Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/836 E. 2022/925 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/836
KARAR NO: 2022/925
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2017/552 Esas – 2019/1245 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 12/05/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31/08/2011 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müvekkilinin sevk ve idaresindeki motosikletin çarpışması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın oluşumunda müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını, diğer araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle yaralandığını, bacağına platin takıldığını, … plakalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde trafik poliçesinin bulunduğunu, davalıya 21/06/2016 tarihinde başvuru yapıldığını ancak davalının sağlık raporu istediğini, sağlık raporunun da davalıya iletildiğini ancak bir cevap verilmediğini beyanla fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 3.200,00 TL sürekli maluliyet, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 3.300,00 TL tazminatın davalıya başvuru tarihi olan 21/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili nezdindeki poliçesinin teminat limitinin 200.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, davacının maluliyeti yönünden ATK 3. İhtisas dairesinden rapor alınması gerektiğini, SGK dan davacıya yapılmış ödeme olup olmadığının sorulması ve belirlenecek tazminattan indirilmesi gerektiğini, davacının kazada koruma kaskı ve diğer aksesuarları takıp takmadığının ve zararın meydana gelmesinde müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin kazadan önce temerrüte düşürülmediğini ve bu nedenle faiz talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddini karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Kısmen Kabulüne, 3.200,00 TL sürekli iş göremezlik ve 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar …’e vesayeten … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar …’e vesayeten … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 13/01/2020 tarihli beyan dilekçesinde açıklandığı üzere davanın kısmi dava olarak değil belirsiz alacak davası olarak açıldığını, talep dilekçesiyle talep edilmeyen kısım bakımından zaman aşımı süresinin geçtiği iddiasının kabul edilemeyeceğini ve davanın ikame edilmesi ile ceza zaman aşımının kesildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere talepte bulunduğu, dava dilekçesinde açıkça belirsiz alacak davası açtığını belirtmediği gibi dilekçenin anlatımından da belirsiz alacak olduğuna dair açıklamada bulunmadığı, ıslah dilekçesinde de belirsiz alacak olduğu yönünde ibare yer almadığı anlaşılmakla buna değinen itirazları yerinde görülmemiştir.2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zaman aşımına uğrar.” denilmektedir. Aynı Kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Zararın ve failin uzamış zaman aşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zaman aşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 tarih, 2008/4-326 E. ve 2008/325 K.sayılı kararı). Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zaman aşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/4765 Esas ve 2021/7355 Karar sayılı kararı). Konuya ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/2878 Esas ve 2014/3289 Karar sayılı kararında da “Öğreti ve uygulamada kabul edilen genel kurala göre, zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti (kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır. Eğer zararın kapsamını belirleyici husus “gelişmekte olan bir durum” ise zaman aşımı bu gelişme sona ermedikçe işlemeye başlamaz. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki “gelişen durum” aynı olaya ilişkin olarak zaman içinde zararın artması veya yeni zararların doğması halidir. Bundan ayrı, zarar görenin kendi imkanlarıyla ya da başkasının yardımıyla zarar verici fiilin sonuçlarının gidişini ve kesinleşen durumu değerlendirebilmesi gerekir. Özellikle, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşmaktadır. Zararın mahiyet ve şümulü hiç anlaşılmadan mutlaka haksız eylem tarihinden itibaren dava açılması gerektiği yolundaki bir görüş, “zararı öğrenme” kavramına uygun düşmez. Nitekim, İsviçre Federal Mahkemesi kararları ve öğretide, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zaman aşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2020/1286 Esas ve 2020/4098 Karar sayılı kararında da: “2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 1. fıkrasında “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zaman aşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı maddenin 2. fıkrasında ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkemece Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 20/06/2014 tarihli 1158 sayılı raporunda; 2005 yılında sol kalça kırığı nedeniyle opere edilen hastanın 04/07/2013 tarihinde yapılan muayenesinde; sol kalçalateralde insizyon skarının olduğu, davacı …in geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen arızası sebebiyle %50.