Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1071 E. 2023/1774 K. 16.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1071
KARAR NO: 2023/1774
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/12/2020
NUMARASI: 2017/774 Esas – 2020/587 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 16/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 19/11/2011 tarihinde evine gitmek için işten çıktığını, bu sırada kimliği ve plakası ve belirlenemeyen bir tırın kendisine çarptığını ve kaçtığını, müvekkilinin hastaneye kaldırıldığını, yoğun bakımda kaldığını, kafa travmasına bağlı olarak beyin ve doku harabiyeti teşhisi konulduğunu, olayla ilgili soruşturma açıldığını, ancak faili meçhul şahıstan şikayetçi olmasının anlamsızlığı sebebiyle şikayetini geri çektiğini ve dosyanın kapandığını, müvekkilinin kaza nedeniyle geçirdiği sara türü nöbetler neticesinde askerlik görevini de yerine getiremediğini ve çürük raporu verildiğini, Şırnak Devlet Hastanesi tarafından epilepsi tanısı ile kendisine %20 iş göremezlik heyet raporu verildiğini, … Hesabına yapılan başvurusu neticesinde kendisine 34.057,00 TL tazminat ödemesi yapıldığını, müvekkilinin kazada %70 kusurlu gösterildiğini, müvekkilinin kazada kusursuz olduğunu ve yapılan ödemenin zararı karşılamaktan çok uzak olduğunu belirterek, müvekkilinde kaza sonucu oluşan işgöremezlik oranının belirlenmesi ile kaza sebebi ile oluşan ve teminat kapsamında bulunan zararlarının tayinini, maddi zararından ödenen kısmın mahsubu ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL bakiyesinin kaza tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte kendisine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 165.943,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görülmekte olan dava nedeniyle kuruma başvuru yapıldığını, 15 gün içinde kurum tarafından cevap verildiğini, davacının zararı giderilerek ödeme yapıldığını, söz konusu kaza ile ilgili müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, davanın KTK. md. 97’deki dava şartı yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, aktüer tarafından tespit edilen tazminat tutarının davacıya ödendiğini, ödeme mukabilinde müvekkili kurumun başvuru sahiplerince ibra edildiğini, sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporunun dikkate alınacağını, mevcut kaza ile ilgili bir rapor alınabilmesi için kaza ile ilgili tedavinin sona ermiş olması ve sonrasında yetkili ve resmi kurumdan rapor alınması gerektiğini, yapılacak tazminat hesabının aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi kanalı ile yaptırılması gerektiğini belirterek, öncelikle zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine, poliçe teminatına girmeyen kazanç kaybı, tedavi gideri, bakım, yol masrafı ve diğer dolaylı zarar taleplerinin reddine, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile avans faiz talebinin reddi ile dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davanın kabulü ile; davacının daimi iş göremezlik nedeniyle 165.943,00 TL tazminatın (sürekli sakatlık teminatı limiti ile sınırlı olmak üzere) 04/01/2017 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; … tarafından daha önce ödeme yapıldığını, ek tazminat talebi için başvuru şartının yerine getirilmediğini, bakiye tutar talebi için kuruma başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmiş olması sebebi ile davanın esasına girilmeksizin ön inceleme aşamasında davanın reddinin gerektiğini, müvekkili kurumun başvuru sahibine ibraname mukabilinde ödemede bulunarak kazadan kaynaklanan tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını, mahkemece dava aşamasında aldırılan kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini, %59 maluliyet oranının fahiş olduğunu, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmeden hüküm verilmesinin hatalı olduğunu, 20/02/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik uyarınca alınacak maluliyet raporlarının Sağlık Bakanlığı tarafından yetkili kılınmış sağlık kurum ve kuruluşlarının sağlık kurulları tarafından fiziken muayene edilmek suretiyle düzenlenmesi gerektiğini, ancak maluliyet raporu hazırlanırken fiziken muayene yapılmadığını, tespit edilemeyen aracın varlığının ve kazaya kusuru ile sebep olduğunun somut delillerle ispat edilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/3007 soruşturma dosyası kapsamından, 19/11/2011 tarihinde yaya olan davacının yolun karşısına geçmek istediği esnada kendisine plakası tespit edilmeyen bir aracın çarpması ile yaralandığı, akabinde Silopi Devlet Hastanesine götürüldüğü, hastane evraklarına göre de trafik kazasına bağlı yaralanma olduğunun belirlendiği, kazaya karışan aracın plakasının tespitini mümkün olmadığı anlaşıldığından, kazanın varlığı ve kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın neden olduğu ispatlanmış olduğundan aksi yöndeki davalı istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. 2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasanın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir. Somut uyuşmazlıkta kazada yaralanan davacıya, davalı … tarafından maluliyeti nedeniyle 23/12/2016 tarihinde 34.057,00 TL ödeme yapıldığı tarafların kabulündedir. Eldeki dava ise 29/08/2017 tarihinde 2 yıllık süre hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. İlk Derece Mahkemesince alınan aktüerya raporunda hesaplanan tazminat miktarından ödemenin yetersiz olduğu anlaşıldığından aksi yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamında hükme esas alınan kusur raporu istinaf talep eden davalı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile 21/06/2018 tarihinde tebliğ edildiği halde davalı vekilinin itiraz süresi geçtikten sonra 12/06/2019 tarihli beyan dilekçesi ile kusura itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur oranları bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusura ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunmayan (20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan) Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınamayacağına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan alınan 21/02/2019 tarihli maluliyet raporunda, kaza tarihi olan 19/11/2011 tarihine göre uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmanın maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde yapılan değerlendirmeye göre davacının meslekte kazanma gücünü % 59,0 oranında kaybettiği ve geçirdiği kaza nedeniyle 12 aya kadar geçici iş göremez hale geldiği tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri incelenerek ve davacı muayene edilerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Kazaya karışan araç sigortasız olup davacı vekili, … Hesabına başvurusunu yaptıktan sonra yapılan kısmi ödemenin yetersiz olduğu gerekçesiyle bu davayı açtığına göre KTK’nın 97.madddesindeki başvuru koşulunun yerine getirildiğinin kabulü ile başvuru tarihinden itibaren 8 gün sonrasının faize başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinde ve yasal faiz uygulanmasında usul ve yasaya bir aykırılık yoktur. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 11.335,57 TL harçtan peşin alınan 2.833,89 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.501,68 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 16/10/2023