Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/545 E. 2022/481 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/545
KARAR NO: 2022/481
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/11/2019
NUMARASI: 2017/1142 Esas – 2019/852 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar )
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının … plakalı aracının, davalının sigorta ettiği … plakalı aracın 23.07.2015 tarihinde arkadan çarpması ile maddi hasara uğradığını, davacının aracının tamiri için gerekli bilirkişi raporunu Almanya’da temin ettiğini ve devamında gerek araç maliki gerek aracı kullanan kişi gerekse de davalı … şirketine karşı İstanbul ..1.İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, icra takibine davalı tarafça itiraz edildiğini, itiraz dilekçesinde davalının KTK kapsamında sigorta şirketine başvuru zorunluluğuna itiraz nedenleri arasında yer verildiğini ancak dava konusu kazanın 26.04.2016 tarihinden önce meydana geldiğinden itirazın dayanaksız olduğunu, öte yandan icra takibinden ödeme emri gönderilmesinin de sigorta şirketine başvuru niteliğine sahip olduğunu, her davanın, dava konusu olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanunlara göre karara bağlanacağını, davalı tarafından itiraz gerekçeleri arasında sigorta poliçesinin kazadan sonra düzenlendiğini iddia ettiğini, bu iddianın trafik kaza tutanağı ekinde yer alan sürücü …’ya ait ceza bilgilerinde yer alan kaza saatini 13.30 olduğu dikkate alındığında ve kaza tutanağında sigorta poliçesi numarasına ve sigorta bitiş tarihine eksiksiz olarak yer verilmiş olması karşısında temelsiz kaldığını, kaldı ki ölçüm tutanaklarında yer verilen saatlerin ilgili alkol ölçüm cihazının saat ayarının yapılmamış olduğunun dikkate alınması gerektiğini, sigorta poliçesinde sadece başlangıç, bitiş tarihi ve sona erme tarihinin yazılı olduğunu, başlangıç ve sona erme saatinin gösterilmediğini, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı … şirketinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, davalı itirazında haksız olduğundan % 20’den az olmamak üzere icra ve inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazada davacıya ait araçta meydana geldiği iddia edilen hasarın poliçe kapsamında olmadığını, zira davalıya ait poliçenin düzenleme saatinin kaza saatinden sonra olduğunu, 23.07.2015 tarihli kazaya ilişkin maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağından “davacı tarafa ait … plakalı aracın önünde aniden duran … plakalı araca çarpması sonucunda” maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğinin anlaşıldığını, meydana gelen kazadan sonra olay mahalline gelen trafik ekibince 13.14 ve 13.15 saatlerinde alkol raporu alındığını, hayatın olağan akışına göre kaza saatinden önce alkol raporu alınamayacağına göre sözü edilen 13.14 ve 13.15 saatinde alınan alkol raporlarının kazadan sonra alındığını, bu hususun kaza saatinin 13.14’den önce olduğunu açıklıkla ortaya koyduğunu, buna göre davalı şirket nezdinde 23.07.2015-2016 tarihinde saat 13.18 itibari ile düzenlenen 219672901/0 nolu ZMMS Poliçesi ile sigortalanan … plakalı araca ilişkin poliçede poliçe tarihinin 23.07.2015 ve saat 13.18 olduğunun açıklıkla görüldüğünü, davalı nezdinde sigortalanmadan gerçekleşen kaza bakımından davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafça … plakalı araç sürücüsüne uygulanan cezai işleme ilişkin ceza bilgilerinde saatin 13.30 olduğu yönündeki beyanının da kaza saati bakımından hiçbir önemi olmayan bir iddia olduğunu, anılan belgenin kaza saatini değil, cezai işlemin sisteme girildiği saati gösterdiğini, söz konusu belge incelendiğinde 13.30 ibaresinin ceza bilgileri başlığı altında yer aldığının açıklıkla görüldüğünü, 13.30 ibaresinin tutanak numarası da belirtilen cezanın, tutanağın tarihi, tutanağın saatini ifade ettiğini, oluşan kazaya ilişkin öncelikle alkolmetre ölçümünün yapılması, (saat 13.14), bundan sonra kaza tespit tutanağının düzenlenmesi, son olarak da ceza tutanağı düzenlenerek cezai işlem uygulanması (saat 13.30) makul ve mantıklı bir oluş açıklaması olduğunu, kazadan sonra düzenlendiğinde şüphe bulunmayan sigorta poliçesi sebebi ile davalının herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davanın ve icra tabikinin muhatabının kazaya karışan araç işleteni olduğunu, sorumluluğu kabul anlamına gelmemek kaydı ile kazaya ilişkin kusur oranlarının ve hasarın bilirkişi marifetiyle tespitinin sağlanması gerektiğini, davalının herhangi bir poliçe teminatı ve sorumluluğu bulunmamasına rağmen, sorumlu