Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1217 E. 2022/504 K. 18.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1217
KARAR NO: 2022/504
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2014/108 Esas – 2020/696 Karar
DAVA: MADDİ- MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ: 03/04/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2017/512 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: MADDİ- MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ: 05/06/2017
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 18/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 19/10/2013 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın sürücüsünün asli ve tam kusurlu olarak sebebiyet verdiği trafik kazasında … plakalı motorsiklet sürücüsü-davacıların miras bırakanı …’in vefat ettiğini, dava konusu kazadan önce yurt dışında aşçı olarak çalışarak gelir elde ettiğini, davalı sigorta şirketine kaza nedeniyle yapılan başvuru neticesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 122.700,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, bu meblağın yetersiz kaldığı ödemenin yanlış hesap ile hakkaniyete aykırı olarak yapıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı eş … için 3.000,00 TL maddi 150.000,00 manevi, davacı kız çocuk … için 1.000,00 TL maddi 40.000,00 TL manevi, davacı erkek çocuk … için 1.000,00 TL maddi 40.000,00 TL manevi tazminatın (manevi tazminat talepleri bakımından sigorta şirketi haricinde), davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Birleşen İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/512 Esas sayılı dosyasında dava dilekçesinde özetle: aynı trafik kazası nedeniyle motorsiklet sürücüsü olan …’in vefat ettiğini, … plakalı aracın trafik sigortacısı olan … Sigorta A.Ş.’nin başvuru üzerine 122.700,00 TL kısmi ödeme yaptığını ancak bu ödemenin müvekkillerinin zararını karşılamakta yetersiz olduğundan İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/108 esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat talepli olarak dava ikame edildiğini, … Sigorta ile yapılan görüşmeler neticesinde dava konusu kazanın poliçenin başlangıç tarihinden önce meydana geldiğinin saptanıldığını, sorumluluklarının doğmadığını ve dava konusu tazminatın teminat kapsamında olmadığı yönünde itirazda bulunduğunu, davanın halen derdest olduğunu, bu nedenle davalı …’nın sigortasız aracın verdiği zarardan sorumlu olduğunu, kazadan önce yurt dışında aşçı olarak çalışarak gelir elde eden müteveffanın ölümü ile müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını belirterek işbu dosyanın İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/108 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik, eş … için 51.210,63 TL, kızı … için 13.187,51 TL ve oğlu … için 11.565,91 TL olmak üzere toplam: 75.964,05 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle: Davacılara … Sigorta AŞ tarafından 122.700,00 TL ödeme yapıldığını, olayın İskenderun’ da meydana geldiğini, davanın İskenderun Adliyesinde görülmesi gerektiğini savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesinde özetle: … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMMS ile sigortalı olduğunu, dava konusu kaza nedeniyle davacılara 122.700,00 TL ödeme yapıldığını, dava konusu kaza nedeniyle talep edilen destekten yoksun kalma tazminatının ödenmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte sigortalı aracın kusur oranının tespit edilmesi gerektiğini savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Müteveffanın, davacı yanın belirtiği gibi trafik kazasında vefat etmediğini, kaza sonrasında 43 gün hastanede tedavi gören müteveffanın ölüm nedeninin kaza olmama ihtimalinin yüksek olduğunu, müteveffanın yurtdışında aşçı olarak son dönemlerde görev yapmadığını, en son 2005 yılında yurtdışına çıkış yapıp döndüğünü, müteveffanın SGK’dan sakatlık maaşı alırken vefat ettiğini, olay esnasında tutulan kaza tutanağının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Kazanın oluşmasında kusuru olan … plakalı aracın 19/10/2013 kaza tarihini kapsayan … Sigorta ZMMS poliçesinin olduğunu, müvekkiline kusur atfedilemeyeceğini, müvekkilinin sorumluluğunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, Asıl Dosya Yönünden; “1-maddi tazminat yönünden davanın kabulü ile; Davacı … için 51.210,63 TL, Davacı … için 13.187,51 TL, Davacı … için 11.565,91 TL olmak üzere toplam 75.964,05 TL maddi tazminatın (davalı … Sigorta AŞ nin Davacı … için 28.716,24 TL, Davacı … için 9.262,86 TL, Davacı … için 5.970,86 TL olmak üzere toplam 43.949,96 TL sinden sorumlu olmak üzere) davalı … Sigorta AŞ yönünden 03.02.2014 tarihinden, diğer davalılar yönünden olay tarihi olan 19.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile; Davacı … için 75.000,00 TL, Davacı … için 20.000,00 TL, Davacı … için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 115.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 19.