Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/902
KARAR NO: 2022/686
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/09/2018
NUMARASI: 2017/1058 Esas – 2018/934 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/07/2004 tarihinde meydana gelen trafik kazasında … ile … isimli kişilerin vefat ettiklerini, bu kişilerin davacıların murisi olduklarını, kazaya sebep olan kişiler hakkında Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığını, kazaya sebep olan traktör sürücüsünün tespit edilememesi nedeniyle daimi arama kararı verildiğini, plakası tespit edilemeyen traktörün sigortası da tespit edilemediğinden, davacıların meydana gelen kaza nedeniyle destekten yoksun kaldıklarını belirterek toplam 80.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatın 29/07/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın zamanaşımına uğradığını, davanın usulden reddi gerektiğini, davacıların meydana gelen zararı ispatlamaları gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zamanaşımı nedeniyle Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilleri tarafından dava konusu uyuşmazlıkla ilgili Güvence hesabına 2012 yılında … – … dosya numaraları ile müracaat edilmiş olduğundan müvekkiller yönünden zamanaşımı süresinin dolmamış olduğunu, ceza yargılamasında 5237 sayılı kanun uygulanmış olup, huzurda görülen tazminat davası ile ilgili olarak 15 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece, davanın, zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 16/11/2017 tarih, 2017/2167 Esas ve 2017/873 Karar sayılı kararı ile “… Dava dilekçesine ekli belgelerden Azeri Vatandaşı olduğu anlaşılan davacı … 01/04/1997 doğumlu olup, vekaletnamenin 14/07/2014 tarihinde, …’a … tarafından verildiği, davanın ise 01/03/2017 tarihinde açıldığı, dolayısıyla, dava tarihi itibarı ile davacı …’nın reşit olduğu, ancak kendisinden yeni bir vekaletname alınmadan, iş bu davanın açıldığı görülmektedir. Bu durumda, İlk Derece Mahkemesince, davanın bulunduğu aşama da dikkate alınarak, HMK’nın 77/1. maddesi uyarınca uygun bir kesin süre verilerek, davacı …’nın vekaletname vermesine ya da asıl olarak davayı takip etmesine imkan tanınması, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. … kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin istinaf başvurusu sebebinin, bu aşamada incelenmesine yer olmadığına” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/19218 Esas, 2021/7880 Karar nolu ilamında; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinin birinci fıkrasında; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” şeklinde, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Olay tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 455. maddesinin ikinci fıkrasında “Eğer fiil birkaç kişinin ölümünü mucip olmuş veya bir kişinin ölümü ile beraber bir veya birkaç kişinin de mecruhiyetine sebebiyet vermiş ve bu yaralanma 456 ncı maddenin 2 nci fıkrasında beyan olunan derecede bulunmuş ise dört seneden on seneye kadar hapis ve 1.000 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezası ile mahkum olur.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Aynı Kanun’un zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi ise “Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,” şeklindedir.Trafik kazası sonucunda bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına neden olunması, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğindedir. 2918 sayılı Kanun’da iki yıl olarak düzenlenen “kısa zamanaşımı süresinin” başlangıcı, zarar görenin zararı ve faili öğrenme tarihidir. Zararın öğrenilmesi, kanunun açıkladığı anlamda zarar veren olayın sonuçlarını, gidişatını, kesinleşen durumunu ve zararın kapsamını belirleyebilecek bilgiye sahip olunması anlamına gelir. Zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belli olduğu kabul edilemez. Zararın tamamlanması ise tüm sonuçları ile bilinmesi ile mümkündür. Kanunda 10 yıl olarak düzenlenen zamanaşımı süresi ise olay tarihinden itibaren işlemeye başlamaktadır.” şeklinde karar verilmiş olup; Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; Ölümlü trafik kazası sonucu Erzurum Ağır Ceza Mahkemesinde 2005/206 E., 2006/147 K. Nolu dosyada yapılan yargılamada, kaza nedeniyle 27 kişinin vefat ettiği, Sanık hakkında beraat kararı verildiği, dava konusu eylemin aynı zamanda suç teşkil ettiği, olay tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 455/2. ve 102/1-3 maddeleri gereğince dava konusu olayda ceza zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu olay 29/07/2004 tarihinde meydana gelmiş ve davacılar vekili tarafından dava 01/03/2017 tarihinde açılmıştır. Bu durumda; Davalı vekiline 13/03/2017 tarihinde yapılan tebligat üzerine, süresinde 21/03/2017 havale tarihli dilekçede zamanaşımı savunmasında bulunulmuş olup, davanın açıldığı tarih itibarıyla 2918 sayılı Kanun’un 109. maddesinde düzenleme altına alınan 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 455/2 ve 102/1-3 maddeleri uyarınca olayın bağlı olduğu 10 yıllık uzamış zamanaşımı süresi geçmiştir. Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, davacılar vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/04/2022