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği, bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği belirtilmiş, ATK 3. İhtisas Kurulunun açıklanan bu raporu 28/10/2014 tarihli duruşma sırasında taraf vekillerine tebliğ edilmiştir. Bu aşamadan sonra yerel mahkemece alınan hesap raporu ise davacılar vekiline 19/02/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davacılar vekili tarafından 19/02/2015 tarihinde sunulan ıslah dilekçesinde maddi tazminat istemi artırılarak 29.207,75 TL ye çıkarılmış, ıslah harcı ise 11/03/2015 tarihinde yatırılmıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle; kaza 12/12/2005 tarihinde meydana gelmiş, davacı zararını Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 20/06/2014 tarihli maluliyet raporuyla 28/10/2014 tarihli duruşmada öğrenmiş olup, 2918 sayılı Kanunun 109. maddesinin 1. fıkrasındaki 2 yıl ve aynı maddenin 2. fıkrasındaki 10 yıllık süre geçmeden tazminat miktarını 19/02/2015 tarihli ıslah dilekçesiyle artırmış ve 11/03/2015 tarihinde ıslah harcını yatırmıştır. Her ne kadar mahkemece ıslahla artırılan kısmın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; 2918 sayılı Kanunun 109. maddesinin 2. fıkrasındaki 10 yıllık zaman aşımı süresi dikkate alınmamıştır. Şu halde; mahkemece davacı …in maddi tazminat isteminin ıslahla artırılan kısmının zaman aşımına uğradığı gerekçesi ile davacının ıslahla artırdığı maddi tazminat istemi yönünden verilen ret kararı usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” yönünde karar verilmiştir.) Somut uyuşmazlıkta; Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 2. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 12/04/2019 tarihli raporunda; 2005 yılında sol kalça kırığı nedeniyle opere edilen hastanın 04/07/2013 tarihinde yapılan muayenesinde; sol kalçalateralde insizyon skarının olduğu, davacı …’in geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen arızası sebebiyle %5.2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği, bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği belirtilmiş, ATK 2. İhtisas Kurulunun açıklanan bu raporu davacı vekiline 04/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, yerel mahkemece alınan hesap raporu ise davacılar vekiline 06/11/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davacılar vekili tarafından 21/11/2019 tarihinde sunulan ıslah dilekçesinde maddi tazminat istemi artırılarak 29.523,43 TL’ye çıkarılmış, ıslah harcı ise aynı gün yatırılmıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle; kaza 31/08/2011 tarihinde meydana gelmiş, davacı zararını Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 12/04/2019 tarihli maluliyet raporuyla 04/05/2019 tarihinde öğrenmiş olup, 2918 sayılı Kanunun 109. maddesinin 1. fıkrasındaki 2 yıl ve aynı maddenin 2. fıkrasındaki 10 yıllık süre geçmeden tazminat miktarını 21/11/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle artırmış ve aynı gün ıslah harcını yatırmıştır. Her ne kadar mahkemece ıslahla artırılan kısmın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; 2918 sayılı Kanunun 109. maddesinin 2. fıkrasındaki 10 yıllık zaman aşımı süresi dikkate alınmamıştır. Şu halde; mahkemece davacının ıslahla artırdığı maddi tazminat istemi yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken zamanaşımı nedeniyle ret kararı verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmüştür. Bu nedenle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın Kabulüne, 23.200,20 TL sürekli iş göremezlik ve 6.323,23 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 29.523,43 TL’nin 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Alınması gereken 2.016,74 TL harçtan 31,40 TL peşin harç ve 95,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 126,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.890,34 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harç ve 95,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 126,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan 700,00 TL bilirkişi ücreti, 359,30 TL posta ve tebligat masrafı, (562,00+314,50=)876,50 TL ATK fatura ücreti olmak üzere toplam 1.935,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın kabul edilen kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 87,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.12/05/2022