olduğu iddia edilse dahi davalının, sigortalısının kusur oranı ile sorumlu tutulabileceğini, kusur raporu alınması gerektiğini, kaza tespit tutanağında belirtilen kural ihlalinin asli kusur sayılan hallerden olmasına rağmen tam kusur ifade etmediğini, salt kaza tespit tutanağındaki kural ihlaline göre hükm kurulmasının Yargıtay Kararlarına aykırı olacağını, davacının aracında meydana geldiği ve Almanya’da tespit ile ortaya konulduğu iddia edilen hasara ve olay yerine ilişkin çekilmiş fotoğraf bulunmadığını, kazadan 15-20 gün sonra Almanya’da yapılan tespitin 23.07.2015 tarihli kazada oluşan hasar olduğunun davacı tarafından ortaya konulamadığını, 23.07.2015 tarihli kaza tespit tutanağında sadece davacı aracının sağ arka kısmının hasarlandığının belirtildiğini, bu hasara ilişkin davacı tarafından herhangi bir delilin sunulmadığını, söz konusu ekspertiz raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, kusur ve hasarın miktarının ispat ve yargılamayı gerektirmesi nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu edilen kazanın ceza tutanağına göre meydana geldiği saatin 13:30 olduğu tartışmasız olduğunu, salt alkol raporlarında yer alan 13:14 – 13:15 saatleri dikkate alınarak Yerel Mahkeme tarafından “davalı şirketin teminatının bulunmadığı” yönündeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkeme tarafından hangi gerekçe ile alkolmetre cihazının saatine itibar edildiği, neden trafik ceza makbuzunda yer alan saate itibar edilmediği de gerekçeli kararda denetime elverişli olarak açıklanmadığını, müvekkilinin dava konusu kazada kusursuz olduğunu, kaza tespit tutanağı düzenlenirken dahi davalının düzenlediği tüm poliçe bilgilerine yer verildiğinden davalının teminat sorumluluğunun olup olmadığı hususunun Müvekkilinin bilemeyecek durumda olduğunu, dava konusu kazada meydana gelen hasarın giderilmesinden, zorunlu mali sorumluluk sigortacısının, işletenin ve araç malikinin müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminata yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, davaya konu trafik sigorta poliçesi 23/07/2015-2016 vadeli olarak düzenlenmiştir. Sigorta poliçesinin 2.sayfasında “İşbu poliçe ve ekleri Düzce’da 23.07.2015 tarihinde saat 13:18’da 1 asıl 2 suret ve 2 sayfa olarak tanzim edilerek Sigortalıya teslim edilmiştir.” ibaresinin ve tanzim yeri klozu: ile makbuz tarihi: 23/07/2015 ve Sigorta primi sigortacının ya da yetkili acentesinin ikametgahında makbuz karşılığı ödenir. İşbu poliçe peşin ödeme esasına göre tanzim edilmiştir. Sigorta priminin tamamının,akit yapılır yapılmaz ve en geç poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir.Sigorta primi ödenmediği takdirde poliçe teslim edilmiş olsa dahi sigortacının sorumluluğu başlamaz.” şeklinde olduğu görülmüştür. Sigorta sözleşmelerinde, sigorta ettirenin borcu sigorta primini ödemek, sigortacının borcu da rizikonun gerçekleşmesi halinde tazminat ödemektir. 6102 sayılı TTK’nın 1424 ve devamı maddeleri birlikte incelendiğinde, sigorta şirketinin kendileri tarafından imzalanmış bulunan poliçenin bir örneğini sigortalıya ulaştırmak ve özellikle primi veya ilk taksiti de poliçenin teslimi karşılığı tahsil etmekle yükümlüdür. Sigorta hukukunda kural olarak, sigorta sözleşmesinin akdedilmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigorta sözleşmesi uyarınca sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için, 6102 Sayılı TTK’nın 1410, 1421, 1430 ve 1431. maddeleri (6762 sayılı TTK’nın 1282 ve 1295. maddeleri) hükümleri uyarınca kazadan önce primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması gerekmektedir. TTK’nın 1295. maddesi emredici nitelikte bir düzenlemedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/5617 Esas- 2020/3230 Karar sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, davalı … şirketi tarafından primin peşin olarak tahsil edilmiş olduğu, kaza tespit tutanağında trafik sigortacısının açıklanmış olmasına göre ve TTK hükümlerine göre poliçenin geçersizliğinin 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceği hususları dikkate alınarak, kazaya ilişkin alkol testlerinin yapılış tarihi 23.07.2015 günü saat 13:14 ve 13:15 olduğu, alkol tespitine ilişkin raporun ve saatin davalı şirketçe düzenlenen ZMSS Poliçesinin kazadan (alkol ölçüm raporundan) sonra saat 13:18’de düzenlendiği ve bu nedenle poliçenin kaza saatinden sonra düzenlendiği anlaşıldığından dava konusu trafik kazasını kapsamadığı kaza anında geçerli bir poliçe olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.17/03/2022