/6712 E. ve 2019/2237 K. sayılı kararı). Davalı …, … plakalı aracın maliki olduğuna göre, işleten olarak kaza anında bu aracı kullanan sürücünün kusurundan dolayı doğan zarardan davacıya karşı müteselsilen sorumludur. Aracın bir başkası tarafından işletilmesi de bu sorumluluğu kaldırmayacaktır. Bu nedenle Mahkemece davalı … yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı sigorta şirketi talebi ile dava konusu araç ile ilgili inceleme yapan sigorta eksperi raporunun sonuç kısmında.”…ilgili servis talebinde aracın arkadan aldığı darbe ile aracın cabrio olmasından kaynaklı tavan açılma mekanizmasınında hasar gördüğünü beyan ve talep etmektedir. Yapılan görüşmelerden hadiseye ilişkin ikna olunamamıştır. Tarafımıza iletilmiş olan olay yeri fotoğrafları incelendiğinde her iki araç üzerindeki hasarın birbiri ile örtüşmediği ve hasarların birbiri ile uyumsuz olduğu kanaatine varılmıştır. Bu durum üzerine her iki araç sahibi ile görüşülmüş ve kendilerinden hasardan vazgeçtiklerine dair yazılı beyan talep edilmiştir. Ancak tarafımıza beyan iletmeyeceklerini iletmişler ve dosya aracın tespit edilen hasarı ile kapatılarak sayın şirketiniz takdirlerine sunulmuştur…” kanaati belirtilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu davalı sigorta şirketi vekiline tebliğ edilmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Usul ekonomisi gözetilerek Dairemizce davalı Sigorta Şirketi vekilinin bilirkişi raporuna yapılan itirazların değerlendirilmiştir. Buna göre bilirkişinin ön raporda belirttiği belgelerin ibraz edilmediği, dosyaya kazanın uyumsuz olduğunu ispat edecek nitelikte bir fotoğraf ve belge sunulmadığı anlaşılmakla tarafımca mevcut dosya kapsamındaki belge ve bilgilere göre değerlendirmede, “… 20/08/2016 tarihinde meydana gelen kazaya ait trafik kazası tespit tutanağındaki tespitlerin, hasar fotoğrafları da dikkate alındığında … plakalı araçta meydana gelen maddi hasar ile uyumlu olduğu, hasar onarım faturasının bulunmadığı, dava konusu …plaka sayılı araçta meydana gelen toplam hasar tutarının olay yeri ,hasar,onarım fotoğrafları, yedek parça piyasa araştırması da dikkate alındığında (KDV dahil) 9.741,82 TL olabileceği, hesaplanan bu hasar tutarının tutarın serbest piyasa koşullarında günün rayicine ve dosya kapsamına uygun olabileceği…” belirlemesinde bulunduğu görülmüştür. Somut uyuşmazlıkta, kaza tespit tutanağına göre sigortalı olan … plaka sayılı aracın ön kısımları ile önünde seyir halinde olan … plakalı otomobilin arka sağ muhtelif kısımlarına çarptığı yazılıdır. Hasara uğrayan … plakalı araç için düzenlenen ekspertiz raporunda 20/08/2016 tarihinde gerçekleşen trafik kazası nedeniyle … plakalı aracın arka kısımlarından darbe aldığı yazılı olup bilirkişi raporunda da ekspertiz raporu ile uyumlu olarak aracın darbe aldığı arka kısımlarında oluşan hasar nedeniyle tazminat tutarı belirlenmiştir. Bu durumda hükme esas alınan bilirkişi raporunun ekspertiz raporu ile uyumlu olduğu gibi aracın kazanın gerçekleşme şekline göre darbe aldığı hasara uğrayan parçalarına göre düzenlendiği kaza ile illiyet bağı kurulduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları ile aynı doğrultuda istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Davacının davalı sigorta şirketinin anlaşmalı olduğu servislerdeki iskontolu parça bedelini veya anlaşmalı yerlerde tamir edilmesini kabul etmek zorunda olmayıp gerçek maddi zararını talep etme hakkına sahip olduğundan, dosya kapsamı ile uyumlu, dosyadaki belgeler ve fotoğraflar incelenerek teknik açıklamalar yapılmak suretiyle hazırlanan raporun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığından hesaplamaya ve hasarın birbiri ile örtüşmediği iddiasını doğrulayacak belge fotoğraf da ibraz edilmediğinden bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece, davalı şirket tarafından ödemenin reddedildiği tarihin temerrüt tarihi olarak kabul edilerek bu tarih itibari ile yasal faize hükmedilmiş olmasında da usule aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davalı … vekili ile davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı … vekili ile davalı … A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-a-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 665,47 TL harçtan peşin alınan 166,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 499,10 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 665,47 TL harçtan peşin alınan 166,36 TL harcın mahsubu ile bakiye 499,11 TL harcın davalı … A.Ş’den tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.05/10/2023