Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1179 E. 2023/1355 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1179
KARAR NO: 2023/1355
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 02/03/2021
NUMARASI: 2017/634 Esas – 2021/290 Karar
DAVA: Tazminat
DAVA TARİHİ: 18/01/2016
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’in sürücüsü, diğer davalı …’in maliki olduğu … plakalı araçla 27/12/2014 tarihinde … cad. … yanı Üsküdar adresinde tedbirsiz ve dikkatsiz olarak müvekkillerinin babaları …’a çarparak ölümüne sebep olduğunu, söz konusu aracın davalılardan … sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, babalarını kaybeden davacıların destekten yoksun kaldıklarını beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik … lehine 25.000 TL manevi tazminat (davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen) ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı (tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen), … lehine 25.000 TL manevi tazminat (davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen) ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı (tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen), … lehine 25.000 TL manevi tazminat (davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen) ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı (tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen) olmak üzere toplam 75.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan ticari faiz ile tahsili ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119.maddesinin 1/f bendinde yer alan ve eksik olması halinde tamamlama imkanı verilmeyen iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle tespit edileceği hususunun dava dilekçesinde yer almadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, olay günü mobese kayıtlarında görüldüğü kadarıyla müvekkilinin sevk ve idaresindeki araçla işine giderken … cad. … yanında bulunan … nolu trafik ışığının önünde davaya konu trafik kazasının meydana geldiğini ve söz konusu kaza neticesinde … isimli kişinin yaralandığını, müvekkili …in kullandığı ve müvekkili … ye ait … plakalı aracın sigorta … Sigorta şirketine sigortalı olduğunu, müvekkili …’in kazada kusuru bulunmadığını beyan ederek 2918 sayılı kanununun 85/son ve 86/1 maddelerine göre işletenin sorumluluğu yönünden nedensellik bağının kesildiğini, müvekkilleri ve kanunun 91.vd maddeleri gereği sigortacı sorumlu olmayıp sigortacının ve/veya müvekkillerinin tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın 17.12.2014/ 2015 vadeli ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, …’un geçirdiği trafik kazası nedeniyle malul olduğu iddiasıyla müvekkili şirket aleyhine İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/76 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dava ile aynı olduğundan derdestlik nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu belirterek davanın usulden derdestlik nedeniyle reddine, esasa girildiği taktirde sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili birleşen dava dosyadaki dava dilekçesinde özetle; Aynı trafik kazası nedeniyle destek …’un ölümü ile eşi …, oğulları … ve … ‘un maddi desteğinden yoksun kaldıklarını, destek …’un ayrıca daha önceki evliliğinden olma kızları … ile … ve oğlu … tarafından İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/634 esas sayılı dosyası ile destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile dava açıldığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 1.500,00 TL ‘si eş, 500,00 ‘er TL ‘si çocuklar için olmak üzere şimdilik 2.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini, dava dosyasının aynı konuda diğer mirasçılar tarafından açılmış olan ve halen derdest olan İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/634 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta şirketi vekili birleşen dosyadaki cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın 17.12.2014/ 2015 vadeli ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “A-Mahkememizin 2017/634 esas sayılı dosyası yönünden;1-… tarafından açılan maddi tazminat davasının reddine,2-… tarafından açılan maddi tazminat davasının kabulü ile 25.062,18 TL’nin (… Sigorta Şirketi 22.339,34 TL ile sınırlı olmak üzere) davalı sigorta şirketi yönünden 30/07/2015 tarihinden diğer davalılar yönünden 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine,3-… tarafından