Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/606 E. 2020/518 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/606
KARAR NO: 2020/518
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
ARA KARAR TARİHİ: 07/08/2019
NUMARASI: 2019/519 Esas ( Derdest Dosya)
DAVA: Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 12/03/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesince verilen 07/08/2019 ara kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı … sevk ve idaresindeki, davalı … Ltd. Şti adına kayıtlı … plakalı araç ile meydana gelen tek taraflı trafik kazası neticesinde yaralandığını ve gözlerinin kör olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığını bu nedenle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi tazminatın bütün davalılardan ve 200.000,00 TL manevi tazminatın davalı … Ltd. Şti ve diğer davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. cevap dilekçesinde özetle; kusur durumunun hesaplanmasını, davacının maluliyet oranının belirlenmesini, SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığı hususlarının belirlenmesini bu nedenle davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; kazanın davacının beyan ettiği şekilde meydana geldiğini, kendisinin kaza nedeniyle mağdur olduğunu, duruşmadaki sözlü beyanında da patronunun haberi olmadan davacının araca bindiğini beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; maddi tazminat talepleri bakımından davanın feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat talepleri yönünden davanın kısmen kabulüne, Takdiren 20.000TL manevi tazminatın davalılar … Ltd. Şti’den ve …’dan kaza tarihi olan 11.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin kısmın reddine, davalılardan … Ltd. Şti yönünden yargılama sırasında tensip ara kararı uyarınca 15.01.2015 tarihinde yapılan 5.000,00 TL geçici ödemenin, infaz aşamasında dikkate alınmasına, davalı … şirketinden talep edilen manevi tazminat bakımından, dava dilekçesinde sigorta şirketinden manevi tazminat talebinin bulunmaması nedeniyle, karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminat miktarının çok düşük belirlendiğini, müvekkilin dava konusu kazanın meydana geldiği ve …’a ait olan … plakalı araca şirket sahibi … adına adı geçen aracı Trabzon’a götürmek üzere bindiği, bu araçla geçirdiği ağır kaza sonucunda 2 gözünü de kaybetmiş olup maluliyet oranı %100’e yakın olduğunu, aracın sürücüsü … olayda %100 kusurlu olduğunu ve Mahkemeye verdiği dilekçecde bu durumu ikrar ettiğini, Yerel Mahkeme de gerekçeli kararında davalılardan …’ın işleten olarak sorumlu olduğunu kabul etmiş olmasına rağmen hukuki nitelendirmede hataya düşerek KTK’daki kusursuz sorumluluk hükümlerini uygulaması gerekirken genel hükümlere göre olayın değerlendirilerek 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi ne hukuka ne de hakkaniyete uymadığını, aracı işletenlerden … ayrıca kusurlu olduğundan (kusursuz sorumlulukta kusurun etkisi) tazminat miktarının takdirinde bu durumun dikkate alınması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davalıların olayda munzam kusuru bulunduğundan zarar görenin ortak kusuru tazminat miktarında bir indirim sebebi teşkil etmeyeceğini yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilin araca kendi rızasıyla bindiği kabul edilse dahi bu durum tazminatta indirim sebebi yapılamaması gerektiğini, Mahkemece usule aykırı olarak davalı tanıkları dinlendiğinden, usulüne uygun tebligata rağmen süresinde cevap vermediklerinden delil ve tanık listesinin kabulünün hatalı olduğu, müvekkilinin hak kaybına uğramaması açısından tanıkların beyanlarına karşı itirazlarını bildirdiklerini, Yerel Mahkeme gerekçeli kararında netice-i talebimizde manevi tazminatın 1 ve 2 no’lu davalıdan tahsili talep edildiği gerekçesiyle davalılardan Sigorta şirketini manevi tazminatın tahsili açısından kapsam dışı bırakarak hatalı bir karar verdiğini, zira Yerel Mahkemenin 31/03/2016 tarihli celsesinde dava dilekçesi sözlü olarak ıslah edilerek manevi tazminat yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi talebinde bulunduklarını, yine aynı şekilde 27/12/2016 tarihli celsede de “Biz manevi tazminatı tüm davalılardan istiyoruz” şeklinde netice-i talebi sözlü ıslah edilerek değiştirildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı …. Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hatalı olup kaldırılması gerektiğini, davalı …’nın müvekkil şirket yetkilisi …’nun çalışanı olmadığını, bu sebeple müvekkilinin adam çalıştıranın sorumluluğu hükümlerine göre sorumlu tutulamayacağını, davacının bilgi ve rızası dışında araca bindiğini, bu nedenle de müvekkiline kusur verilemeyeceğini, hatır taşıması kabul edildiği halde davacının manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilin meydana gelen olayda hiçbir sorumluluğu bulunmadığı halde kısmı tazminat ödemeye mahkum edilmesinin hatalı olduğunu, davacının maddi tazminat yönünden davadan kısmi feragatine rağmen lehine dava dilekçesinde talep olunan maddi tazminat miktarı üzerinde nispi vekalet ücreti hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu, kararın bu yön itibarıyla kaldırılması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizin 20/06/2019 tarih ve 2017/2132 Esas-2019/964 Karar sayılı ilamı ile; davalı … Ltd. Şti vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına dair verilen karar gereğince mahkemesine gönderilmiş ve mahkemesince yeniden yapılan yargılama sırasında; Davacı vekili, mahkemenin 2014/1785 Esas, 2017/705 Karar sayılı dosyasında kendi istinaf başvurusunun Dairemizce incelenmediğini yalnızca davalıların istinaf itirazları hakkında karar verildiğini bu nedenle yeniden dosyanın iadesi ile itirazlarının incelenmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; 07/08/2019 tarihinde davacı vekilinin talebinin REDDİNE,” dair ara karar verilmiştir. Bu ara kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunarak; daha önceki istinaf başvuru dilekçelerinin incelenmeden karar verildiğinden dosyanın tekrar istinaf mahkemesine iadesi gerekirken bu talebin reddinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere itiraz verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. HMK’nın 341.maddesine göre, ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesinin 07/08/2019 tarihli ara kararın istinafı talebinin HMK’nın 341/1 madde – 352/1-a gereğince reddi gerekmiştir. Ancak; davacı vekilinin istinaf talebinin, Dairemizin ilk kararında değerlendirilmediği anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde; Davacı vekili, dava dilekçesinde açıkça … numaralı poliçeye dayanarak dava açtığını belirtmiş (zorunlu trafik sigortası olarak maddi tazminat talep ettiği ve bu poliçede manevi tazminat klozu bulunmadığı), netice-i talep kısmında “200.000 TL manevi tazminat talebinin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 1 ve 2 nolu davalılardan tahsilini” talep etmiştir. Sigorta şirketi 3 nolu davalı olup, davacı vekili sözlü ıslah yolu ile manevi tazminatın tüm davalılar yönünden kabulünü talep ettiğini bildirmiş ise de; Islah yoluyla önceki talebin tamamen değiştirilmesi veya genişletilmesi mümkün olmakla birlikte, dava dilekçesinde bulunmayan yeni bir talebin ve tarafın eklenmesi olanağı yoktur. Davacı vekilinin, 31/03/2016 tarihli celsede, manevi tazminatı, tüm davalılardan talep ettiğini beyan ettiği ancak ıslah harcını yatırmadığı; Yine davanın tam ıslah edildiği kabul edilse dahi davacı vekili tarafından HMK’nın 180.maddesi gereğince yeni bir dava dilekçesi verilmediği görülmektedir. Bu nedenle ıslah koşulları oluşmamıştır. Kaldı ki ıslah dilekçesi ile de davaya taraf eklenemeyeceğinden (Dava dilekçesinde poliçe numarası da belirtilerek zorunlu trafik sigorta poliçesine dayanılmıştır. Manevi tazminat klozu ise dava konusu olmayan ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesinde yer almaktadır.) mahkemece manevi tazminattan sigorta şirketinin sorumlu tutulmaması doğrudur. Bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Davacı vekilinin davalıların süresinde cevap ve tanık bildirmediklerine ilişkin istinaf itirazlarına gelince; Tebligat Kanunu’nun 12. maddesine göre, hükmi şahıslara tebliğin selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Aynı Kanun’un 13. maddesine göre de tebliğ yapılacak bu kişiler her hangi sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde tebliği orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. 