Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/385 E. 2022/796 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/385
KARAR NO: 2022/796
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/10/2019
NUMARASI: 2015/13 Esas – 2019/952 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
DAVA TARİHİ: 07/01/2015
KAZA TARİHİ: 29/05/2006
BİRLEŞEN İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2018/148 ESAS 2018/232 KARAR
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/05/2006 günü saat 19:30 sıralarında müvekkillerinin müşterek çocukları …’nun sevk ve idaresindeki motosiklet ile …’a ait ve …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç arasında Çorum Küçük Sanayi sitesi … Cadde ile … Caddenin kesiştiği kavşakta kaza meydana geldiğini, meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların oğlu …’nun kaldırıldığı hastanede vefat ettiğini, kazaya karışan … plaka numaralı araç işleteni … ile davalı … Sigorta A.Ş. arasında akdedilen ZMMS poliçesi gereğince aracın sigortalandığını, müteveffanın çalışarak aile bütçesine katkı sağladığını, kaza gerçekleşmese idi müteveffanın çalışmaya devam edeceğini, bu nedenle müvekkillerinin destekten yoksun kalma zararlarının oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin iş bu davada yetkisiz olduğunu, yetkili mahkemenin Çorum Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, müvekkili … adına kayıtlı … plakalı aracın özel protokol ile 24/11/2005 tarihinde dava dışı …’a satıldığını, kazanın meydana geldiği 29/05/2006 tarihinde müvekkili …’ın fiilen malik olmadığı ve işleten sıfatının da bulunmadığı nazara alındığında müvekkiline izafe edilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkiline atfedilecek herhangi bir kusur olmadığını, Çorum 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/314 Esas sayılı dosyasında verilen kararda tüm kusurun vefat eden …’nda olduğunun tespit edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada davalı … cevap dilekçesinde özetle; Olayın 29/05/2006 tarihinde meydana gelen bir trafik kazası olduğunu, taleplerin zamanaşımına uğradığını, ceza mahkemesi tarafından hakkında beraat kararı verildiğini, kusur ve sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar davacı taraf kaza tarihi itibariyle aracın müvekkili nezdinde sigortalı olduğunu beyan etmiş ise de trafik poliçesinin eki iptal zeylinden de anlaşılacağı üzere kazadan çok önce 17/09/2005 tarihinde sigortalının talebi üzerine poliçenin başlangıç tarihinden itibaren iptal edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin kaza nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; aynı kaza nedeniyle dava açıldığı açıklanarak kazaya karışan … plakalı araç işleteni … ile … Sigorta A.Ş. arasında … poliçe numaralı ZMMS sözleşmesi akdedildiğini, bu sebeple sigorta şirketi aleyhine İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/13 esas dosyası ile dava açıldığını, yargılama esnasında iş bu poliçenin kazadan önce zeyledildiğinin öğrenildiğini, kazanın olduğu dönemde … plaka numaralı aracın geçerli bir ZMMS poliçesi olmadığından güvence hesabına başvuruda bulunulduğunu ancak başvurunun reddedildiğini belirterek davanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/13 esas dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 21.474,58 TL destekten yoksun kalma tazminatının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın üzerinden 12 yıl geçmiş olduğunu, dolayısıyla talebin zamanaşımına uğradığını, … plakalı araç sürücüsünün kazada kusursuz olduğunu, bu nedenle müvekkilinin zarardan sorumlu olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla kusur incelemesi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” 1-Asıl davada davalı … Sigorta A.Ş. yönünden davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine, Asıl davada davalılar … ve … yönünden …’nun 10.737,29 TL, …’nun 10.737,29 TL maddi tazminat talebinin; davacı …’nun 2.000,00 TL, davacı …’nun 2.000,00 TL manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne; Birleşen davada davalılar … ve … yönünden davacıların maddi tazminat taleplerinin derdestlik nedeniyle reddine, Birleşen davada davalı … yönünden davacı …’nun 10.737,29 TL, davacı …’nun 10.737,29 TL maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişilerce yapılan tespitlere rağmen mahkemece hukuka aykırı olarak 24.05.2018 tarihli bilirkişi ek raporu dikkate almadığını ve bu raporun hükme esas alınmama sebebini gerekçeli kararda