Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/9 E. 2022/402 K. 28.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/9
KARAR NO: 2022/402
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/11/2019
NUMARASI: 2014/723 Esas – 2019/1085 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 28/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın 01/12/2013 tarihinde içinde yolcu olarak bulunduğu, davalı … Ltd. Şti’nin maliki davalı …’nın sürücüsü olduğu … plakalı halk otobüsünün karşı şeride geçerek başka bir halk otobüsüne çarpması suretiyle oluşan trafik kazasında diğer yolcularla birlikte ağır şekilde yaralandığını, yargılama sırasında sabit olacak maddi zararlara karşılık, karşılanmayan tedavi harcamaları, iş göremezlik, munzam zarar gibi maddi talepler için şimdilik 1.000,00 TL ve duyulan acı ve elem, uykusuz geceler ve ameliyatlar ve sosyal yaşamında oluşan psikolojik olumsuzluklar için 50.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihi olan 01/12/2013 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin tüm tedbirleri almasına rağmen lastik patlaması nedeniyle kazaya engel olamadığını, yargılama sırasında yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile dinlenecek tanık anlatımları ile kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun olmadığı ortaya çıkacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası (Birleşik Kasko) Poliçesi ile teminat altına alındığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun ikinci dereceden olduğunu,maddi tazminat taleplerinin öncelikli olarak Zorunlu Mali Mesuliyet sigortasından karşılanmasının gerektiğini, Yargıtay yerleşik içtihatları ve Trafik Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereği, hasarın sigorta tazminatı kapsamında yer alıp almadığının, kusur durumunun yani ödemeye esas alınabilecek tüm belgelerin toplanmasından önce Sigorta şirketinin temerrüdünün gerçekleşmeyeceğini, davanın haksız fiilden kaynaklandığını, ticari iş niteliğinde olmadığından davacı vekilinin avans faizine yönelik taleplerinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; … plaka sayılı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi ile 24/10/2013 ile 24/10/2014 tarihleri ar asında teminat altına alındığını, poliçe limitinin maktuen ödenemeyeceğini, poliçe limiti üzerindeki zararlardan müvekkil şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının sigortalı araç sürücüsünün kusuru, zararını ve maluliyetini ispatlaması gerektiğini, müvekkili şirketin tedavi giderleri bakımından sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın avans faizi talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-A-Davalılar …, … İnş. Ltd.Şti ve … Sigorta A.Ş. aleyhine açılan maddi tazminat davasının kabulüne, 2.261,62 TL geçici iş göremezlik + 22.643,46 TL sürekli iş göremezlik + 3.163,50 TL TL bakıcı gideri + 45,00 TL ulaşım giderinden ibaret toplam 28.113,58 TL maddi tazminatın müteselsilen ve müştereken adı geçen davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, Hüküm altına alınan maddi tazminata davalılar …, … Ltd.Şti yönünden kaza tarihi olan 01/12/2013 gününden, diğer davalı … Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihi olan 23/05/2014 gününden itibaren işleyecek yasal faiz işletilmesine, B-Davalılar …, … Ltd.Şti ve … Sigorta A.Ş. aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, Takdir ve tespit olunan 20.000,00 TL manevi tazminatın müteselsilen ve müştereken adı geçen davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, Hüküm altına alınan manevi tazminata davalılar …, … Ltd.Şti yönünden kaza tarihi olan 01/12/2013 gününden, diğer davalı … Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihi olan 23/05/2014 gününden itibaren işleyecek yasal faiz işletilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Sigorta A.Ş., davalı … Sigorta A.Ş. ile davalılar … ile … Ltd.Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı minibüsün müvekkili nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası ile karşılanamayan zararlarla sınırlı olduğunu, kazaya karışan aracın ticari araç statüsünde olmasına rağmen zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası ve zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigortası yapmasının zorunlu olup olmadığının sorulmasının talep edildiğini ancak mahkemece bu hususta araştırma yapılmadığını, sigortalı aracın taşımacılık sigortası bulunmuyor ve yaptırması zorunlu ise söz konusu zarara ilişkin sorumluluğun …na ait olacağını, hesaplamaya esas alınan kusur ve maluliyet oranının fahiş nitelikte olduğunu, bu oranlar üzerinden yapılan hesap raporunun hukuka aykırı olduğunu, müvekkili aleyhine hükmedilen geçici iş göremezlik gideri, tedavi gideri ve geçici iş göremezlik dönemine ait bakıcı giderinin SGK’nın sorumluluğunda olduğundan müvekkilinin sorumlu tutulmasının kabul edilemeyeceğini, ATK raporunda bakıcı ihtiyaç süresine yönelik herhangi bir tespit bulunmadığını, bu sürenin bilirkişilerce 3 ay kabul edilerek rapor hazırlanmasının kabul edilemeyeceğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; fahiş miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını, manevi tazminata hükmolunurken, kusur, zarar ve olayın diğer tüm koşulların birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, zarar görenlerin zenginleşmesi, tazminat sorumlularının fakirleşmesi amacının gözetilmemesi gerektiğini, kusur değerlendirmesini kabul etmediklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ile … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, mahkemenin hükme esas aldığı ATK raporunda davacıların yaralanmalarının oran olarak belirtilmesine rağmen bu oranın ağır bedensel zarar koşulu kapsamında kalıp kalmadığının belli olmadığını, çelişkinin giderilmesi yönündeki taleplerinin reddedildiğini, davacılardan alınan raporlarda, hiçbirinin ağır derecede bedensel zarara uğramadığının sabit olduğunu, hal böyle iken hem davacılara ve hem de yakınları yönünden manevi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu olay taksirle meydana gelen bir kaza olduğundan müvekkillerinden …’nın şoför olarak davacılarlaaynı araçta olduğunu, kendisinin de yaralandığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamına ibraz olunan 01/12/2013 tarihli ölümlü yaralanmalı trafik kazası tutanağında ”sürücü beyanları ve görgü tespitine göre, …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Beylerbeyi Caddesi’nde, Topkapı Tünel istikametine seyrederken Ulubatlı Köprü üstüne geldiği esnada kendi beyanına göre plakasını alamadığı bir aracın sıkıştırmasıyla, aracının sol ön teker çamurluk kısmıyla orta refüje çarparak lastiğinin patlaması sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek aracının ön kısımlarıyla orta refüj bariyerlerini parçalayarak karşı yola geçip aracının ön kısımlarıyla Edirnekapı istikametine seyreden … idaresindeki … plakalı aracın sol yan kısımlarının çarpması, çarpmanın etkisiyle de bu aracın sağ yan kısımlarıyla bariyerlere sürtmesi, yine … plakalı aracın sağ yan kısımlarına parçalanan orta refüj bariyerlerinin saplanması ve yine bu aracın ön kısmında Edirnekapı istikametine seyreden … idaresindeki … plakalı aracın sağ ön köşe kısmına çarpması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, kazanın oluşumunda …’nın 2918 KTK’nın 56/1A maddesini ihlal ettiği, kazaya karışan 13 adet yolcu ve yaya arasında davacı …’ın da bulunduğu” belirtilmiştir. Kaza nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/221 esas sayılı dosyasında ATK İhtisas Dairesi’nden aldırılan bilirkişi raporuna göre davalı sürücü …’nın asli derecede tam kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemece, aldırılan bilirkişi raporuna göre davalı sürücünün % 100 kusurlu olduğu bildirilmiştir. Bu durumda Ceza mahkemesine sunulan kusur raporu ile Mahkemece aldırılan kusur raporunun birbiri ile örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü, davalılar vekillerinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulundan alınan 23/12/2015 tarihli maluliyet raporunda, kaza tarihine göre uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmanın maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde yapılan değerlendirmeye göre davacının % 8.3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve geçirdiği kaza nedeniyle 3 aya kadar geçici iş göremez hale geldiği tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi genel şartlar değişikliğinden önce ve halen yürürlükte bulunan KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 27/03/2014 tarih, 2013/ 4616 E. ve 2014/4465 K. sayılı kararında; “2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu, yasa kapsamı dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden varsa trafik şirketi yoksa Güvence Hesabı ve her iki halde de diğer haksız fiil sorumlularının (işleten ve sürücü gibi) sorumlulukları devam edecektir” yönünde; 14.10.2014 tarih, 2014/ 16455 E. ve 2014/13330 K. sayılı kararında ise “Geçici iş göremezlik zararı bedeni zarar teminatı ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi kapsamında olup, 6111 sayılı yasa uyarınca tedavi gideri kapsamında değerlendirilemez” yönünde karar vermiştir. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik, bakıcı ve tedavi giderleri tazminatına ilişkin istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan aktuerya bilirkişi raporu istinaf talep eden davalıya … Sigorta vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalı vekilinin itiraz dilekçesinde açıkça geçici iş göremezlik süresi içerisinde bakıcı ihtiyacı olup olmadığı yönünde rapor alınmadan hesaplama yapıldığına ilişkin itirazda bulunmamıştır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde bu bakımdan bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden bakıcı gideri tazminatına ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Davaya konu trafik kazası nedeni ile davacı kendi yaralanması nedeni manevi tazminat talep etmesi nedeni ile TBK 56/1. madde kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği gözetildiğinde, davacının yaralanmasının ağır bedensel zarara yol açıp açmadığının değerlendirilmesine lüzum bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir. Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ve tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının usul, yasa ve hakkaniyete uygun ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun “Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olup; Kanunun 17. Maddesinde: “Şehirlerarası ve Uluslararası yolcu taşımacıları, duraklamalar dahil olmak üzere kalkış noktasından, varış noktasına kadar geçecek süre içinde meydana gelecek bir kaza nedeniyle yolcunun ölümü, yaralanması ya da eşyanın zarara uğramasından dolayı sorumludurlar” açıklaması yapıldıktan sonra, 18. maddesinde: “Taşımacılar, yolcuya gelebilecek bedeni zararlar için bu Kanunun 17. maddesinden doğan sorumluluklarını sigorta ettirmek zorundadırlar” denilmiştir. Davaya konu kazayı yapan aracın, kaza tarihi itibariyle Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigorta poliçesinin bulunup bulunmadığı mahkemece araştırılıp değerlendirilmemesi doğru olmamış ise de somut olayda kazanın, İstanbul il içi taşıma yapan halk otobüsünde meydene geldiği anlaşıldığından, 4925 sayılı Yasa ve genel şartlar gereğince Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası yaptırma mecburiyetinin bulunmadığından bu yöne değinen istinaf talebi de yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı … Sigorta A.Ş., davalı … Sigorta A.Ş. ile davalılar … ile … Ltd.Şti. vekili vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- Davalı … Sigorta A.Ş , davalı … Sigorta A.Ş ile davalılar … ile … Ltd.Şti. vekili vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.286,64 TL harçtan peşin alınan 822,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.464,64 TL harcın davalı … Sigorta A.Ş tahsili ile Hazineye irat kaydına, Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.286,64 TL harçtan peşin alınan 821,66 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.464,98 TL harcın davalı … Sigorta A.Ş den tahsili ile Hazineye irat kaydına, Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.286,64 TL harçtan peşin alınan 822,66 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.464,98 TL harcın davalı … Ltd.Şti. tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalılar üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/02/2022