Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/383 E. 2022/938 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/383
KARAR NO: 2022/938
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2016/1393 Esas – 2019/1102 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/05/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19/01/2015 tarihinde müvekkiline ait aracın çalışanlardan …’ün kontrolünde iken yoldaki buzlanma nedeni ile kaza meydana geldiğini, aracın davalı … şirketine kasko sigortası ile sigortalı olduğunu, kaza sonunda müvekkiline ait aracın sigorta eksperi tarafından pert kabul edildiğini, müvekkilinin kasko bedeli için davalıya yaptığı başvurunun davalı tarafından reddedildiğini, davalı şirketin red gerekçesinin yerinde olmadığını, müvekkilinin çalışanı …’ün geçerli ehliyeti bulunmakta olup, kaza sırasında alkollü olmadığını belirterek 1.000,00 TL tazminatın belirsiz alacak olarak sovtaj değeri düşülmek suretiyle dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsilini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili görevsiz mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu … plakalı aracın müvekkili şirkette sigortalı olduğunu, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu, davacının davayı açmakta hukuki menfaati olmadığını, araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu ve üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, talebin poliçe teminatı dışında kaldığını belirterek davanın öncelikle aktif husumet yönünden reddini, görevsizlik kararı verilmesini ve netice itibariyle davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “İspatlanamayan davanın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kaza yerinde tutanak için polisi beklemesinin normal bir davranış olmadığını, kendisi ve arkadaşının güvenliği için kaygan yoldan uzaklaşmak ve hastaneye gitmesinin o an için zorunlu bir davranış olduğunu, polisin sürücüyü belirlemek hususunda somut bir dayanağı olmadığını, kaza tespit tutanağı, savcılık soruşturması ve tanık beyanlarında sürücünün … olduğuna ilişkin hiçbir somut delil bulunmadığını, ilk derece mahkeme gerekçeli kararında ispat külfetinin tayini açısından da hatalı değerlendirme yapıldığını, olayın oluş şekli göz önüne alındığında dinlenen tanık beyanlarına da itibar edilmediğini, aracın rahatlıkla kontrolden çıkabileceği gece ve aniden yağan karın tutunduğu, buzlanma yapmış bir yolda meydana geldiğini, bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle Kasko poliçesi kapsamında maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Kaza tespit tutanağına göre, 19/01/2016 tarihinde, saat 08.55 sıralarında, sürücü …, yönetimindeki mülkiyeti … Tic.Ltd.Şti’ye ait olan … plâka numaralı araç ile Eski Edirne asfalı üzerinde, Habipler istikametinden, Haraççı istikametine doğru seyretmekteyken, … sokak ile kesişen kavşak yerine geldiğinde, direksiyon hakimiyetini kaybederek, önce, aracının ön ve alt kısımları ile kaldırımda bulunan beton mantarlara, sonra da ön kısımları ile aydınlatma direğine çarpmış, hareketine devam ederek, … sokağı geçip, … marketin yan duvarlarına da çarpmış olup araçta maddi hasarlar ve içinde yolcu olarak bulunanların yaralanmaları ile neticelenen trafik kazası meydana geldiği sürücü olarak gösterilen …’nun, (2918 sayılı KYTKnın 52/1b) kuralını ihlal ettiği görüş ve kanaatine varıldığı belirtildiği anlaşılmaktadır. 3 polis memuru tarafından imzalanan 19/01/2016 tarihli tutanakta kaza sonrasında alkolmetre ile yapılan ölçümde, …’nun %120 promil değerinde alkollü olduğunun tespit edildiği kaydedilmiştir. 2918 Sayılı KTK’nın 48. maddesinde uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu belirtilmiştir. Yine Karayolları Trafik Yönetmeliğin “Alkol, Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddeler Etkisinde Altında Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. maddesinde; uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20 promilin üstünde olması durumunda diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu belirtilmiştir. Öte yandan, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5 maddesinde; ve Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. maddesinde, taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nın 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0,50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir. O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK hükümleri gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı ve trafik konusunda uzman kusur bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları) Somut olayda, kaza tespit tutanağında yazılı olan kişinin sürücü olmadığı, sürücünün lavabo aramak için ayrıldığı sırada tutanağın düzenlendiği iddia edilmektedir. Sürücü olduğu iddia edilen … olay yerine geldiğinde …’in hastaneye götürüldüğünü öğrendiğini ve hemen hastaneye gittiğini beyan etmektedir. Aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi memurlarca düzenlenmiş kaza tespit tutanağı ile sürücü belirlemesine esas olan polis memurlarının tanık ile yüzleştirme tutanağında …’nun adı bulunduğundan aksi ispat edilememiş olmakla sürücünün … olduğu itirazı yerinde değildir. Ancak …’nun alkol raporu bulunmakla kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelip gelmediği hususunda içlerinde nörolog bilirkişinin de bulunduğu heyetten rapor alınmaksızın eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde Mahkemece yapılması gereken, alkolün düzeyine bağlı olarak şahıstaki etkilerini değerlendirilebilecek İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı dikkate alınmak suretiyle,kazanın oluşumunda kazanın oluş şekli, yol, hava vs. koşullar bir bütün olarak değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması yönünden yeni bir rapor alınması, ondan sonra varılacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Açıklanan gerekçeyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/05/2022