Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1208 E. 2022/677 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1208
KARAR NO: 2022/677
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAH.
KARAR TARİHİ: 24/02/2021
NUMARASI: 2020/368 Esas – 2021/157 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/11/2013 tarihinde … plakalı araç ile alkollü ve hız kurallarına riayet etmeyerek gitmekte olan …’ın yaya geçidinden geçmekte olan …’a çarptığını ve ölmesine sebep olduğunu, destek … soğutma ile ilgili bir sanayi tesisinde çalıştığını, babasının geçinmesine yardım etmekte olduğunu, müvekkilinin destekten yoksun kaldığını bu nedenlerle, davanın kabulüne, destekten yoksun kalması sebebi ile maddi zararın şimdilik 3.000 TL’sinin davalı taraftan kaza tarihinden itibaren işleyen ticari avans faiziyle alınarak müvekkile verilmesini, davalı … şirketinin tazminat taleplerinden, poliçe kapsamında ve poliçe limitleri ile sorumlu tutulmasını, dava ve vekalet ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; araç sürücüsünün kusurlu olduğu iddiasının kabul edilemez olduğunu, sigortalı araç sürücüsüne yüklenecek kusuru ve meydana gelen zararın davacının ispatlaması gerektiğini, yapılacak bilirkişi incelemesiyle kusur durumunun ortaya çıkması gerektiğini, davacı ölenin ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirkete 15/01/2014 tarihinde davacı tarafından yapılan başvuru neticesinde … nolu hasar dosyası açıldığını, buna müteakip davacıya 21/04/2014 tarihinde 14.150,61 TL tazminat ödemesi yapıldığını, bu ödeme ile üzerine düşen tüm hukuki sorumluluklerin yerine getirilmiş olduğunu, müvekkil aleyhine açılan davanın reddi gerektiğini, yukarıda açıklanan nedenlerle yargılama harç ve gider ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini, davanın reddini talep ettiğini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan ilk yargılamada; “davanın reddine” verilmesine karar verilmiş, bu karara karşı davacı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dairemiz 23/06/2020 tarih 2018/2047 Esas 2020/737 karar sayılı karar ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Kabulü ile, 49.607,24 TL destekten yoksun kalma tazminatının 21.4.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı …Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı …Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müteveffanın vergilendirilmiş güncel gelirlerinin dikkate alınması gerekirken bilirkişinin dosyada gelir durumunu gösteren güncel maaş bordroları bulunmamasına rağmen varsayımsal olarak tespit edilen gelir üzerinden hesaplama yapmasının hatalı olup bilirkişi raporunda 2.175,00 TL üzerinden hesaplama yapıldığını, mahkemece davacılara SGK’ya başvuruda bulunmak üzere süre verilmesi ve işbu başvuru sonucunun bekletici mesele yapılması gerekirken bu yöndeki itirazların dikkate alınmadığını, belirlenen destekten yoksun kalma tazminat miktarının fahiş olduğunu, kusur yönünden sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından %75 oranındaki kusur değerlendirmesinin afaki belirlendiğini, müvekkili tarafından yapılan ödeme tarihi itibariyle davacıların ödeme tarihindeki verilere göre maddi zararının hesaplanması ve yapılan ödeme ile davacıların zararının ne kadarının karşılandığının tespit edilmesi gerektiğini, ödeme ile maddi zarar arasında açık nispetsizlik oluşturup oluşturmadığının tespiti gerektiğini, müvekkilinin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirdiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemiz tarafından kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme doğrultusunda mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin belirlenen ücretinin kaza tarihi yerine rapor tarihi itibariyle Türk lirası karşılığı üzerinden değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu belirtilerek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Bunun dışında desteğin ücretine yönelik başka bir istinaf bulunmadığı nedenle Dairemiz tarafından değerlendirme yapılmamıştır. Daire kararımız doğrultusunda mahkemece bilirkişiden ek rapor alınarak desteğin kök rapor ile belirlenen gelirinin kaza tarihindeki kur üzerinden Türk lirası karşılığı belirlenerek tazminat hesabının yaptırılmış olduğu, bu ek raporun davalı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile 16/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği halde davalı tarafından süresi içerisinde sunduğu bilirkişi raporuna ve ıslaha karşı beyan dilekçesinde desteğin kök ve ek bilirkişi raporunda belirlenen ücretine yönelik bir itirazda bulunmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamında hükme esas alınan kök ve ek bilirkişi raporlarına karşı davalı vekili tarafından desteğin belirlenen ücretine yönelik bir itirazda bulunmadığı gibi sunulan cevap dilekçesinde de bu yönde bir iddia ve savunma ileri sürülmemiştir. Bu durumda her ne kadar desteğin ücretine ilişkin mahkemece etraflıca araştırma yapılmadan dava dilekçesi ekinde sunulu ücrete ilişkin belge dikkate alınarak karar verilmesi doğru olmamış ise de HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde 16/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda desteğin ücretine yönelik yapılan hesaplamalar bakımından süresinde itiraz edilmediği nedenle davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden davacı vekilinin desteğin belirlenen ücretine yönelik ilişkin hesaplamaya ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Davaya konu trafik kazasına ilişkin dosya kapsamında aldırılan 31/03/2016 tarihli Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre kazanın meydan gelmesinde dava dışı sürücü …’ın %25 , müteveffanın ise %75 kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında davacılar vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. KTK’nin 111. maddesi çerçevesinde ödemenin yeterli olup olmadığının da araştırılması gereklidir. Mahkemece, ödemenin yeterli olup olmadığına ilişkin bir araştırma da yapılmammış, yapılan ödemeler hesaplanan tazminattan indirilerek karar verilmiştir. Anılan hesaplama yöntemi de hatalı olup, KTK’nin 111. maddesi çerçevesinde dava tarihinden önce ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesidir. Bunun için de, ödeme tarihindeki veriler yani tarihindeki veriler (ödeme tarihindeki asgari ücret miktarları, işlemiş dönem sonunun ödeme tarihindeki yıl sonu olarak esas alınması gibi) dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılmalı, ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı, ve bulunan zarar miktarlarından da yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Mahkemenin tazminat hesabına yönelik gerekçesi açıklanan bu araştırmaları da içermediğinden karar bu yönüyle de doğru görülmemiştir. Bu kapsamda Dairemiz tarafından bilirkişiden aldırılan ek raporda davalı tarafından dava öncesinde yapılan ödemenin ödeme tarihi itibariyle davacının talep edebileceği tazminatı karışılamadığının tespit edildiği görülmekle bu hususa değinen istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Desteğin kaza tarihinde çalışan olmadığından olayın iş kazası olmadığı bu nedenle de ölümü ile yakınlarına rücuya tabi peşin sermaye değerli gelir bağlanamayacağı anlaşılmakla, ölüm nedeniyle geride kalan hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanması, ölenin SGK’ya yatırdığı primlerin karşılığı olup tazminattan indirilmesi mümkün olmadığından bu yöne ilişkin istinaf yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.388,67 TL harçtan peşin alınan 847,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.541,42 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapıldığından, 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.06/04/2022