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya dair istemin reddine, Birleşen 2017/512 Esas Sayılı dava dosyası yönünden; Yerinde Görülmeyen Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvurusu dilekçesinde özetle; Kadının evlenme şansı olup olmadığının ve derecesinin hüküm tarihindeki yaşı ve diğer özellikleri gözönünde tutularak saptanması gerektiğini, davacının evlenme ihtimalinin olay tarihine göre hesaplanması ve %7 evlenme indirimi uygulanmış olmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, iki davalı da sorumlu olmadığını iddia etmekte olduklarını, hak kaybına(zamanaşımı) sebebiyet vermemek adına taraflarınca her iki davalıya karşı dava açılmak zorunda kalındığı, istinaf incelemesinde husumete ilişkin olarak yerel mahkemenin dışında bir karar verilerek tazminattan birleşen dosya davalısı …’nın sorumlu olduğu kanaatine varılırsa, davanın açılmasına ve hak kaybına sebebiyet veren … Sigorta lehine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın 19.10.2013 tarihinde saat 13:35’te meydana geldiğini, dosya kapsamındaki delillerden açıkça sabit olduğu gibi … numaralı poliçe kaza saatinden sonra saat 13:58’de düzenlendiğini, poliçe primi de tek seferde 24.10.2013 tarihinde ödendiğini, müteveffa …’in koruyucu kask kullanmaması sebebiyle Yargıtay yerleşik içtihadına göre yapılması gereken %20 nispetinde müterafik kusur indiriminin dikkate alınmadığını, davacı yan için yapılacak evlenme indiriminin %15,3 olması gerekirken %7 uygulanması nedeniyle hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, hesap bilirkişi raporlarında müteveffanın geliri %100 tutar üzerinden paylaştırılmasının hatalı olduğunu, hesaplamanın PMF-1931 tablosu dikkate alınarak yapılmış olmasının hatalı olduğunu, TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre yapılması gerektiğini, tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesi ne göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 19/10/2013 tarihinde … plakalı araç ile müteveffanın sürücüsü olduğu … plakalı motosikletin çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında motorsiklet sürücüsü-davacıların desteği olan …’in vefat ettiği, bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmıştır. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sigorta kapsamında sigortacının zarardan sorumlu tutulabilmesi için, rizikonun poliçe vadesi içinde gerçekleşmesi gerekir.TTK 1279. maddesi “Mukavelenin yapıldığı sırada sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleşmiş olduğunu yahut sigortacı rizikonun gerçekleşmesi imkanı kalmadığını bilmekte iseler sigorta mukavelesi hükümsüzdür; şu kadar ki birinci halde sigortacı sigorta primini isteyebilir.”, TTK 1282. maddesi “Aksi kararlaştırılmış olmadıkça sigortacı, primin ödendiği tarihten itibaren gerçekleşen rizikolardan mesuldür. Sigortanın devam müddeti mukavelede yazılı değilse tarafların müşterek maksadiyle mahalli teamül ve sair haller göz önünde tutularak mahkemece tayin olunur.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Prim peşinatının rizikodan önce yatırılmaması nedeniyle sigortacının sorumluluğunun başlamadığı hallerde, sigortacının; olaydan ve ihbardan, diğer anlatımla rizikoyu öğrendikten sonra primleri tahsil etmesi, sonrasında geri vermemesi ve bir ihtarla da sözleşmeyi feshetmemesi hallerinde, sigortacının sözleşmeyi ayakta tutması halinde, tahsil öncesi gerçekleşen rizikodan sorumlu olduğu Yargıtay 17. Hukuk Dairesi uygulamalarındandır. Somut olayda; Davaya konu kazanın tarih ve saati, kaza tespit tutanağında 19/10/2013 ve saat 13.35 olarak belirtilmiştir. Davalı tarafından dosyaya sunulan poliçe suretinde ise trafik sigorta poliçesinin tanzim tarihi 19/10/2013 olarak belirtilmiş ancak düzenleme saati yazılmamıştır. Mahkemece davalı Sigorta Şirketi kayıtlarında yaptırılan bilirkişi incelemesinde poliçe ödemesinin 24/10/2013 tarihinde yapıldığı, poliçe üzerinde “bu sigorta poliçesinin 19/10/2013 13.58’de iki nüsha olarak düzenlenmiştir” ibaresinin bulunduğu tespit edilerek bildirilmiştir. Bu durumda tazminata konu edilen rizikonun 19.10.2013 tarihinde gerçekleştiği ve primin kazadan sonra 24.10.2013 tarihinde davalı Sigorta Şirketinin hesaplarına ödendiği sabittir. Dosya kapsamına göre süresinden sonra ödenen primin Sigorta Şirketince iade edildiğine dair davalı Sigortanın savunması olmadığı gibi davalı sigorta sirketi tarafından cevap dilekçesinde poliçenin geçersizliğine ilişkin herhangi bir savunma bulunmamaktadır. Kaldı ki davacılara dava öncesi poliçe kapsamında ödeme yapıldığı da sabittir. Sigortacının olaydan ve ihbardan, diğer anlatımla rizikoyu öğrendikten sonra primleri tahsil etmesi, sonrasında geri vermemesi ve bir ihtarla da sözleşmeyi feshetmeyerek sözleşmeyi ayakta tutması iradesi karşısında, dava açıldıktan sonra prim peşinatının ödenmeyişi savunmasını yapan davalı sigortacının sözleşmeden caydığının kabulü mümkün değildir. Zira güven ve iyiniyet temelinde akdolunan sigorta sözleşmelerinde, tarafların tüm haklarının kullanımında (sözleşmenin kurulmasında olduğu kadar, sona erdirilmesinde de) bu ilkelere bağlı biçimde hareket etmesi gereklidir. Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davalı sigortacı bakımından geçerli bir sözleşmeden cayma durumu bulunmadığı kanaatine varılmıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5299 E. – 2021/1399 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta; Poliçenin düzenlenme saatine ilişkin mahkemece davalı sigorta şirketi kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ancak poliçeyi düzenleyen acente kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmamış olması ve dosya kapsamına sunulan poliçe suretlerinden birinde poliçenin düzenlenme tarihinin yazılı olmadığı diğerinde ise yazılı olduğu halde mahkemece bu çelişki giderilmeden karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/05/2019 tarih, 2016/13076 E. ve 2019/6001 K. sayılı kararında “…Kabule göre de; davacı, meydana gelen kazada yolcu olup, kusursuzdur. Davacının emniyet kemeri olmadan nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde yolculuk yapması ise sürüş kusurlarından olmayıp, hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Emniyet kemeri olmadan yolculuk yapmak gibi hususlar bilirkişi tarafından kusur oranı belirlenirken dikkate alınacak hususlar değildir. Oysa mahkemece hükme esas alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunda; davalı sürücü kazanın meydana gelmesinde %90 kusurlu, davacının da emniyet kemeri takmaması nedeniyle davacı yolcu %10 kusurlu olduğu belirlenmiştir. Mahkemece; öncelikle davacının trafik akışına ilişkin olarak kusursuz olduğu, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu kabul edilerek daha sonra belirlenen tazminattan davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle dairemizin yerleşik uygulamasına göre %20 oranda müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken davalının zarardan %90 kusuruna göre hesap yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.” yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/06/2020 tarih, 2019/ 1444 E. ve 2020/ 3593 K. sayılı kararı). Yukarıya aktarılan Yargıtay ilamında da açıklandığı üzere bilirkişi raporunda müteveffaya kask takmaması nedeni ile verilen %10 oranında kusur, zararın doğması ve artmasına neden olan müterafik kusur mahiyetinde olup, kazanın oluşumuna etki eden bir kusur değildir. Kazanın meydana gelmesinde sürüş kusurunun tamamı davalı araç sürücüsüne aittir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince müteveffaya atfedilen kusurun müterafik kusur olduğunun kabulü ile tazminattan Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatları göz önüne alınarak %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğinin gerekçeli kararda tartışılmamış olması eksik incelmeye dayalı olmuştur. Davalı Sigorta Şirketi tarafından dava öncesi kısmi ödeme yapıldığına göre ödeme tarihinde davalı sigorta şirketinin temerrüte düştüğünün kabulü ile bu tarihten itibaren yasal faiz işletilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda davacı Yeliz’in yeniden evlenme ihtimalinin kaza tarihindeki yaşı (35) üzerinden AYİM tablosuna göre gösterilen %17 ‘den reşit olmayan iki çocuğu % 5 ‘er indirim yapılarak % 7 yeniden evleme ihtimaline, PMF 1932 tablosuna göre, desteğin gelirinin %100 üzerinden desteğe de pay ayırarak tazminat hesabı yapılmıştır. Bilirkişi tarafından desteğe pay verilerek %100 gelir üzerinden hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak davacının evlenme ihtimalinin kaza tarihindeki yaşına göre değerlendirmesi doğru olmamıştır. Fakat davacı tarafından bilirkişi raporuna evlenme ihtimalinin hesaplanması yönünden bir itirazda bulunmadığından HMK’nın 357. maddesi gereğince bu yönden davalı lehine usuli kazanılmış hak doğmuştur. Bu nedenle bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Bilirkişi tarafından tespit edilen %17 evlenme ihtimalinden iki çocuk yönünden toplam %10 indirilmesinde ise isabetsizlik bulunmamaktadır. Trafik kazası nedeniyle cismani zarar maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında “… Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını açıklayıp iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş, tazminatın belirlenmesi amacı ile bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış, bu rapor hükme esas alınmıştır. Gerçek zarar miktarı; davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” yönünde karar verilmiştir. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanacaktır (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). Somut olayda olay tarihi yeni Genel Şartlardan önce ise de emsal karar doğrultusunda tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanacağından kazanılmış haklar gözetilerek hesaplama yapılması gerektiğinden bu yöndeki davalı istinafı kısmen yerindedir. O halde Mahkemece yapılması gereken, ilk rapor tarihindeki veriler kapsamında TRH-2010 ve progresif rant yöntemine göre kazanılmış haklar da gözetilerek bilirkişiden ek rapor almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar ile davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/03/2022