açılan maddi tazminat davasının kabulü ile 18.356,71 TL’nin (… Sigorta Şirketi 16.362,38 TL ile sınırlı olmak üzere) davalı sigorta şirketi yönünden 30/07/2015 tarihinden diğer davalılar yönünden 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine,4-… tarafından açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılar … ile … den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,Fazlaya ilişkin istemin reddine,5-… tarafından açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılar … ile… den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,Fazlaya ilişkin istemin reddine,6-… tarafından açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılar … ile … den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine,
B-Birleşen İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/790 Esas sayılı dosyası yönünden;1-… tarafından açılan maddi tazminat davasının kabulü ile, 130.175,80 TL’nin (… Sigorta Şirketi 116.033,06 TL ile sınırlı olmak üzere) davalı sigorta şirketi yönünden 30/07/2015 tarihinden diğer davalılar yönünden 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,2-… tarafından açılan maddi tazminat davasının kabulü ile, 35.790,93 TL’nin (… Sigorta Şirketi 31,902,48 TL ile sınırlı olmak üzere) davalı sigorta şirketi yönünden 30/07/2015 tarihinden diğer davalılar yönünden 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,3-… tarafından açılan maddi tazminat davasının kabulü ile, 48,307,81 TL’nin (… Sigorta Şirketi 43.059,49 TL ile sınırlı olmak üzere) davalı sigorta şirketi yönünden 30/07/2015 tarihinden diğer davalılar yönünden 27/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, davalılar … ile … vekili ile … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükmedilen manevi tazminat miktarının oldukça düşük olduğunu, mahkemenin manevi tazminat yönünden tüm müvekkili davacılar aleyhine tek bir vekalet ücretine hükmetmesi gerekirken tüm müvekkiller aleyhine 4.080,00’er TL ayrı ayrı vekalet ücretine hükmetmesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ile … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosya kapsamında temin edilen bilirkişi kusur raporlarının somut olaya ve hukuka aykırı şekilde soyut ve denetlenebilirlikten uzak tespitlerle düzenlenmiş olup söz konusu raporların hükme esas alınmasının tek başına yüksek mahkeme nezdinde bozma/kaldırma sebebi teşkil ettiğini, kusur tespiti münhasıran mahkemenin yetkisinde olduğu halde, bilirkişilerin söz konusu raporlarda gerek mevzuat gerek daire başkanlığı tarafından belirlenen temel ilke ve kuralların dışına çıkarak kusur oranının tespiti iddiasında bulunduklarını, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kusur raporunda yer alan müvekkilin yavaş ikazına uymadığı iddiasının, hiçbir somut veri üzerinden değerlendirilmeyen, tamamen soyut varsayımlara dayalı bir iddia olup yerel mahkemece tüm ısrarlı taleplerine rağmen müvekkilin kaza esnasındaki hızı dahi tespit edilmemiş ve açıkça eksik inceleme yapıldığını, dava konusu kazanın, yayalara kırmızı ışık yanmasına rağmen yağmurlu bir havada ve hava karanlıkken, üstelik üzerinde görülmesini sağlayacak özel kıyafetler de yokken geniş ve yoğun bir caddeye atlayan müteveffanın yegâne kusuru ile gerçekleştiğini, kaza sebebinin müvekkilinin davranışı olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkillerin sorumluluklarının var olabileceği iddiasında dahi, sorumluluk hukukunun genel kuralları gereğince zarar görenin (müteveffanın) ağır kusuru illiyet bağını kestiğinden müvekkillerin davaya konu kazadan sorumlu tutulmalarının hukuken kesinlikle mümkün olmadığını, davaya konu kazanın müteveffanın yegane ve ağır kusuru ile gerçekleştiğinden, müvekkili … açısından 2918 sayılı karayolları trafik kanunu’nun 86/1. maddesi gereğince de sorumluluğa gidilebilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi aktüer raporlardaki hesaplamaların hukuka ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırılık teşkil ettiğini, birleşen dosya davacıları tarafında HMK’ya açıkça aykırı olarak ikinci kez ıslah/talep arttırımı yapıldığını, bu hususun maddi hata yapıldığı iddiası ile gözardı edilmesi gerek usul hükümlerine gerek 4721 sayılı TMK’nın 2. ve 3. maddelerine açıkça aykırı olduğunu, birleşen dosya davacılarının kesinlikle maddi hataya dayanmayan, tamamen bilirkişi ek raporunun hukuken yanlış, eksik ve dikkatsiz