Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/390 E. 2022/745 K. 18.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/390
KARAR NO: 2022/745
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/10/2019
NUMARASI: 2015/550 Esas – 2019/896 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 18/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; 28.05.2014 tarihinde saat 21.15 sıralarında sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Sultangazi istikametinde seyir halindeyken kavşakta, sinyal vermeden ve hızlı bir şekilde yaya kaldırımından yolun karşısına geçen müvekkili …’a çarparak, müvekkillerinin ağır derecede yaralanmasına neden olduğunu belirterek fazlaya dair talep ve haklan saklı kalmak kaydıyla geçici iş göremezlik nedeniyle 500 TL, müvekkillerinde oluşan kalıcı hasar ve sürekli iş göremezlik nedeniyle 1.000 TL, tedavi masraftan için 200, bakıcı masrafı için 200 TL, hastaneye gidiş gelişlerinde oluşan yol masraftan için 100 TL olmak üzere toplamda dava tarihi itibariyle 2.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin müvekkilinin tedavi ve bakım giderleri ile ilgili maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, maluliyet oranının tespitinde meydana gelen sakatlığın kalıcı hale gelip gelmediği de tespit edilmesi gerektiğini, davacı dava tarihinden önce müvekkil sigorta şirketine herhangi bir başvuruda bulunmadığından dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu tutulabileceğini belirterek davanın reddini, aksi halde tedavi, bakıcı gideri dışında kalan maddi tazminat talepleri bakımından dilekçede belirtilen şekilde hesaplama yapılarak hüküm tesis edilmesini, tedavi ve bakıcı gideri ile ilgili maddi tazminat taleplerinin reddini, kaza tarihinden itibaren faiz talebinin reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Olay günü kendi aracıyla, Mahmutbey yönünden Aksaray istikametine giderken ve otoban yolunda,davacı tarafın otobüsten inip, tramvaya binmek için otoban yoluna yaya olarak girdiğini, yaklaşık 100 metre ötesindeki üst geçidi kullanmadan kendisi bariyerleri aşarak otoban yoluna girdiğini ve kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiğini, kaldı ki olay anında yaklaşık 60 km süratle gittiğini, kaza anında sağ tarafında büyük hafriyat arabası olduğunu ayrıca hemen yanında siyah bir doğan marka araç yolda seyrettiğini, bir anda kamyonun önünden yola geçtiği ve son anda kendisini fark ettiğini, zaten olayın gece saat: 23.00 sularında olduğunu, havada ayrıca sis olduğunu, frene hemen bastığını ancak çarptığını, ileride duran kamyon ve doğan marka siyah aracın yardıma geldiğini, aracıyla hastahaneye götürdüğünü, olayda hiçbir kusurunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davanın kısmen kabulü ile 4.045,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 7.060,50 TL sürekli iş göremezlik(maluliyet ) tazminatı 1.250,00 TL tedavi gideri 423,00 TL bakıcı gideri ve 125,00 TL yol gideri olmak üzere toplam 12.903,50 TL maddi tazminatın davalı … için kaza tarihi olan 28/05/2014, davalı sigorta şirketi için dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 2- 12.500,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; görevli mahkemenini Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, kusur değerlendirilmesini kabul etmediğini, aracının sigortalı olduğunu, karşı tarafın sigortadan zararı tazmin etmesinin mümkün olduğunu, manevi tazminatı kabul etmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 28/05/2014 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı, davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın yaya olan davacı …’a çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır. ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 18/08/2016 tarihli raporda davalı sürücü …’ in % 10, davacının % 90 oranında kusurlu bulunduğu, İTÜ’nün 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan 25/01/2017 tarihli raporunda davacı ve davalı sürücünün % 50’şer oranında kusurlu bulunduğu, 10/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda da davacı ve davalı sürücünün % 50 oranında eşit kusurlu bulunduğunun belirtilmiştir. Ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/627 Esas sayılı dosyasında ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur bilirkişi raporunda iki olasılıklı olarak kusur değerlendirilmesinin yapıldığı mahkemece yapılan yargılama sonucunda 31/03/2016 tarihli karar ile ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur bilirkişi raporundaki davalının tam kusurlu olduğuna ilişkin ihtimal kabul edilerek davalının cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Ceza mahkemesi tarafından hükme esas alınan kusur değerlendirilmesinde davalı …’ın asli kusurlu olduğunun kabul edildiği mahkemece davalı …’ın % 50 kusurlu olduğu kabul edilerek karar verildiği, mahkemece kabul edilen kusur oranın davalının lehine olduğu anlaşılmakla hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı ile uyumlu ve denetlenebilir nitelikte olan raporlara itibar edilerek hesap yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından kusura yönelik itiraz yerinde değildir. Açılan davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki zorunlu trafik sigorta poliçesinden dolayı oluşacak ihtilafın çözümünde Türk Ticaret Kanununda hükümler uygulanacağından başka bir ifadeyle ihtilafın TTK’da düzenlenen hususlardan olması nedeniyle mutlak ticari bir dava söz konusu olup görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesi görevli olacağından davanın esasına girilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur. Göreve ilişkin istinaf talebi yerinde değildir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 27/03/2017 tarih, 2014/19001 E. ve 2017/3223 K., 30/03/2017 tarih, 2015/5763E. ve 2017/3414 K., 21/03/2017 tarih, 2014/20096E. ve 2017/3049 K. sayılı kararları). 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre işletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Aynı Kanun’un 85/1. maddesinde ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda haksız fiil halinde müteselsil sorumluların dış ilişkisi 61.maddede düzenlenerek birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağı kabul edilmiş; müteselsil sorumlar arasındaki iç ilişkisi ise 62.maddede düzenlenmiştir. Müteselsil sorumluluğa ilişkin TBK’nın 162/1.maddesine göre ise müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur. Aynı Kanun’un 163.maddesi gereğince borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder. Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir. Bu nedenle yukarıda belirtilen KTK’nın 85 ve 91. maddelerindeki düzenlemeler gereğince trafik kazası sonucu oluşan maddi zararlardan işleten, sürücü ve trafik sigortacısı zarar görene karşı müteselsilen sorumludur. Zarar gören davacı, TBK’nın 162 ve 163. maddesi gereğince müteselsil sorumluların hepsine karşı dava açabileceği gibi bunlardan sadece birine karşıda tazminat davası açabilir. Davalılar zarara sebebiyet veren aracın ZMMS sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğuna göre aleyhlerine dava açılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöndeki istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesinde, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “, yine 56/2.maddesinde ise “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Bu yasal hükümler gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları ile manevi tazminatın belirlenmesinde hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1. maddesi kapsamında davacı lehine verilen manevi tazminat miktarın manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davalınnı istinaf itirazının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerle; davalı …’in istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı …’in yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken (maddi 881,40+manevi 853,88= 1.735,28) TL harçtan peşin alınan 433,82 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.301,46 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.18/04/2022