Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1202
KARAR NO: 2023/2189
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/01/2021
NUMARASI: 2017/1318 Esas – 2021/51 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 29/11/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’ın idaresindeki diğer davalıya ait … plakalı aracın kontrolsüz bir şekilde dönmek istediği sırada müteveffanın sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile çarpıştığını, kaza sonucu müvekkillerinin oğlu …’in vefat ettiğini, müvekkillerinin büyük bir üzüntü yaşadıklarını, müteveffanın ailenin tek çocuğu olduğunu belirterek ayrı ayrı 75.000,00 TL’den toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sürücü … ve araç maliki …’tan tahsiline, ayrıca müvekkilleri için ayrı ayrı 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … şirketinin son ödeme tarihi olan 24/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden tahsilini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; Biga Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, müvekkilinin Bekirli köyü kavşağına geldiğinde dönmek için sinyal verdiği esnada kendi şeridinden yani sol şeritten gitmesi gerekirken sağ şeritten yani müvekkilinin kendi şeridi üzerine doğru viraja hızla giren bir motosikletin olduğunu fark ettiğini, müvekkilinin arabayı hareket ettirse de ettirmese de motosikletin o hızla arabaya çarpacağını öngörmesi üzerine bir ihtimal çarpmamak amacıyla manevra yaparak Bekirli köyü yoluna girmek için direksiyonunu sola kırdığını ancak davacıların oğullarının panik yaparak diğer şeride geçerek müvekkilinin kullanmış olduğu arabaya çarptığını ve elim kaza sonucu vefat ettiğini, motosiklet sahibi olan … isimli şahsın davaya dahil edilmesi gerektiğini, ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasını gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacılar tarafından müvekkili şirkete yapılan başvuru sonrası davacılara iki ayrı ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini, davacıların müteveffanın ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacıların destekten yoksun kalma maddi tazminat talebinin reddine, Davacıların manevi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile; davacı … için 40.000,00 TL, davacı … için 40.000,00 TL olmak üzere toplam 80.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’tan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalılar … ve … vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza tarihinde müteveffa …’ın Küçükçekmece İsmet Aktar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 10. sınıf öğrencisi olduğunu, başarılarıyla gelecek vaat ettiğini, oysa aktüer raporunda müteveffa …’ın gelirinin asgari ücret üzerinden hesaplandığını, müteveffa …’ın meslek lisesi öğrencisi olduğu düşünüldüğünde gelecekte ki kazancının asgari ücretin üzerinde olacağının açık olduğunu, aktüerya raporunda askerlik süresinin 12 ay alınmasının hatalı olduğunu, zira müteveffa 21 yaşında dahi askere gitse mevcut askerlik süresinin geçen yıl yapılan düzenleme ile kısa ve uzun dönemler için 6 ay olarak belirlendiğini, davacı müvekkiller lehine hükmedilen manevi tazminat tutarının istinaf incelemesi ile değerlendirilmesini talep ettiklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın yetkili olamayan mahkemede ikame edildiğini, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, dosya kapsamında alınan tanık beyanları, bilirkişi raporlarına göre müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, hükmedilen manevi tazminatın çok yüksek olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile kısmen kabul kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut olayda kaza yeri Biga, davacıların adresi Küçükçekmece/İstanbul, davalılar … ve …’ın adresleri Biga/Çanakkale, davalı … şirketinin adresi ise Ataşehir /İstanbul’da olduğundan, HMK’nın 16.maddesi ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesi ile ZMSS Genel Şartlarının C.7. maddesi gereğince davanın açıldığı İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin dava tarihi itibariyle yetkili olduğu, davacılar vekilinin dava açarken HMK’nın 16. maddesindeki seçimlik hakkını kullanarak maddi ve manevi tazminat davasını yetkili Mahkemede açtığı anlaşıldığından aksi yöndeki istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. (HGK’nun 30/4/2013 gün ve 2013/17-2099 esas, 2014/572 karar sayılı ilamı). Mahkemece, tarafların kusur durumunun belirlenmesi için ATK Trafik İhtisas Kurulundan alınan ikili bir ayrım yapılarak kusur durumunun belirlendiği, 1. ihtimalde davalı sürücünün kavşak mahallinde sola manevra ile kavşaktan dönmek istediğinde motosikletin seyir istikametini kapatmasıyla kazanın gerçekleşmesinin kabulü halinde; davalının %90, müteveffanın %10 kusurlu olduğu, 2. ihtimalde davalı sürücünün karşısından şeridine girmiş vaziyette gelmekte olan motosiklet nedeniyle sola yönelmesi