şekilde değerlendirilmesinden kaynaklanan hatasının yerel mahkemece “maddi hata” adı altında korunması gerek kamu düzeninden olan usûl hükümlerine gerekse de hukukun temel prensiplerinden olan iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun açık olduğundan %20 kusur uyarınca hüküm kurulmasına itiraz ettiklerini, müteveffanın babasının hayatta olup olmadığının gözetilmediğini, davada talepte bulunmasalar dahi tüm destekten yoksun kalanların payları hesaba katılmaksızın yalnızca talepte bulunanlar için hesaplama yapıldığından davacıların payı olması gerekenin üzerinde hesaplandığını ve müteveffanın anne ve babasının payının da davacılara verildiğini, anne ve baba sağ ise yahut davacılar dışında hak sahibi kimse bulunuyor ise bunlar yönünden de hesap yapılmak üzere dosyanın hesap bilirkişisine ikinci bir ek rapor için gönderilmesi gerekirken hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, zarar görenin müterafik kusurunun bulması durumunda tazminattan uygun bir oranda indirim yapılması gerektiğini, gelirin somut ve net bir şekilde tespit edilebilmesi için kişinin anılan mesleği ifa ettiğinin açık olması, önceki iş yerlerinden personel dosyası, SGK hizmet dökümü gibi belgelerin getirilmesi, gerek görülürse iş yeri kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamanın dikkate alınması taleplerinin dikkate alınmadığını, kaza tarihindeki verilere göre hesap yapılması halinde müvekkili şirkete karşı, tazminata temerrüt tarihinden itibaren faiz işletileceğini ancak güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, bu nedenle ıslah tarihinden, bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hüküm kurulmasının dayanaksız olduğunu, müvekkili şirketin yalnızca maddi tazminattan sorumlu olmasına ve manevi tazminattan sorumlu olmamasına rağmen harç ve yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde ona yardım eden veya olayların olağan akışına göre eğer ölüm gerçek1eşmeseydi az veya çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. Bu manada, bir başka kişiye fiilen bakan, onu geçindiren veya ileride bakma, geçindirme ihtimali bulunan kişi, destektir. İlk durumda eylemli destek, ikinci durumda ise varsayımsal (farazi) destek kavramı söz konusudur. İfade olunan bu hususlar, gerek öğretide gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edilmiş olup, destek kavramının sadece mali olarak yardımı ifade etmediği, bakım ve hizmet etmek suretiyle sağlanacak katkıyı da kapsadığı genel olarak kabul edilmektedir.Bu açıklamalar hayatın olağan akışı içerisinde somut olayda ölen …’un davacıların babaları ve eşi olup yaşaması halinde, eş ve çocuklarına mali olarak, bu mümkün olmasa bile hizmet ederek ve bakımını sağlayarak destek olacağı toplumsal örf ve adetlerin gereği olduğunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince davacılar yararına destekten yoksun kalma tazminatı hükmedilmesinde usul, Yasa ve Yargıtay içtihatlarına aykırılık yoktur. Mahkemece alınan kusur bilirkişi ve ek raporuna göre davalı sürücü Ümit’in % 20, müteveffanın ise % 80 oranında kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul Anadolu 47. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/528 E. 2017/571 K. Sayılı dosyasında Adli Tıp Kurumu’ndan alınan kusur raporunda sanık sürücünün tali kusurlu müteveffa …’un asli kusurlu, Karayolları Fen Heyetinde alınan kusur raporunda, sanık Mustafa’nın tali kusurlu olduğu, müteveffa …’un asli kusurlu olduğu tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19844 Esas ve 2019/8286 Karar sayılı kararında; “…Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK’nın 107.maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK’nın 176. ve devamı maddelerine göre bir kez de ıslah edebilir. Somut olayda, dava tarihi 12.11.2012 olup, dava tarihinde yürürlükte olan HMK’ya göre belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda zarar toplamı 68.815,51 TL olarak belirlenmiştir. Davacı vekili, 05.12.2013 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile alacağını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 40.500,00 TL olarak ıslah etmiştir.Daha sonra ıslah edilmeyen 28.815,51 TL için tamamlama harcını 06.03.2015 tarihinde yatırmıştır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davada harcını yatırarak bedel artırma talebinde bulunulabilir. Ayrıca bundan bağımsız olarak HMK’nun 176. maddesi gereği ıslah yapmak