Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1207 E. 2023/1356 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1207
KARAR NO: 2023/1356
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/02/2021
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 12/09/2015 günü saat 23:30 sıralarında davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın içerisinde …’nın yolcu olarak bulunduğunu, İstanbul istikametinden Tekirdağ istakametini seyir halindeyken olay mahalline geldiğinde kaplama üzerinde yaya olarak geçiş yapmakta olan davalı sürücü …’e çarpmamak için sağa manevra yapıp aracın ön kısmı ile emniyet şeridine bulunan işletenin davalı … olan sürücü … tarafından park edilmiş halde bulunan … plakalı araca arka kısmından çarpması sonucu kazanın meydana geldiğini, kazada …’nın vefat ettiğini, soruşturma aşamasında alınan ATK raporuna göre …’nın kusursuz olduğunun tespit edildiğini, …’nın kardeşi, anne ve babasının destekten yoksun kaldıklarını, maddi tazminat taleplerinin olduğunu, baba … için 40,000 TL anne … için 40,000 TL ve Kardeş … için 20,000 TL taplam 100,000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkilinin aracın işleteni olduğu için davalı olarak gösterildiğini ancak kaza ile aracın işletilmesi ve müvekkilinin aracı arasında illiyet bağı olmadığını, kazanın meydana gelmesinin sebebinin müvekkilinin olmadığını, karşı araç şoförü … lerin sevk ve idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek emniyet şeridine park halinde bulunan müvekkiline ait araca sağ arka taraftan çarpması neticesinde kazanın meydana geldiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle: dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 23/07/2015 – 13/08/2015 tarihleri arasında … nolu sigorta poliçesi ile sigortalandığını ve söz konusu aracın 13/08/2015 tarihinde noter sözleşmesi ile satışından dolayı söz konusu poliçenin iptal edildiğini, kaza 12/09/2015 tarihinde meydana geldiğinden kaza tarihinde … plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde herhangi bir poliçesi bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; bahsi geçen … plakalı aracın müvekkili şirkete 03/11/2014 – 2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, …’nın vefatı sonucu desteğinden yoksun kalan mütevefanın kızları olan davacılar için aktüer hesabı yaptırıldığını, hesaplama sonucu araç sürücüsünün %50 kusuru ve net asgari ücret üzerinden TRH 2010 ölüm tablosu %1.8 teknik faiz uygulanarak yapıldığını, alınan tazminat raporu doğrultusunda 01/02/2016 tarihinde davacılardan anne … için toplam 17.899,48 TL baba … için 12.937,86 TL olmak üzere toplam 30.837,00 TL destek tazminatı ödemesi yapıldığını, bakiye teminatın 290.000,00 – 30.837,00 =259,163,00-TL olduğunu, şirketlerinin yapılan aktüer hesabı çercevesinde üzerine düşün tüm sorumluluğu yerine getirdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle: davacı dava dilekçesinde her ne kadar işleten sıfatıyla davayı kendisine yöneltmişse de kazanın meydana geldiği tarihten önce 29/07/2015 tarihinde kazaya karışan aracı noter aracılığı ile resmi yazılı şekilde satış sözleşmesi ile …e devrettiğini, bu sebeple tarafına yöneltilen davanın sıfat yokluğundan usulden reddedilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; maddi tazminat yönünden, davanın davacılar …, … bakımından kabulü ile davacı … yönünden 19.547,35 TL, davacı … için 27.770,19 TL nin kaza tarihi 12.09.2015 ten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …den tahsil edilerek davacılara verilmesine, davacı … yönünden maddi tazminat talebinin reddine, davalılar …, …, … Sigorta AŞ bakımından davanın feragat nedeniyle reddine, davalılar …, … Sigorta Şirketi bakımından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, manevi tazminat yönünden, davacı … için 12.000,00 TL, davacı … için 12.000,00 TL, davacı … için 6.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 12/09/2015 tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, …, …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, davalı … vekili ile … istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece hükmedilen manevi tazminatın yetersiz ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğunu, müvekkil davacıların yakınları olan müteveffa yolcu …’nın kusur raporlarından da anlaşılacağı üzere olayda hiç bir kusurunun olmadığını, vefat ettiğinde henüz 26 yaşında olduğunu, manevi tazminata yönelik hükmünün düzeltilerek dava dilekçesindeki makul talebi uygun olarak karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminata hükmedilmesi için kazanın oluşumuna müvekkilinin aracının sebebiyet vermesinin gerektiğini, dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere kazanın oluşumuna müvekkilinin aracının neden olmadığını, müvekkiline ait aracın emniyet şeridinde park halinde olduğunu, sürücü …’in müvekkiline ait aracı emniyet şeridine park ederek yaya olarak karşıdan karşıya geçmeye çalışırken davacıların murisinin içinde bulunduğu araç ve şoförü (…’in sürücüsü olduğu araç) bu yayayı fark ettiği ve ona çarpmamak için manevra yaptığından kazanın meydana