neticesinde kazanın meydana geldiğinin kabulü halinde; davalı sürücünün %25 müteveffanın %75 kusurlu olduğunun belirtildiği görülmüştür. ATK Trafik İhtisas Kurulu raporuna karşı tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için dosya İstanbul Teknik Üniversitesi karayolu-trafik öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmiş 27/01/2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalı sürücünün karşı yönden gelen trafik akışını denetlemesi, gerekiyorsa dönüş için kendi şeridinde durarak beklemesi ve kavşak alanı boşalındığında manevra ile sola dönüş yapması gerektiği, bu kurala uymadığı için asli ve %60 kusurlu olduğu, müteveffanın ise ilk geçiş hakkı kendisinde olmasına karşın kavşak alanında hareketini engelleyecek trafiğe karşı önlemini alması, gerekiyorsa durarak dönen aracın güvenli geçişini beklemesi gerektiği, motosikletin hızını mevcut yol, trafik ve görüş koşullarının gereğince uyarlamadığı için tali ve %40 kusurlu olduğu yönünde görüş belirtilmiştir. Biga 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/330 Esas – 2019/496 Karar sayılı kararı incelendiğinde; sanık … hakkında müteveffa …’ın taksirle ölümüne neden olmak suçundan iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı, soruşturma aşamasında alınan kusur raporunda sanığın asli kusurlu, müteveffanın kusursuz olduğunun belirtildiği, kovuşturma aşamasında alınan raporda ise sanığın asli kusurlu, müteveffanın tali kusurlu olduğunun tespit edildiği, ATK’dan alınan kusur raporunda iki durumun irdelendiği, 1. durumda sanığın asli kusurlu, müteveffanın kusursuz olduğu, 2. durumda sanığın tali kusurlu, müteveffanın asli kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece sanığın asli kusurlu, müteveffanın kusursuz olduğunun kabul edilerek sanığın cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın istinaf incelemesinden de geçerek kesinleştiği görülmüştür. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (Yargıtay HGK’nun 11/10/1989 gün E:1989/11-373, K:472 ve 27/04/2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları) 6098 sayılı Borçlar Kanunu 74. maddesi (818 sayılı BK’nın 53.m) gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar. İlk Derece Mahkemesince davalı vekilinin kusura yönelik itirazlarının değerlendirildiği, ceza mahkemesince sanığın mahkumiyetine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği kusur oranının hukuk hakimini bağlamayacağı ancak kazanın oluşum şekli ile illiyet bağının varlığını saptayan maddi olgular konusundaki kabulün hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince ceza mahkemesince kabul edilen maddi olgulara göre düzenlenen (… sanığın otomobil ile kavşak mahalline yaklaştığında maktulun kullanmakta olduğu motorun geçişini beklemediğini, motorsikletten önce geçme düşüncesiyle direksiyonu sola kırdığı ve hızını arttırdığı, karşıdan gelen motorsikletin ise duramayarak sanığın aracının sağ ön tarafına çarptığı, motorsiklette bulunan tanıklar … ve …’nin beyanından bu hususların anlaşıldığı, yine kazanın gerçekleştiği çarpışma noktasına bakıldığında, sonradan çizildiği söylenen yolun kenarında ki beyaz çizgiye yakın olduğu, yolun kenarında olduğu, bu hususunda sanık sürücüsünün direksiyonu sola kırarak dönüş yapmak istediği sırada karşıdan gelen motorsikletin çarpması sonucu kazanın gerçekleştiğini doğrular nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Sanığın kavşak mahalline yaklaşırken kontrol ve tedbir alabilecek vaziyette seyrini sürdürmesi, sola dönüşte yola katılmadan önce düz devam etmek suretiyle seyir halinde olan araçlara ilk geçiş hakkını vermesi gerekirken bu hususlara riayet etmediği, kontrolsüz ve önlemsiz bir şekilde sola dönüşle kavşağa girerek müteveffa idaresindeki motorsikletin istikametini kapatmasıyla sebebiyet verdiği, olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışıyla asli kusurlu olduğu, müteveffanın ise kazanın gerçekleşmesinde kusurunun bulunmadığı, motorsiklette bulunan tanıkların beyanlarından maktulün hızının yavaş olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar diğer tanik …’un beyanında motorsikletin hızının fazla olduğunu belirtmiş ise de; tanığın kullanmış olduğu aracın önünde başka bir aracın bulunduğu, bu sebeple maktulun hızının net olarak tespit edemeyeceği, kazaya karışan motorsikletteki tanıkların motorsikletin hızını daha iyi tespit edebileceğinden maktulun kazanın gerçekleşmesinde kusursuz olduğunun anlaşıldığı) İTÜ kusur raporunda kesinleşen olayın oluş şekline ve illiyet bağına ilişkin maddi olguya göre değerlendirme yapılarak kusur oranlarının belirlendiği, hatta ceza dosyasında motosiklet sürücüsünün kusursuz kabul edildiği ancak davacıların istinaf talebi bulunmadığından davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı, bu nedenle davalı sürücü %60, müteveffa %40 kusurlu kabul edilerek karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin kusura ve ceza dosyası kesinleşmiş olması nedeni ile de bekletici mesele yapılmasına ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Sürücünün ehliyetsiz olması, sürüş kusuru olup müterafik kusur kabul edilemez. Ancak dosya kapsamından motosiklet sürücüsü olan müteveffanın kask takmadığı anlaşıldığından müterafik kusurlu olduğunun kabulü gerekecektir. Dosya kapsamından hükme esas alınan aktüerya raporunun davacılar vekiline HMK’nın 281. maddesi gereğince tebliğ edildiği, davacılar vekilinin bilirkişi raporuna karşı 11/09/2020 tarihli dilekçesini sunarak, “bilirkişi raporunda müvekkillerinin bakiye maddi zararlarının bulunmadığının tespit edildiğini, söz konusu tespite karşı herhangi bir itirazlarının bulunmadığını” bildirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde aktüerya raporundaki hesaplama bakımından davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden davacılar vekilinin aktüerya raporunda ki hesaplamaya ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir.(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesi ve 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, müteveffanın müterafik kusuru, davacıların desteği müteveffanın ölümü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesince davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının bir miktar düşük olduğu, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uymadığı, davacı … ve davacı … için ayrı ayrı 60.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığından davacılar vekilinin bu yöne değinen istinaf talebi yerinde görülmüştür. Bu nedenle; davacılar vekilinin maddi tazminata ilişkin, davalılar … ve … vekilinin tüm istinaf başvurularının reddine, davacılar vekilinin manevi tazminat yönünden istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davacılar vekilinin maddi tazminata ilişkin, davalılar … ve … vekilinin tüm istinaf talepleri yönünden; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B-Davacılar vekilinin manevi tazminat yönünden, istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davacıların destekten yoksun kalma maddi tazminat talebinin REDDİNE, 2-Davacıların manevi tazminat talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; davacı … için 60.000,00 TL davacı … için 60.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’tan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, 3-Maddi tazminat yönünden, alınması gerekli 59,30-TL maktu harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Maddi tazminat yönünden, davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Maddi tazminat yönünden, davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki esaslara göre belirlenen 200,00-TL avukatlık ücretinin davacılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davalılara verilmesine, 6-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Manevi tazminat davası yönünden kabul edilen dava değeri için alınması gerekli 8.197,20 TL harçtan peşin yatırılan 513,01 TL harcın mahsubu ile kalan toplam 7.684,19 TL harcın davalılar … ve …’tan müşterek ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına, -İlk derece mahkemesi tarafından yazıldığı anlaşılan 2017/1318 Esas – 2021/51 Karar, 2021/641 Harç no ve 04/06/2021 tarihli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, tahsil edilmiş ise alınması gereken 7.684,19 TL harçtan mahsubuna, 8-Manevi tazminat davası yönünden peşin yatırılan 513,01 TL harcın davalılar … ve …’tan müşterek ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, 9-Manevi tazminat davası yönünden yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 10-Manevi tazminat davası yönünden davacı … kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’tan müşterek ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine, 11-Manevi tazminat davası yönünden davacı … kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’tan müşterek ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine, 12-Manevi tazminat davası yönünden davalılar … ve …’ın kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalılar için takdir olunan (… için talep edilen manevi tazminatın reddedilen kısmı için 15.000,00 TL, … için talep edilen manevi tazminatın reddedilen kısmı için 15.000,00 TL) olmak üzere toplam 30.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılar … ve …’a verilmesine, 13-Davalılar tarafından yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 14-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 80,10 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davalılar … ve …’dan tahsili ile davacılara verilmesine, 3-Harçlar Yasası’na göre davalılar … ve …’dan alınması gereken 5.464,80 TL harçtan peşin alınan 1.370,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.094,80 TL harcın davalılar … ve …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalılar … ve … üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/11/2023