hakkı da mevcuttur. Mahkemece davacının ıslah dilekçesi ve bedel artırım talebi esas alınarak bir karar vermek gerekirken sadece ıslah dilekçesindeki talep gibi karar verilmesi ve bedel artırım talebinin dikkate alınmaması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” belirlemesinde bulunmuştur (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6162 E. ve 2021/9730 K. sayılı kararı). Eldeki davada, dosya içerisinde bulunan 3 ıslah dilekçesinin ikisi birleşen dava, bir tanesi ise asıl dava için düzenlenerek verilmiştir. Bu nedenle istinaf dilekçesinde belirtildiği şekilde 3 ıslah dilekçesi yoktur. Kaldı ki birleşen dava belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Mahkemece, bir kez talep arttırım dilekçesinden sonra verilen ve ıslah hakkı kullanılması niteliğinde olan 16.02.2021 tarihli ıslah dilekçesine göre hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. İhtiyari dava arkadaşı olan davacıların her birinin ayrı ayrı manevi tazminat talebinde bulunmuş olması, her birinin davasının diğerinden bağımsız olması ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerekir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/11/2019 tarih, 2017/5605 E. ve 2019/11036 K. sayılı kararı). Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince reddedilen kısım için ise davalılar yararına AAÜT’nin 3/2. maddesi gereğince red sebebi ortak olması da gözetilerek her bir davacı bakımından reddedilen manevi tazminat tutarı üzerinden hesaplanan vekalet ücretinin davalılara müteselsilen ödenmesine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Müterafik kusur aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Y. 2015. S. 582)Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Davalı Sigorta Şirketi tarafından destek yayanın hangi eyleminin müterafik kusur oluşturduğu açıklanmadığı gibi dosya kapsamında da tespit edilmediği nedenle bu yöne değinen istinaf yerinde görülmemiştir. Desteğin ücretinin kaza tarihinde çalıştığı İski’den gelen kayıtlar doğrultusunda hesaplanması nedeni ile desteğin ücretine; dava tarihinden önce davacı tarafça davalı sigorta şirketine herhangi bir başvuru yapılmadığına göre faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöne değinen istinaf itirazları yerinde değildir. Yargıtay 17. (kapatılan) ve 4. Hukuk Dairelerinin Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı sonrasında vermiş olduğu güncel kararları gereğince tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu uygulanacak, bilinmeyen (işleyecek) devre bakımından da “progresif rant” formülü kullanılarak tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022/6135 E. ve 2022/10604 K., 2021/16078 E. ve 2022/10550 K., 2021/13398 E. ve 2022/10498 K.,Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/2598 E. ve 2021/34 K., 2019/3713 E. ve 2020/2420 K. sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu progresif rant yöntemi esas alınarak tazminatın belirlenmesi ve yine müteveffanın nüfus kaydına göre babası kaza tarihinden önce 15/07/2003 vefat ettiği ancak annesi sağ olduğu halde aktüerya hesabında sağ olan anneye pay ayrılmaksızın hesaplama yapılmış olması da doğru olmamıştır. Davalı dilekçesinde davalı sigorta şirketinden sadece maddi tazminat talep edildiği halde davalı sigorta şirketinin kabul edilen manevi tazminatı kapsar şekilde harç ve yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Daire kararımız kapsamına göre manevi tazminat miktarına yönelik istinaf talepleri bu aşamada değerlendirilmemiştir. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken TRH 2010 yaşam tablosu ve “progresif rant” formülü uygulanarak, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamaları ile belirlenen pay esasına göre sağ olan anneye de pay ayrılarak davacı eş ve çocukların talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminat miktarlarının belirlenmesi için aktüerya bilirkişisinden ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ek rapor alınarak ortaya çıkacak sonuca göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek bir karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalılar … ile …. vekili ile … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekili, davalılar … ile … vekili ile … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili, davalılar … ile … vekili ile … Sigorta Şirketi vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023