geldiğini, yayanın çarpmaktan kaçarak araç direksiyonu kırmış ve manevra yaparak normal şeridinden çıkmış ve hızı nedeniyle de duramamış ve emniyet şeridinde park halinde duran müvekkilinin aracına arkadan çarparak durabildiğini, müvekkilinin aracını kullanan …’in kusurundan araç işleteni olarak sorumlu olabilmesi için kazanın aracın işletilmesinden kaynaklı meydana gelmesinin gerektiğini, bu da olmadığından müvekkilinin kazadan sorumlu olmasının ve aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin bu kazadan sorumlu tutulamayacağını, tehlike sorumluluğu/yada kusursuz sorumluluk halinden bahsedilemeyeceğini, tazminat miktarlarının da oldukça fahiş olduğunu, …’in vekili olmadığından manevi tazminat kararı bakımından sadece müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, maddi tazminat yönünden feragat nedeniyle dava reddedildiği için müvekkili lehine A.A.Ü.T göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Olaya ilişkin yapılan ceza yargılamasında tali kusurlu bulunduğunu, hakkında HAGB kararı verildiğini, dava sırasında müşteki-davacının kendisinden şikayetçi olmadığını söylemesine rağmen işbu davayı açtığını, …’den şikayetçi olduklarını söylediklerini, kusurun eksik araştırma ve inceleme ile belirlendiğini kaldı ki tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınan kusur oranlarının hukuka aykırı olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatının şartlarının gerçekleşmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 12/09/2015 tarihinde destek …’nın yolcu olarak bulunduğu davalılardan … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davalılardan …’e çarpmamak için davalı … tarafından emniyet şeridinde park edilmiş halde bulunan işleteninin davalı … olduğu … plakalı kamyonun arka tarafına çarpması ile meydana gelen trafik kazasında yolcu olan desteğin vefat ettiği ve davacıların bu vefat nedeniyle tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Trafik Kazası Tespit Tutanağında özetle; sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otosuyla D.110 karayolu kuzey yolu takiben İstanbul istikametinden Tekirdağ istikametine seyir halinde iken aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek emniyet şeridinde park halinde bulunan … plakalı aracın sağ arka kısımlarına çarparak çarpmanın etkisiyle yolun gidişine göre sağında bulunan metal bariyerlere sıkışmasıyla sonuçlanan iki araçlı yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasında, sürücü …’in 2918 sayılı KTK’da yer alan 56/1A kuralını ihlal ettiği, diğer araç sürücüsü …’in ise aynı Kanun’un 59 kuralını ihlal ettiği belirtilmiştir. Aynı olaya ilişkin ceza yargılamasının yapıldığı Silivri Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/153 Esas sayılı dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 19/11/2015 tarihli raporunda özetle; katılan sanık sürücü …’in sevk ve idaresindeki araç ile hatası sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek emniyet şeridi içerisinde bulunan sanık sürücü … tarafından park edilmiş araca arkadan çarparak kazanın oluşumunda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığından asli kusurlu olduğu, sanık sürücü …’in gece vakti aydınlatma bulunan yolda aracını emniyet şeridine park ettiğinden kazanın oluşumunda atfı kabil kusurunun olmadığı,22/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; katılan sanık sürücü …’in seyir halindeyken önüne sağ taraftan bir şahsın çıkması halinde, çarpmamak için direksiyonu ters yöne sol tarafa kırması gerektiği ancak sanığın sağa kırarak park halindeki sanık …’a ait araca çarptığı, yine tanık …’ün sanık …’in karşıya geçtiğini gördükten sonra kazanın gerçekleştiğini bu suretle katılan sanık …’in 2918 sayılı KTK’nın 56/1-a maddesinde düzenlenen şerit izleme ve değiştirme kuralına aykırı hareket ettiğinden dolayı asli kusurlu olduğu, sanık …’in ise 2918 sayılı KTK’nın 59. maddesinde düzenlenen zorunlu haller dışında kara yolunda park etmek kuralına aykırı hareket ettiğinden dolayı tali kusurlu olduğu,İstanbul Teknik Üniversitesi Karayolları ve Trafik Bilim Dalı öğretim elemanları tarafından düzenlenen 04/10/2017 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; sanık sürücü …’in gece görüş koşullarında seyrettiğini göz önünde bulundurarak aracının hızını görebileceği mesafeye, emniyetle durmasına imkan sağlayacak bir seviyeye düşürmediği, tedbirsiz ve dikkatsiz davrandığından tali kusurlu bulunduğu; sanık sürücü …’in yerleşim yeri dışında bir yolda zorunlu bir sebep olmaksızın aracını emniyet şeridine park ettiği, gece vakti aracının görünürlüğünü artıracak yeterli önlem almadığı, bunların yanında yaya hareketinin beklenmediği bariyerler ile bölünmüş devlet yolunda karşıdan karşıya geçerek kazaya sebebiyet verdiği, tedbirsiz ve dikkatsiz davrandığından asli kusurlu bulunduğu belirtilmiştir. Ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda davalı …’in cezalandırılmasına karar karar verildiği, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi’nin 2019/934 Esas 2019/2062 Karar sayılı kararı ile esastan reddine karar verilerek kesinleştiği görülmüştür. Mahkemece Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden aldırılan 19/11/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davalı sürücü … sevk ve idaresindeki araçla meskun mahal dışı yolda seyri sırasında yola gereken dikkatini vermemiş, görüş alanını gerktiği şekilde kontrol etmeden seyrini sürüdürmeye özen ve önem göstermemiş, mevcut hızı ile mahale yaklaşmış seyir yönüne göre sağ taraftan(idaresindeki vasıtayı emniyet şeridinde park ederek) yola giren ve seyir şeridine kadar yürüyüşünü sürdüren yayayı geç fark etmiş, yaya ya çarpmamak için ani ve kontrolsüzce sağa yönelerek emniyet şeridinde park halinde ki araca arkadan çarpmış, bu tavrı ile meydana getirdiği kazada tali derecede kusurlu, davalı … meskun dışı mahalde seyir halinde olan araçların seyir durumlarını dikkate almadan, bu araçlara ilk geçiş hakkını vermeden yola girmiş, sol taraftan gelen ve ilk geçiş hakkına sahip vasıtaya rağmen, vasıtanın seyir şeridine girerek davalı sürücü …’in seyir durumunu bozarak meydana getirdiği kazada dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile asli kusurlu, müteveffa …’nın yolcu olarak davalı sürücü …’in aracında bulunduğundan kendi ölümüyle neticelenen kazanın oluşumunda etken hatalı tutum ve davranışı bulunmadığı belirtilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanunu 74 (818 sayılı BK 53) maddesi gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar. Bu durumda, İlk Derece Mahkemesince davalı vekilinin kusura yönelik itirazlarının değerlendirildiği, ceza mahkemesince sanığın mahkumiyetine karar verildiği, kusur oranının hukuk hakimini bağlamayacağı ancak kazanın oluşum şekli ile illiyet bağının varlığını saptayan maddi olgular konusundaki kabulün hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince ceza mahkemesince kabul edilen maddi olgulara göre (Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 02/02/2016 tarihli ek rapor (geçiş yapan yayanın şüpheli … olduğu değerlendirilerek) ve İstanbul Teknik Üniversitesi Karayolları ve Trafik Bilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan (Doç. Dr. …, Dr. Yük. Müh. … ve Araş. Gör. Yük. Müh. …) üçlü bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 04/10/2017 tarihli rapor ile de doğrulandığı anlaşıldığından katılan sanık …’in tali sanık …’in ise asli kusurlu olduğu anlaşılmıştır.) meydana gelen trafik kazasında davalı …’in yaya olarak karşıya geçmesinin yanında, davalı …’e ait olan aracı emniyet şeridine park etmesinden dolayı da kusurlu olduğu sabittir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre işletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Aynı Kanun’un 85/1. maddesinde ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Müteselsil sorumluluğa ilişkin TBK’nın 162/1.maddesine göre ise müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur. Aynı Kanun’un 163.maddesi gereğince borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder. Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2017 tarih, 2016/11886 E. ve 2017/6732 K. Sayılı emsal kararında da “… Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesiyle, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasının benimsendiği, davacı kusursuz olduğundan zararın tamamını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebileceği, açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemeyen davacı yönünden dava dışı kişinin de kusurunun bulunmasının davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı; somut olayda davalı sürücünün %25 oranında ve dava dışı sürücünün %75 oranında kusurlu olduğu; davalı ve dava dışı 3. kişinin kusur oranlarının birbirlerine karşı açılacak rücu davasında önem taşıyacağı ve dava dilekçesinde davacının kusursuz olduğu belirtilerek zararın müştereken ve müteselsilen tahsili talep edildiğinden davalıların zararın tamamından sorumlu tutulması gerekirken KTK 88. ve TBK 61. maddesine aykırı olarak davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmalarının hatalı olduğu” yönünde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince trafik kazası sonucu oluşan zararlardan kusuru ile sebebiyet veren … plakalı aracın işleten, sürücü ve trafik sigortacısı zarar görene karşı müteselsilen sorumludur. Zarar gören davacı, kaza tarihinde uygulanması gereken TBK’nın 141 vd. maddeleri gereğince müteselsil sorumluların hepsine karşı dava açabileceği gibi bunlardan sadece birine karşıda tazminat davası açabilir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince … plakalı aracın işleteni olan davalı …’ün sürücünün kusurundan sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.Dava tarihinden sonra yargılama devam ederken davalı sigorta şirketi tarafından ödeme yapılması nedeniyle davacı vekili maddi tazminat talebinden feragat etmiş müşterek ve müteselsil sorumluluk gereği feragat diğer davalılar açısından sonuç doğurmuştur. Burada hakkın özünden feragat söz konusu olmayıp davacı alacağına yargılama sırasında kavuştuğu için feragat etmiş esasen dava konusuz kalmıştır. Davalılar kendilerine karşı dava açılmasına yine kendileri sebebiyet vermişlerdir. Bu nedenle feragat sebebiyle reddedilen maddi tazminat yönünden davalılar … lehine davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2017/3046 E. ve 2019/9892 K. ve Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2022/8588 E. ve 2022/11080 K. sayılı ilamı). Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir.22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, yolcu olan müteveffanın kusursuz olması, müterafik kusurunun tespit edilmemiş olması, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece belirlenen manevi tazminat düşük olduğu manevi tazminat talebinin talep gibi kabulüne karar verilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Kabule göre de; davalı … kendisini vekille temsil ettirmiş olup reddine karar verilen manevi tazminat miktarı için karar tarihinde uygulanması gereken AAÜT’nin 3/2.maddesi gereğince müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle; davalılar … vekili ile … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A-Davalılar … vekili ile … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince REDDİNE,
B-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
A-Maddi tazminat yönünden1-Davanın Davacılar …, … bakımından KABULÜ ile davacı … yönünden 19.547,35 TL, davacı … için 27.770,19 TL nin kaza tarihi 12.09.2015 ten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı … den tahsil edilerek davacılara verilmesine,2-Davacı … yönünden maddi tazminat talebinin reddine,3-Davalılar …, …, … Sigorta AŞ bakımından davanın feragat nedeniyle REDDİNE,4-Davalılar …, … Sigorta Şirketi bakımından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
B-Manevi tazminat yönünden 1-Davacı … için 40.000,00 TL, davacı … için 40.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 12/09/2015 tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, …, …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, 2-Davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, Maddi tazminat yönünden; 1-Alınması gerekli 3.232,26-TL harçtan davacılar tarafından yatırılan 1.750,00-TL tamamlama harcı, 396,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.146,00-TL harcın mahsubuyla bakiye 1.086,26-TL harcın davalı …’den tahsil edilerek hazineye irat kaydına, 2-Davacı … tarafından açılan davanın reddedilmesi nedeniyle alınması gerekli 59,30-TL karar harcının davacı …’dan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,3-Davacılar tarafından yapılan 1.750,00-TL tamamlama harcı, 396,00-TL ıslah harcı, 4,30-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 2.150,30-TL’nin davalı …’den tahsil edilerek davacılar … ve …’ya verilmesine, 4-Davacılar … ve … tarafından posta/ tebligat/ bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) 1.165,89-TL yargılama giderinin davalı …’den tahsil edilerek davacılar … ve …’ya verilmesine, 5-Davacılar … ve …’nın yargılamada kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 6.950,89-TL ücreti vekaletin davalı …’den tahsil edilerek davacılar … ve …’ya verilmesine, 6-Davanın davalı … haricindeki diğer davalılar bakımından ıslah edilmemiş olması ve reddedilmesi nedeniyle, mevcut değeri itibariyle Davalılar …, … bakımından yürürlükteki AAÜT 6. Maddesi, Davalılar …, … Sigorta Şirketi bakımından yürürlükteki AAÜT 7/2. Maddesi gereğince reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 1.500,00-TL ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davalılar …, …, …, … Sigorta Şirketi’ne verilmesine, 7-Davalı … Sigorta A.Ş. Vekili tarafından 03/09/2019 tarihli dilekçesi ile yargılama gideri ve vekalet ücreti talep edilmemesi nedeniyle lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 8-Davalı … tarafından yatırılan kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya iadesine, 9-Davalı … dışındaki davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, -Manevi tazminat yönünden; 10-Kabul edilen manevi tazminat tutarları üzerinden alınması gereken 6.831,00-TL ilam harcının davalılar …, …, …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek hazineye irat kaydına,11-Davacılar kendilerini yargılamada vekille temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT 10/1-4 maddesi gereği 16.000,00-TL ücreti vekaletin davalılar …, …, …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine,12-Manevi tazminat talebinin davalı … bakımından pasif husumet nedeniyle reddedilmiş olması nedeniyle yürürlükteki AAÜT gereği 4.080,00-TL ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davalı …’e verilmesine,14-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-a-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, -Davalı … yönünden; alınması gereken 512,3 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL TL harcın mahsubu ile bakiye 453,00 TL harcın adı geçen davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, -Davalı … yönünden; peşin alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,2-a-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 106,41 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,b-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023