Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/428 E. 2022/643 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/428
KARAR NO: 2022/643
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/11/2019
NUMARASI: 2016/788 Esas – 2019/732 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davalılardan …’un kullandığı araçla kendisine çarparak yaralanmasına neden olduğunu, kazaya karışan aracın sigortalayanının ise davalı … Sigorta A.Ş. olduğunu, davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduklarını ancak kendilerine ödeme yapmadıklarını, meydana gelen olay nedeniyle vücut bütünlüğünün zarar gördüğünü bu nedenle maluliyet durumunun, buna bağlı olarak geçici ve kalıcı maluliyet tazminatının, bakıcı giderlerinin ve tedavi masraflarının tespit edilerek tarafına ödenmesine ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili verdiği cevap dilekçesinde, görevsizlik ve yetkisizlik itirazında bulunmuş, meydana gelen kazada kusurun kendilerinde olmadığını, kaza sonrasında davacının tedavi süresince gerekli özeni göstermediğini, talep edilen manevi tazminat miktarının da çok yüksek olduğunu, davacının fizik tedavi masraflarını ve bakıcı giderlerini karşıladığını, kusur konusunda da bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektiğini belirtmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde tazminattan sigorta poliçesinde yazılı olan teminat miktarı ile sorumlu olduklarını, davacının maluliyet oranının ve kusur durumunun bilirkişi raporu ile tespiti gerektiğini belirtmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davalı vekilinin zamanaşımı reddinin davacının açmış olduğu davanın 6100 sayılı HMK madde 107’ye göre belirsiz alacak davası olması nedeniyle ve belirsiz alacak davalarında davanın açılmasıyla birlikte dava konusunun değerinin tamamı üzerinden zamanaşımı süresi kesilmiş olacağından reddine, 2-Davanın kabulüne, 3-3.986,22-TL geçici işgöremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden başvuru tarihi olan 23/05/2016 tarihinden sonraki 8. Gün olan 01/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, diğer davalı … yönünden, 10/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya verilmesine, 4-56.070,88-TL kalıcı işgöremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden başvuru tarihi olan 23/05/2016 tarihinden sonraki 8. Gün olan 01/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, diğer davalı … yönünden, 10/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya verilmesine, 5-10.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan 10/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya verilmesine, 6-Davacının tedavi gideri, bakıcı gideri, taksi gideri taleplerinin dava dilekçesinde bedel olarak belirlememiş ve harçlandırmamış olması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece kabul edilen kusur raporunun hatalı olduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından da özel bir kusur raporunun sunulduğunu, fakat sayın mahkeme tarafından hiç dikkate alınmadığını, çelişki giderilmeden müvekkilinin %100 kusurlu olduğu varsayımı ile hüküm kurulduğunu, müvekkilinin yalnızca kusuru ile sorumlu olduğu maluliyet oranından sorumlu olduğunu, davacının kendi kusuru ile sebebiyet verdiği zararlardan sorumlu olmayacağını, davacının tedavi süresince gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olduğunu, davacının herhangi bir doktor kontrolü olmaksızın, kendi irade ve inisiyatifi ile ayağındaki sargıyı çıkartmış, iyileşme sürecinin uzamasına sebebiyet vermiş olduğunu, eksik ve hatalı oluşturulmuş maluliyet ve kusur raporlarına dayalı olarak aktuer raporu alınması ve bu rapor üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin davacı yana ödemiş olduğu bedellere ilişkin müvekkil lehine herhangi bir mahsup ya da indirim yapılmamış olduğunu, müvekkilinin geçici iş göremezlik tazminatından ve tedavi giderinden sorumlu olmadığını, manevi tazminatın yüksek belirlendiği belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket nezdinde sigortalı … plaka sayılı aracın 10.10.2015 tarihinde karışmış olduğu trafik kazası neticesinde karşı araçta yolcu konumunda olan davacı … yaralanmış olduğunu, dosyaya konu kazada olayın meydana geliş biçimi dikkate alındığında sigortalı araç sürücüsüne atfedilen %100 kusur oranı maddi hukuk gerçekleri ile örtüşmemekte olduğunu, hükme