Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/481 E. 2022/848 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/481
KARAR NO: 2022/848
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2015/717 Esas – 2019/770 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 29/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Davacının 02/12/2013 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı araçta yolcu konumunda iken geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu yaralandığını ve bu kaza neticesinde malul olduğunu, davacı kazada yolcu konumunda olduğundan tamamen kusursuz olduğunu, araç sürücüsü …’ın kusurlu olduğunu, … plakalı aracın davalıya zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, kusurlu araç sigortacısı davalının yolcu konumundaki davacının uğramış olduğu maddi zarardan sorumlu olduğunu, davacının kaza sonrasında yaralandığını ve buna bağlı olarak ömrünün sonuna kadar taşıyacağı cismani zararları oluştuğunu belirterek kazanç kaybı, ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan kayıplar ve çalışma gücündeki kaybın tümünün, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL tutarındaki maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek olan avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile talebini yükselterek 69.912,11 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve geçici iş göremezlik tazminatının yasal faizi ile davalı şirketten tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Davacının alacağını temlikname ile dava dışı …’a devrettiğini, davacının kaza nedeniyle oluşan zararlar yönünden davalı şirket tarafından inceleme yaptırıldığını, kaza nedeniyle 112.348,00TL zararın oluştuğunun tespit edildiğini ve temliknameye istinaden alacağı temlik alan dava dışı …’a bu bedelin ödendiğini, alacağın temliki ile alacak hakkının devralan üçüncü kişiye geçtiğini, temlik eden alacaklının bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından, bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapmasının mümkün olmadığını, aktif husumet sebebiyle davanın reddi gerektiğini, tüm zararlarının da karşılandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile 23.021,28 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 19/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargıtay yerleşik uygulamasına göre %20 olarak uygulanması gereken hatır taşıması ve müterafik kusur oranının mahkeme tarafından %10 olarak uygulanmasının hatalı olduğunu, hesaplanan tazminata ayrı ayrı %20 oranında indirim yapılması halinde davacıya yapılan ödemenin yeterli olduğunu, davacıya müvekkili tarafından 10/02/2015 tarihinde yapılan ödemenin ödeme tarihinde yeterli olup olmadığı tespit edilmeden rapor tarihine göre hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, müvekkil şirket tarafından davacıya yapılan ödeme tarihi itibariyle hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılarak hesaplama yapılması halinde davacıya o tarihte ödenen 112.348,00 TL bedelin, davacının tüm zararının karşılandığı ve davacıya ödenen bedelin o tarihte yeterli olduğunu, bilirkişi raporunda bu hususta hiçbir inceleme yapılmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26/02/2020 tarih, 2018/3173 E. ve 2020/2190 K. sayılı kararında açıklandığı üzere “… Borçlar kanunu hükümlerine göre tazminatın saptanması için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Bu nedenle ilk olarak zararla ilgili indirim sebepleri uygulanarak gerçek zarar belirlenecek (önce kusur indirimi, sonra yapılan ödemeler), sonra da tazminattan indirim nedenleri olan 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 43. maddesi) düzenlenen hatır taşıması indirimi ve 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 44. maddesi) düzenlenen müterafik kusur indirimi uygulanacaktır. … Yukarıda ifade olunan hususlar karşısında, davacının uğradığı zararın hesaplanmasından sonra; hesaplanan bu bedel üzerinden, davalı borçluya ait indirim sebebi olan hatır taşıması ve müterafik kusur nedeniyle yapılacak indirimlerin uygulanması ve bu surette sonuç tazminatın belirlenmesi gerektiği açıktır. Oysa mahkeme tarafından hatır taşıması ve müterafik kusur indiriminin davalı ödemesinin tenzilinden sonra yapılması gerekirken önce yapıldığı, yine hatır taşıması ve müterafik kusur indirimlerinin ilgili bozma ilamında belirtildiği şekilde ayrı ayrı yapılması gerekirken, toplam olarak %40 oranı üzerinden yapılarak davacılar aleyhine durum yaratıldığı anlaşılmaktadır” (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 23/06/2020 tarih, 2018/3903 E. ve 2020/3867 K. sayılı kararı). Somut olayda yukarıda yapılan açıklama ışığında; Hatır taşıması ve müterafik kusur ile davalı tarafından davadan önce yapılmış ödemenin varlığı İlk Derece Mahkemesinin kabulündedir. Davalı sigorta şirketi tarafından kaza nedeniyle temlik alan dava dışı …’a 10.02.2015 tarihinde 112.348,00-TL ödeme yapılmış olduğu, dava tarihinden önce dava dışı temlik alandan alacağın geri temlik alındığı, (Ayrıca İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/573 Esas ve 2017/360K sayılı ilamı ile temlikin iptaline karar verildiği) SGK tarafından davacıya rücuya tabi bir ödemenin yapılmamış olduğu göz önünde bulundurularak, 27/11/2017 tarihli aktüer bilirkişi raporu esas alınarak hüküm tesis edilmiştir. Dava 30/06/2015 tarihinde açılmış, sigorta şirketince dava tarihinden önce ödeme yapılmış ve bu yönde ibraname düzenlenmiş, dava iki yıllık süre içinde açılmışsa da, Mahkemece sigorta şirketinin davadan önce yaptığı ödemeye ilişkin, ödeme tarihi itibarıyla borcu kalıp kalmadığı yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının zararı, 27/11/2017 rapor tanzim tarihine göre hesaplanmış ve yapılan ödemenin yine 27/11/2017 tarihe göre güncellenmiş değeri mukayese edilerek değerlendirme yapılmış, mahkemece yine bu tarihe göre yapılan hesaplamaya göre bulunan 204.565,36-TL den hatır taşıması ve müterafik kusurdan kaynaklı hakkaniyet indirimleri toplamı olan % 20 oranında indirim yapılarak sonuç rakama ulaşılmıştır. KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığının, ödeme tarihi ile zararın hesaplanması, yine ödeme tarihine göre ödemenin güncellenmesi, hesaplanan zarar üzerinden hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indirimi uygulanması suretiyle KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığının bu şekilde değerlendirilmesi, şayet ödenmesi gereken tazminat miktarı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa, şimdiki gibi tazminat tutarından davalı tarafından yapılan ödemelerin güncellenerek düşülmesi, hatır taşıması ve müterafik kusur indiriminin yapılması sonucunda oluşacak duruma göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/17531Esas ve 2019/8913 Karar sayılı kararı). Kabule göre de; Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre müterafik kusur indirimi ve hatır taşıması indirimi, ayrı ayrı ve % 20 oranında uygulanması gerekirken, toptan ve (10+10 toplamı) % 20 üzerinden uygulanması da doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/04/2022