Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/93 E. 2022/525 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/93
KARAR NO: 2022/525
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2016/483 Esas – 2019/679 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 21/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 29/10/2009 tarihinde dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın asli ve tam kusuru ile meydana gelen kaza neticesinde müvekkilinin yaralandığı, kaza nedeniyle oluşan sürekli iş göremezlik nedeni ile davalıya başvuru yapıldığı, başvuru karşısında davalının ödeme yapmadığı belirtilerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli sakatlık nedeniyle meydana gelen zararların tazmini için 500,00 TL maddi tazminatın davalıdan sigorta poliçe limitinden sorumlu tutulmak üzere tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin zamanaşımına uğradığına ilişkin usuli itirazlarını sunmuş, esasa ilişkin olarak ise; kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun 125.000,00 TL miktarla poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğunu savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile, 22.811,32 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 26/03/2013 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı yeterli inceleme yapılmadan %25 kusurlu kabul edilerek hesaplama yapıldığını, hazırlanan rapor doğrultusunda eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, kusur durumu tespit edilmeden yapılan hesaplamanın farazi olduğunu, kusur oranının fahiş olduğunu ve kabul etmediklerini, kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde dikkatsız ve tedbirsizliği ile kusurlu olan yaya iken sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusur oranını hakkaniyete aykırı olduğunu, gerçek maluliyetin belirlenmesi gerektiğini, ıslah edilen kısım bakımından haksız fiile ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresi ve hatta 8 yıllık uzamış zamanaşımı sürelerinin ıslah tarihinde dolduğunu, bilirkişi raporunda hesaplanan tazminat tutarlarının gerçeği yansıtmadığını, temerrüdün gerçekleşmediğini, temerrüt tarihine hangi tarihlerine esas alındığının kararda belirtilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 29.10.2009 tarihinde Davalı ….’ye ZMMS poliçesi ile sigortalı sürücü …’ın, yönetimindeki … plakalı aracın yaya olan ve karşı tarafa geçmek isteyen davacı …’a çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve davacının bu yaralanması nedeni maddi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Olay mahallinde kaza tespit tutanağı düzenlenmediği, sürücü tarafından hastaneye getirilen davacının beyanının hastanede alınarak tutanak düzenlendiği, şikayet olmadığından Kovuşturmaya Yer Olmadığına İlişkin Karar verildiği görülmüştür. Mahkemece kusur yönünden Makine Mühendisi bilirkişiden rapor alınmış bilirkişi raporunda;” Davacı yaya …’ın, … Caddesi üzerinde yolun karşı tarafına geçmek için, önce yolun sol tarafına bakması sonra da sağ tarafa bakarak gelmekte olan araçları kontrol etmesi, yolun, karşı tarafa geçişe tamamen müsait ve geçişinin güvenli olduğunu belirlemesi, ondan sonra karşı tarafa geçmek üzere yola inmesi gerekirken, (kendi ifadesinden anlaşıldığı üzere) kontrolsüz şekilde yola inmiş olduğu sırada, aynı yol üzerinde seyir durumunda olan … plakalı aracın kendisine çarpmasına sebebiyet vermiş olmasında, birinci derecede ve % 75 oranında kusurlu olduğu; Sürücü …’ın, yönetimindeki … plakalı araç ile yerleşim birimi olan ve günün her saatinde gerek araç ve gerekse yaya trafiğinin yoğun olduğu bulunduğu … Caddesi üzerinde seyrederken, dikkatli, tedbirli ve yavaş şekilde hareket etmesi, yolun her iki tarafında bulunan yayaların, her an yola çıkabileceğini dikkate alarak, fren yapıp yavaşlaması ve bu arada yola aniden de olsa inmiş bulunan yayayı gördüğünde durabilmesi gerekirken (ve de mümkünken) dalgin ve dikkatsiz şekilde seyretmesi nedeniyle yayayı geç fark ettiğinden duramayarak ona çarpmış olmasında, ikinci derecede ve % 25 oranında kusurlu olduğu” belirlemesinde bulunmuştur. Kusur belirlemesine ilişkin rapor dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura ilişkin istinafın reddi gerekmiştir.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulundan alınan 02/08/2017 tarihli maluliyet raporunda, kaza tarihine göre uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmanın maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde yapılan değerlendirmeye göre davacının meslekte kazanma gücünü % 19 oranında kaybettiği ve geçirdiği kaza nedeniyle 3 aya kadar geçici iş göremez hale geldiği tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmektedir. Aynı Kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 tarih, 2008/4-326 E. ve 2008/325 K.sayılı kararı). Somut olayda davacı, 29/10/2009 tarihinde gerçekleşen kazada yaralanmıştır. Davacının maluliyetini ilk öğrendiği tarih ATK 3.İhtisas Kurulundan alınan 02/08/2017 rapor tarihi olup bu tarihten itibaren iki yıllık süre içinde 22/05/2019 tarihinde ıslah yapılmış ve olay tarihi olan 29.10.2009 tarihinden itibaren 10 yıl olan zamanaşımı da dolmamış olduğundan ıslah zamanaşımına ilişkin istinafı yerinde değildir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemeye dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafça yazılı dilekçe ile …’ne 14/03/2013 tarihinde müracaat edildiği dilekçe üzerine basılan tarih kaşesinden anlaşılmakla, başvuru koşulu yerine getirilmiş olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.558,24 TL harçtan peşin alınan 389,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.168,64 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.21/03/2022