Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/892 E. 2022/685 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/892
KARAR NO: 2022/685
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2016/71 Esas – 2019/1327 Karar
DAVA: Tazminat
DAVA TARİHİ: 22/01/2016
BİRLEŞEN İSTANBUL 2. ASLİYE
TİCARET MAHKEMESİNİN 2017/647 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
DAVA TARİHİ: 19/07/2017
KARAR TARİHİ: 18/12/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olmayan … plakalı aracın 17/10/2012 tarihinde … sevk ve idaresindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin eşi …’ın vefat ettiğini, kendi kusuru ile hayatını kaybeden dava dışı …’ın mirasçılarına sigorta şirketleri tarafından destekten yoksun kalma tazminatı ödenmediğini bildirerek fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsil edilerek müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 185.070,57 TL na yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazanın 17/10/2012 tarihinde gerçekleştiğini, 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, trafik sigortası genel şartlarıda yapılan değişiklik ile sürücü vefatlarının teminat dışında olduğunu, sürücü mirasçılarının sürücünün kusuruna dayanarak tazminat talep etmelerinin mümkün olmadığını, müteveffanın kask takmadan motosiklete bindiğini, tazminat hesabında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, müteveffanın alkollü olarak araç kullandığını beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/10/2012 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, …’ın kazada vefat ettiğini, vefat sebebiyle kızının destekten yoksun kaldığını, aracın sigortasının bulunmadığını belirterek, öncelikle İstanbul 5 ATM’nin 2016/71 Esas dosyası ile birleştirilmesini 40.929 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 65.927,09 TL na yükseltmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete herhangi bir başvurunun bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, kazaya karışan aracın cinsinin tespiti gerektiğini, müterafik kusur indirimine gidilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Ana dava yönünden, … yönünden açılan davanın reddine, 2-Birleşen dava açısından; 92.406,89 TL tazminatın 19/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı güvence hesabından alınarak davacı …’a verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Birleşen dava yönünden itiraz etmediklerini, ana dava yönünden … yönünden olan kısmını kabul etmediklerini, ilk derece mahkemesince tanık beyanlarına itibar edildiğini, müvekkilinin kazadan hemen sonra imam nikahlı olarak bir başka kişi ile birlikte yaşadığını kabul ederek tazminat taleplerinin reddine karar verildiğini, tanık …’nun beyanı dışında kaza sonra evlilik yaptıgına ilişin hiçbir bilgi belgenin bulunmadığını, müvekkili hakkında yapılan mali ve içtimai durum araştırmasında da müvekkilinin evlilik yaptığına ilişkin hiçbir tespit yapılmadığını, 07.05.2019 tarihli beyan dilekçesinde de belirttikleri üzere müvekkilinin 2019 yılı Nisan ayında … ile resmi nikahlı olarak evlendiğini, müvekkilinin ölen eşinden olan destek tazminatının müvekkilimizin nikah tarihi baz alınarak yapılması gerektiği ve davanın bu yönü ile kabul edilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Doğrudan dava açılamayacağı, öncelikle Sigorta Şirketi’ne başvuru yapılması gerektiğini, müteveffanın kaza sırasında kask takmadığını, müterafik kusur nedeniyle tazminattan %20 oranında indirim yapılması gerektiğini, bu husus dikkate alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, müteveffanın annesi hayatta ise tazminat hesabında annenin payının da dikkate alınması gerektiğini, müteveffanın anne ve babasının da destek payı olduğu dikkate alınarak, davacı yönü ile destek tazminatı hesabı için ek rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ve birleşen dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 17/10/2012 tarihinde …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazasında …’ın vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. Müteveffanın babası … 12/03/1999 tarihinde ve annesi … da 15/04/1999 tarihinde vefat etmiş olduğundan, diğer bir ifade ile müteveffadan önce vefat etmiş olduklarından pay hesabına ve ayrıca, asıl kusur desteğe yansıtılamayacağı gibi, müterafik kusur da aynı şekilde desteğe yansıtılamayacağından, müterafik kusura yönelik istinaf itirazları yerinde değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Sigorta kuruluşuna yazılı başvuru halinde eklenmesi gereken belgelere madde metninde açıkça yer verilmemiş; Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2.2.1 maddesinde ise kaza veya zararın tespit edilebilmesi için gerekli tüm belgeler ifadesi kullanılarak tek tek belgelerin sayılması yoluna gidilmemiştir. Ayrıca sigortacının hak sahibinden münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme sigorta şirketi için belirlenen sekiz günlük ödeme süresinin başlangıcı için önem taşıyacaktır. Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemede dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen Sigorta şirketine başvuru koşulu da mahiyeti itibariyle eksik evrakların tamamlanması ya da dava tarihinden sonra başvuru yapılması suretiyle her zaman giderilmesi mümkün olduğundan usul ekonomisi ilkesi gereğince tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Somut uyuşmazlıkta, esas davanın, 22/01/2016 dava tarihi itibarıyla 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olmadığından, esas dava açısından sigorta şirketine başvuru dava şartına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Ancak birleşen davanın, 19/07/2017 dava tarihi itibarıyla 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olduğundan, davacı vekilince kaza tarihine göre başvuruya gerek olmadığı savunulmuş, Mahkemece bu konuda önel verilmemiş ise de, birleşen dava açısından sigorta şirketine başvuru dava şartına yönelik istinaf itirazı yerindedir. Bu kabul ile mahkemece davacı tarafa birleşen dava açısından başvuru dava şartının tamamlanması için ara karar kurularak mehil verilmelidir. TBK gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Destekten yoksun kalma tazminatının mahiyeti ve amacı, ölenin eylemli yardımını alanların, desteğin ölümünden sonra da bu yardımdan mahrum kalmaması olduğuna göre; destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için, her şeyden önce, destek alma hakkı olan kişinin destek alma ihtiyacının devam etmesi gerekir. Bu itibarla; ölenden eş sıfatıyla destek alan kişinin yeniden evlenmesi halinde, evlenen eşin, desteğinden yararlandığı kişinin yardımından yoksun kaldığından bahsedilemeyeceği ve desteği olan (eski) eşinden dolayı destek tazminatına hak kazanamayacağı açıktır.Somut olaya bakıldığında; birleşen dosyada davacı eşin dava devam ederken (10/04/2019 tarihinde … ile) evlenmiş olduğu, somut gerçeğin bulunduğu durumda, varsayımlara dayalı hesaplama yapılamayacağı; destek alacaklısı olan davacının ancak eşinin ölüm tarihi ile kendisinin yeniden evlendiği tarih aralığı için tazminata hak kazanabileceğinden, Mahkemenin “tanık beyanına itibar edilerek davacının kazadan hemen sonra bir başkası ile imam nikahlı olarak evlendiği anlaşıldığından davacının destek tazminatı talep hakkının söz konusu olmayacağı,” gerekçesiyle esas davadaki talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu hususa yönelik istinaf itirazı yerindedir. (Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2021/87 E. ve 2021/3332 K. sayılı kararı). Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/04/2022