esas alınan raporda her ne kadar kazanın yaya geçidinde meydana geldiği ve bu nedenle sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu belirtilmiş olsa da olayın meydana geliş biçimi incelendiğinde yaya …’nin kazanın meydana geldiği yerden 50mt ilerideki yaya geçidini kullanmadığının anlaşılacağını, dosyada mevcut ifade tutanakları ve hazırlanmış olan Bilirkişi Raporu müvekkil şirket tarafından Uzman Bilirkişiye inceletilmiş ve sigortalı araç sürücüsü ve yaya …’nin %50 kusurlu olduğu belirlenmiş olduğunu, eksik ve hatalı incelemeye dayanan bilirkişi raporuna istinaden hüküm kurulması halinde davalılar bakımından haksız hüküm kurulmuş olacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut uyuşmazlıkta 10/10/2015 tarihinde davalı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … sokağı takiben … caddesine girerek sağa dönüşe geçtiği sırada yolun karşısına geçmekle olan davacı yaya …’ye aracının ön kesimi ile çarptığı nedenle yaralamalı trafik kazası meydana geldiği anlaşılmıştır. Aynı olaya ilişkin İstanbul Anadolu 67. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/360 Esas dosyasında aldırılan 01/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; meydana gelen olayda, sanık sürücü …’un 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 47, 52/a,b maddelerine göre olayda asli ve tam kusurlu olduğunun belirtildiği, yapılan yargılama sonucunda taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan cezalandırılmasına hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmüştür. Mahkemece aldırılan 17/07/2019 tarihli kusura ilişkin bilirkişi raporunda özetle;Davalı sürücü …’un, KTK’nun 53/d-2, 74, Trafik Yönetmeliğinin 109/ c-4 ve 109/dmaddelerini ihlali nedeniyle meydana gelen olayda %100 (TAM) kusurlu olduğu, davacı yaya …’nin kurallara aykırı bir davranışı olmaması nedeniyle olayda kusursuz olduğunun bildirildiği görülmüştür. Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 17/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda davacı yaya ile davalı sürücünün %50 şer oranda kusurlu olduğunun belirtildiği görülmüştür. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; Mahkemece kusura ilişkin alınan bilirkişi heyeti raporu ile ceza yargılaması aşamasında alınan bilirkişi raporlarının birbiri ile uyumlu oldukları, davalı vekili tarafından sunulan bilirkişi raporunun oluşa uygun olmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olmasına göre kusura yönelik istinafın reddi gerekmiştir. Davacının maluliyet durumu ve oranının ATK’dan alınan denetime elverişli rapor ile tespit edilmiş olması nedeniyle davalı vekilinin somut gerekçe sunulmadan maluliyet durumun davacının kusurlu davranıp davranmadığının tespit edilmesini talebinin kabul edilmemiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı …’in dava öncesi yaptıklarını belirttikleri ödemelerin tedavi ve bakıcı giderine ilişkin olduğu, mahkemece geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı yönünden hüküm kurulduğu gözetildiğinde yapılan ödemenin mahsubuna ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin genel şartlar değişikliğinden önce ve halen yürürlükte bulunan KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 27/03/2014 tarih, 2013/ 4616 E. ve 2014/4465 K. sayılı kararında; “2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu, yasa kapsamı dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden varsa trafik şirketi yoksa … ve her iki halde de diğer haksız fiil sorumlularının (işleten ve sürücü gibi) sorumlulukları devam edecektir” yönünde karar vermiştir. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Mahkemece tedavi giderihe hükmedilmediği nedenle bu yöne değinen istinafı da yerinde değildir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının usul, yasa ve hakkaniyete uygun ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle; davalı … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 4.785,59 TL harçtan peşin alınan 1.200,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.585,59 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, Davalı … Sigorta A.Ş. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 4.785,59 TL harçtan peşin alınan 1.196,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.589,19 TL harcın davalı … Sigorta A.Ş.’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.31/03/2022