Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/945 E. 2022/803 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/945
KARAR NO: 2022/803
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/11/2018
NUMARASI: 2016/917 Esas – 2018/1093 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 30/11/2015 tarihinde davacı müvekkilinin … plakalı motosikleti ile kendi yolunda seyir halinde iken karşı yönden gelen ve önündeki aracı sollamak amacıyla diğer aracın şeridine giren … yönetimindeki … plakalı aracın kendisine çarpması sonucu yaralandığını, aracın kayıt sahibi … Turizm şirketi olduğunu, 466.328.914 poliçe numarası ile … Sigorta tarafından sigortalandığını, davalı sigorta şirketi tarafından kazadan sonra müvekkiline 60.000,00 TL tutarında tazminat ödendiğini fakat mahkemenin de tespit edeceği üzere bu rakam müvekkilin uğramış olduğu zarara oranla oldukça düşük kaldığını belirterek 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından tanzim edilen 25/12/201-2015 vadeli ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı yanın iddia ettiği kazanın meydana geldiğini ve zarar görenin de bu kazaya karıştığını ispat etmesi gerektiğini, davanın zaman aşımına uğraması, ödemede bulunarak sorumluluğunu yerine getirip davacı yan tarafından ibra olunan müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmaması ve ibra olunması, sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmaması ve kaza ile illiyeti bulunmaması nedeniyle reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; aktüerya bilirkişi raporuna yapılan itirazlarının dikkate alınmadığını, hüküm kurulurken dikkate alınan söz konusu bilirkişi raporunun, müvekkilinin bedensel ve cismani zararının tespiti açısından Yargıtay Yüksek Makamınca aranan denetime elverişlilik kriterine uygun olmadığını, rapor düzenlenirken hesaplamaya esas alınan kazancın müvekkilinin gerçek kazancını yansıtmadığını, bilgi ve belgelerin eksik olması halinde gerçek kazancın tespiti için araştırma yapılarak kişilerin mesleğine, yaşına, meslekte ilerleme derecesine (uzmanlık ve ustalığına) göre elde edebileceği kazançların ne olacağı ile ilgili meslek kuruluşlarına yazı yazılması gerektiğini, gerçek ücretin tespiti için emsal ücret araştırması yapılmadan raporun tanzim edildiğini, her ne kadar davalı sigorta şirketi müvekkiline bir kısım ödeme yapmışsa da, işbu ödemenin yetersiz olması sebebiyle iş bu davanın açıldığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 30.11.2015 tarihinde davacı sürücü yönetimindeki … plakalı motosiklet ile karşı yönden önünde seyreden aracı sollayarak şeridini ihlal eder biçimde gelmekte olan davalıya ZMMS sigortalı araç sürücüsü dava dışı … yönetimindeki … plakalı aracın çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/10/2019 tarih, 2016/19993 E. ve 2019/8923 K. sayılı kararında açıklandığı üzere “Trafik kazası sonucu iş göremezlik nedeniyle ortaya çıkan zararın tayininde zarar görenin elde ettiği gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar gören kişinin geliri asgari ücret kabul edilerek bu miktar üzerinden hesaplanacaktır. Zarar gören kişi gelirinin asgari ücret üzerinde olduğunu, bir başka anlatımla herhangi bir iş yerinde çalıştığı yada bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia ediyorsa bunu ispat etmesi gerekmekte olup yerel mahkemede bedensel zararların tazmini davalarında zarar görenin zararını resen belirlemek durumundadır. Bu nedenle zarar gören davacı asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia etmiş ise çalıştığı iş yerinden trafik kazasının olduğu tarihteki ücret ve tüm gelirlerini gösterir ücret bordrolarını getirtilmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın, mesleğini icra eden kişilerden ise ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır. Zarar görenin kaza tarihinde çalıştığı iş yerinde aldığı ücretler gelir olarak kabul edilebilir.” Mahkemenin hükme esas aldığı aktüerya bilirkişi raporunda; davacının gelirinin, davacıya ait SGK Hizmet dökümünden davacının bir güvenlik firmasında 4-a statüsünde çalıştığı ve davacıya ait maaş bordroları incelenerek bordrolarda fazla mesai, yıllık izin ücreti, yemek ücreti, proje primi gibi ödemelerin bulunduğu, fazla mesai yıllık izin ve yemek ücreti gibi ödemeler aylık sabit geliri olarak kabul edilmese de davacının genişletilmiş ücret kavramı dahilinde brüt aylık gelirinin (1.273,51 TL) üzerine her ay düzenli olarak verilen Proje Primi-İşyeri Primi de (309.86 TL) dahil edilerek geliri hesaplanarak asgari ücretin 1,24 oranında fazla olduğunun kabulü ile hesaplama yapıldığı anlaşılmıştır. Hesaplama sonucu rapor tarihine göre, 4 ay geçici iş göremezlik tazminatının 6.064,40 TL, sürekli maluliyet 37.087,50 TL toplam 43.151,90 TL olduğu tespit edilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde isabetsizlik bulunmamasına, davalı sigorta şirketi tarafından davacının başvuru üzerine 17.06.2016 tarihinde 68.374.50 TL ödeme yapıldığı, ödeme üzerine davacının sigorta şirketini ibra ettiği, bilirkişi rapor tarihinde hesaplanan maluliyet tazminat miktarının davalı sigorta şirketince davadan önce ödenen tazminat miktarından daha düşük olduğu, yetersiz olmadığı ve fahiş fark bulunmadığı, dava dilekçesinde davacının geliri ile ilgili herhangi bir beyanda bulunulmadığı gibi davacının gelirinin maaş bordrosunda gösterilen ücretinden daha yüksek olduğuna ilişkin delil de bildirilmediği, bu suretle davacının maaş bordroları esas alınarak yapılan hesaplamada usul ve yasaya aykırılık bulunmadığının anlaşılmasına göre bu bilirkişi raporu esas alınarak yapılan değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/04/2022