25.01.2012 tarihli ve 28184 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gerektiği, bu kişilerin de bulunmaması halinde bu hususların tebliğ evrakına yazılarak tebligat, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır. Hukuk Genel Kurulu’nun 14.12.2011 tarih ve 2011/21-882 Esas, 2011/767 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Tebligat Kanunu’nun 13. maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahısların derecelendirildikleri görülmektedir. Bir kere, hükmi şahıslar namına kendilerine tebligat yapılabilecek salahiyetli mümessiller mutad iş saatlerinde iş yerlerinde bulundukları ve o sırada evrakı bizzat alacak durumda oldukları takdirde memur ve müstahdemlere tebligat yapılamaz. Saniyen, memur veya müstahdemlere tebligat yapılabilecek hallerde de, önce kendisine tebligat yapılacak şahsın, şirketin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle muhatap hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen veya evrak müdürü gibi esasen bu işlerle tavzif edilmiş bir kimse olması . Böyle bir kimsenin bulunmaması halindedir ki (bu durum tebliğ mazbatasına dercedilmek suretiyle) o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme tebligat yapılabilir. Daha önce kendisine tebligat yapılması gereken kimselerin bulunmadıklarını veya tebligatı bizzat alamayacak durumda olduklarının ispatı bakımından mazbatada yer alacak kayıt bilhassa önemlidir (E. Moroğlu, Makalelerim I, İstanbul 2001, s. 4-5). Somut olayda mahkemece, 19/11/2015 tarihli celsede, davalı … şirketine çıkarılan tebligatın usulüne uygun olduğu kabul edilmiş ancak tebligat üzerinde ” birlikte çalışan vekil ve reşit şirket işçisi …’a” tebliğ edildiği belirtilmiş ise de, Tebligat Kanun’nun 12. ve 13. maddeleri gereğince Şirket yetkilisinin işyerinde bulunup bulunmadığı ve sebebi gösterilmediğinden yapılan tebligat usulüne uygun değildir. Bu nedenle cevap dilekçesinin süresinde olduğunun kabulü gerekir. Davalı … şirketi tanıkları cevap dilekçesinde belirtildiğinden, süresinde bildirildiği kabul edilerek dinlenilmesinde usulsüzlük yoktur. Buna yönelik davacı vekilinin istinaf itirazının reddi gerekmiştir. Mahkemece, davalı sürücü, %100 kusurlu kabul edilerek kusur raporu alınmamıştır. Davacının yolcu olması ve bu nedenle kazanın oluşumuna etki edecek bir kusurunun bulunmaması nazara alındığında mahkemece kusur raporu alınmamış olması sonuca etkili görülmediğinden davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre işletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Aynı Kanun’un 85/1. maddesinde ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” Davanın müteselsil sorumluluk hükümlerine dayalı olarak açıldığı bu nedenle davalıların zararın tümünden sorumlu olması gerektiğinden manevi tazminata ilişkin hüküm kurulurken müteselsil sorumluluk hükümlerine göre karar verilmemiş olması doğru olmamıştır. Buna ilişkin davacı vekilinin istinafı yerindedir. Davalı … şirketi vekilinin cevap dilekçesi ile hatır taşıması indirimi yapılmasına ilişkin savunması bulunmasına ve bu konuda tanık dinlenmesine, davacı tarafın da hatır taşıması bulunmadığı yönündeki itirazlarına rağmen mahkemenin gerekçesinde hatır taşıması şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılmaması doğru olmamıştır. Bu yönde ki davacı vekili istinaf talebinin kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına ilişkin istinaf itirazına gelince: Dairemizin ilk kararında açıklandığı üzere, Mahkemece davacı …’nın yaralanması nedeniyle yaralanmanın mahiyeti, yaralanmanın geçici ya da kalıcı mı olduğu, maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı, iyileşme süresi konularında hiçbir inceleme yaptırılmadan ve rapor alınmadan karar verilmiştir. O halde Mahkemece; meydana gelen trafik kazası sonucu yaralandığı iddia edilen davacı …’nın yaralanmasının mahiyeti, maluliyet oluşmuş ise geçici ya da kalıcı mı olduğu, kalıcı maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı ve iyileşme süresi konusunda ATK ‘dan yada üniversitelerin adli tıp ana bilim dalı başkanlıklarından olay tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre bilirkişi rapor alınması ile tarafların mali ve sosyal durumları ile yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendirilerek somut olaya uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı istinafı bakımından yukarıda belirtilen şekilde, davalı istinafı bakımından Dairemizin ilk kararı doğrultusunda işlem yapılarak karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesince verilen ara kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşamasında yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/03/2020