irdelemediğini, davalı sigorta şirketinin zararın tamamından sorumlu olduğunu, müvekkili davacıların oğullarının %30 kusuru baz alarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, ölen müteveffa …’nun kusurunun davacı müvekkillerine yansıtılamayacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazası ile ilgili olarak yürütülen ceza dosyasında, kazaya karışan sigortasız araç sürücüsü …’ın kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığından bahisle beraatine karar verildiğini, ceza mahkemesince verilen kararın kesinleştiğini, müvekkilinin ZMSS yaptırmamış aracın kusur oranı ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, sürücü ve işletene kusur yüklenemeyen durumda müvekkili kurumun sorumluluğunun doğmasının söz konusu olamayacağını, yerel mahkeme tarafından yapılan kusur değerlendirmesinin eksik incelemeye dayandığını, mahkemece görülen asıl ve birleşen davada hükmedilen tazminat tutarı ve ferilerine mükerrer olarak hükmedildiğini, hüküm kısmında “tahsilde tekerrür olmamak üzere” ibaresinin geçmediğini, bu haliyle kararın icra aşamasında karışıklığa neden olacak, mükerrer ödeme talep edilmesinin söz konusu olacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin müvekkili yönünden hangi hukuki gerekçe ile davanın kabulüne karar verdiği konusunda değerlendirme ve açıklama yapılmadığını, taraflarınca sunulan belgelerin ve beyanların hangi hukuki sebeple nazara alınmadığının belirtilmediğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, bu davada ceza zamanaşımının uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını, kararda mahkemenin ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporu ile bağlı olmadığı iddiasının hukuka aykırı olduğunu, gerek kusur raporlarına gerekse de aktüerya bilirkişisi tarafından sunulan raporlara itirazlarda bulunulduğunu, itirazları değerlendirilmeden hatta ek rapor dahi alınmadan hukuka aykırı raporlara istinaden hüküm kurulduğunu, davacı murislerinin tam kusur ile kazanın meydana geldiğini, kaza tarihi itibariyle müvekkilinin fiilen malik ve işleten sıfatının bulunmadığını, bu nedenle herhangi bir sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, dava şartlarının oluşmadığını, aktüerya bilirkişi raporunda, davacıların talep edebileceği tazminat miktarının her bir davacı için ayrı ayrı 10.737,29 TL olarak belirlendiğini ancak mahkemece hüküm kurulurken her bir davacı için 10.737,29’er TL tazminatın müvekkili ve diğer davalıdan tahsiline karar verilirken birleşen dosyada sanki hüküm altına alınmamış bir maddi tazminat varmış gibi hareket edilerek aynı miktardaki tazminatın ayrı olarak birleşen dosya davalısı …ndan da alınmasına karar verildiğini, mahkemenin hüküm altına aldığı tazminat miktarının hesaplananın tam 2 katı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, yerel mahkemenin bu hususları göz önünde bulundurmaksızın karar verdiğini, ceza dosyasında hakkında beraat kararı verildiğini, olaydan 11 sene sonra açılan davada ne maddi ne de manevi sorumluluğunun bulunmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 29.05.2006 tarihinde davalı …’ın maliki olduğu, davalı sürücü … yönetimindeki … plakalı araç ile desteğin kullandığı plakasız motosikletin çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında motosiklet sürücüsü desteğin vefat ettiği, bu vefat nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 29/06/2006 tarihi ile dava tarihi olan 07/01/2015 tarihi ile birleşen dava tarihi olan 15/02/2018 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Davalı …, … plakalı aracın maliki olduğuna göre, işleten olarak kaza anında bu aracı kullanan sürücünün kusurundan dolayı doğan zarardan davacıya karşı müteselsilen sorumludur. Aracın bir başkası tarafından işletilmesi de bu sorumluluğu kaldırmayacaktır. Bu nedenle Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı … vekilinin, müvekkilinin sürücünün ağır kusurundan etkilenmeyeceğine, illiyet bağının kesildiğine ilişkin itirazları yerinde değildir. Kazaya karışan … plaka sayılı aracın kaza tarihi kapsar ZMMS poliçesi bulunmadığı için birleşen davada …ndan destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiş sonuç olarak asıl ve birleşen davada kazaya karışan … plakalı aracın işleten, sürücü ve … davalı olarak gösterilerek tazminatın müteselsilen tahsili talep edilmiştir.Desteğin kullandığı plakasız motosiklet nedeni ile …ndan maddi tazminat talebinde bulunulmamıştır. Hükme esas alınan kusur raporunda davalı sürücü …’ın tali ve %30 oranında kusurlu olduğu, ölen motosikletli …’nun asli ve %70 oranında kusurlu olduğu tespit edilerek bildirilmiştir. KTK’nın 88. maddesindeki “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesi ile birden fazla kişinin zararı tazminle yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumluluk ilkesi benimsenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 61. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 51.) maddesindeki “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine göre de, zarar gören 3. kişi konumunda olan davacı zararın tamamını, isterse sorumluların hepsinden isterse bir kısmından isteyebilir. Davacı, açıkça kusur oranında sorumluluğa karar verilmesini istemediğine göre, davacının desteğinin de kusurunun bulunması davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Mahkemece; zarar gören 3. kişi konumunda olan davacıların maddi zararının belirlenmesinde, desteğin kazadaki kusurunun davacılara yansımayacağı; KTK’nun 88. maddesindeki müteselsil sorumluluk ilkesinin sonucu olarak, kazaya karışan karşı araç sürücüsünün kazadaki kusurunun da davacıların sıfatı nedeniyle davacılara yansıtılamayacağı hususları gözönünde bulundurularak, herhangi bir kusur indirimi yapılmaksızın hesaplanan tazminatın hüküm altına alınması gerekirken davalı sürücünün kusur oranına göre belirlenen tazminata karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/5931 E. ve 2020/4962 K.,2019/4044 E. ve 2019/5046 K. sayılı kararları). Ancak davacılar karşı araç sürücüsünden, işleteninden ve trafik sigortacısından müşterek ve müteselsil olarak tam zarar talep etmekle meydana gelen kazada tarafların kusur durumu tazminat sorumluluğunda etkili değil ise de davalı araç sürücüsünün hiç kusurunun bulunmaması durumunda davalılardan tazminat talep edilmeyeceğinden, kaza ile davalıların işleten, sürücü ve … olarak sorumlu olduğu aracın işletilmesi arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi açısından çelişkiden uzak, açık ve net bir kusur raporunun alınmasının zorunludur (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/8833 E. ve 2019/3763 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta Ceza dosyası kapsamında alınan kusur bilirkişi raporunda davalı sürücü …’ın kusursuz olduğu bildirilmiş ve ceza mahkemesince … hakkında kusuru bulunmadığından beraat kararı verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince İTÜ’den seçilen bilirkişi heyetinden alınan kusur raporunda ise davalı sürücü …’ın tali ve %30 oranında kusurlu olduğu, ölen motosikletli …’nun asli ve %70 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda aynı olay nedeniyle ceza yargılama aşamasında alınan kusur bilirkişi raporları ile İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan kusur raporu arasında kusur oranlarında çelişki ortaya çıktığı, halde İlk Derece Mahkemesince ceza dosyası da getirtilerek kesinleşip kesinleşmediğinin denetlenmesi, kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulundan kusur raporları arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen çelişkiden uzak, açık, net ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle kusura ilişkin istinaf itirazı yerindedir. Zarara uğrayanın, müteselsil sorumlulardan birini yada bir kaçını seçip onlara karşı tazminat davası açması halinde eğer borç ödenmemişse diğer sorumlu hakkında da zararın tümü için tazminat davası açmasını engellemez. Çünkü zarar görenin tatmini oranında tazminat borcu sona erer. Bu durumda mahkemece önceden ödetilmesine karar verilen bu miktarı geçmemek ve tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla tahsile karar verilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta asıl davada işleten ve sürücü, birleşen davada ise …ndan destekten yoksun kalma tazminat talep edildiği halde İlk Derece Mahkemesince kabul edilen maddi tazminatlar için “tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalıdan tahsile” karar verilmemiş olması doğru olmamıştır. Kabule göre de davacı …’nun yargılama sırasında (karar tarihinden önce) öldüğü halde, HMK’ nın 55/1.maddesi gereğince işlem yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalı … vekili, davalı … vekili, davalı …’ın istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili, davalı … vekili, davalı … vekili, davalı …’ın vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar, davalı …, davalı …, davalı …’ın tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/04/2022