Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/335 E. 2022/584 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/335
KARAR NO: 2022/584
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 13/09/2019
NUMARASI: 2015/409 Esas – 2019/904 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 25/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile … plakalı aracın 07/06/2013 tarihinde sürücü … sevk ve idaresinde iken asli kusurlu olarak, sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarptığını, meydana gelen çift taraflı maddi hasarlı ve yaralamalı kaza neticesinde … plakalı motosikletin sürücüsü müvekkili …’ın yaralanarak %18 oranında sürekli sakat kaldığını, Çerkezköy Devlet Hastanesi Engelli Sağlık kurulu raporunun dava dilekçesinin ekinde sunulduğunu, bilirkişi incelemesi ile de müvekkilinin sakatlık durumunun tespit edileceğini, müvekkilinin kazadan sonra davalı … şirketine başvurduğunu ve hasar dosyası açıldığını, davalı … tarafından müvekkiline 19/09/2014 tarihinde 32.000,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin mağduriyeti sigorta şirketi tarafından ödenen miktarın çok üzerinde olduğunu, haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan indirimleri kabul etmediklerini belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili için 1.000,00 TL sürekli sakatlık tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsilini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davayı kabul manasında olmamak üzere davacı tarafından söz konusu sakatlığa ilişkin olarak Çerkezköy İş mahkemesi’nin 2014/478 E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, dava sırasında davacı taraf ile sulh olunduğunu ve imza altına alınan ibraname gereğince 32.000,00 TL ödendiğini, dava sırasında imza altına alınan ibranamenin geçersizliğinin taraflar tarafından iddia edilmesi mümkün olmadığını, tazminat ödemesinin davacı vekiline yapıldığını, avukatlık kanunu madde 35/a gereğince davacı taraf vekilince imza altına alınan ibraname ilam niteliğinde olup, davacıların yeniden aynı alacağa ilişkin açtıkları iş bu davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın kaza esnasında kask takmadığını, koruma önlemlerini almadığını, bu nedenle müterafik kusur indiriminin yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabul kısmen reddine, 142.276,98 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 19/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirketin Çerkezköy İş Mahkemesinin 2014/478 esas sayılı dosyasında sulh olduğunu, sulhun kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurduğunu, sulh protokolünce davacıya gerekli ödeme yapıldığını, açılan işbu davanın konusu ve taraflarının sulh olunan dosyayla aynı olmasına ve somut davaya kesin hüküm teşkil eden bir karar bulunmasına rağmen tüm bu hususlar dikkate alınmadan hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığını, kesin hüküm olup olmaması bir dava şartı olduğundan davanın esasına girilmeden resen dikkate alınacak hususlardan olduğunu, işbu durumda mahkemenin somut olayda kesin hüküm şartını gözeterek davanın esasına girmeden dava şartı yokluğundan ret kararı verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, başvurucu tarafından imzalanan ibranamenin iptali için, KTK uyarınca öncelikle müvekkili tarafından ödenen tazminatın, ödeme tarihindeki verilere göre “açıkça yetersiz” olduğunun ortaya konması gerektiğini, bu hususlar dikkate alınmadan hazırlanan raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, dosyada bulunan temlik sözleşmesi uyarınca …’ın müvekkili sigorta şirketi nezdinde ZMM sigorta poliçesi kapsamında doğmuş ve doğacak alacağının 30.000 TL’sini temlik eden …’a gayrikabili rücu olarak devir ve temlik ettiğini, temlikname gereği dosyada inceleme yapılıp karar verilmesi talep edilmişse de bu hususta da bir inceleme yapılmadığını, başvuran tarafından verilmiş ve müvekkili şirkete tebliğ edilmiş temliknamenin dosyaya sunulduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 07/06/2013 tarihinde davacı …’nın kullanmış olduğu … motosikleti ile kavşağa geldiğinde motosikleti ön kısımları ile dava dışı sürücü … kendi idaresindeki davalıya sigortalı … plaka sayılı aracıyla sola dönüş yapmak için beklediği sırada kendi aracının sol kısımlarına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanması nedeniyle, davalı … tarafından 19/09/2014 tarihinde 32.000,00 TL ödeme yapıldığını ancak ödemenin yetersiz olduğundan sürekli maluliyet tazminatı talep edildiği anlaşılmıştır.Davacı ile davalı … arasında daha önce görülen ve tarafların sulh olması nedeniyle feragatle sonuçlanan Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2014/587 Esas sayılı dosyası kapsamında, davaya konu kaza nedeniyle davacıda oluşan işgücü kaybı oranı ile zararın belirlenmesinden önceki aşamada, davalı sigortacı tarafından yapılan ödeme nedeniyle verilen ibranameye konu bedelin yetersiz olduğunun davacı tarafça iddia edildiği; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesi gereği, ibra tarihinden sonraki 2 yıl içinde yetersizlik iddiasının ileri sürüldüğü; zarar ile kapsamı belli olmadan verilen ibranamenin ancak makbuz hükmünde olduğu dikkate alındığında, önceki davada verilen kararın kesin hüküm teşkil etmemesine; mahkemece benimsenen uzman bilirkişi heyeti raporunda, davacının kazadaki yaralanmasından kaynaklanan kalıcı maluliyeti bulunup bulunmadığı hususunun, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuat hükümlerine uygun biçimde ve kazadaki yaralanma ile illiyet bağı içinde bulunan durumlar irdelenmek suretiyle değerlendirilmiş olmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında “…Davalı tarafın kesin hüküm itirazları incelendiğinde; davacı tarafça imzalanmış bulunan ibraname-feragatnamenin 11/09/2014 tarihli olduğu, davacının Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/587 E. Sayılı dosyasında sunmuş olduğu 16/01/2015 havale tarihli feragat dilekçesinde, davalı ile maddi tazminat alacağı hususunda anlaşıldığı bu doğrultuda davadan feragat ettiği görülmüştür. Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada davacının feragat ederken gerçek maluliyet oranını ve zararını bilip bilmediği anlaşılamamaktadır. Zira maluliyet oranı tespit edilmeden davadan feragat edilmiştir. Bu nedenle zarar ile kapsamı belirli olmadan verilen ibranamenin ancak makbuz hükmünde olabileceği anlaşılmış ve ibraname nedeniyle feragat beyanının kesin hüküm teşkil etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Nitekim Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2018/4028 E. 2019/1197 K. Sayılı ilamı benzer mahiyette ” şeklinde açıklanan gerekçenin de doğru olduğu bu yönden de itirazlarının reddi gerekmiştir. Hukuki bir işlem (tasarrufi işlem) olan alacağın temliki sonrasında alacak üçüncü kişiye intikal etmektedir. Bu andan itibaren üçüncü kişi, borçlu karşısında alacaklı sıfatını kazanmaktadır. Niteliği itibariyle alacağın temliki, alacaklının tasarruf işlemidir. Temlik, alacağın tamamı için yapılabileceği gibi (somut olaydaki gibi) bir kısmı için de yapılabilir. Tam temlikte alacağın aslı ve fer’ileri temlik alana geçmekte olup, alacaklı borç ilişkisinde taraf olmaktan çıkar. Kısmi temlikte ise temlik edilen asıl alacak ve bu oranda fer’ilerinin temlik alana geçmesi söz konusudur. Temlik edilmeyen kısım itibariyle borçlunun temlik eden alacaklıya karşı sorumluluğu devam eder. Temlik alan, temliki ve alacağın varlığını ispat ederek borçludan talepte bulunur. Temlik ile birlikte temlik alan, alacağın aslı ve fer’ileriyle birlikte, alacağa bağlı rüçhan haklarını da iktisap eder. Dolayısıyla temliğe konu alacak itibariyle dava ve takip hakkı da temlik alana geçer. Alacağın temlikinde esasen borç değişmez, sadece onu talep edecek taraf değişmiş olur (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/2586 Esas ve 2021/1776 Karar sayılı kararı). Ne var ki somut uyuşmazlıkta, davalı vekilince yargılama sırasında davacının müvekkili sigorta şirketi nezdinde … nolu zmm sigorta poliçesi kapsamında doğmuş ve doğacak alacağının 30.000 TL lik kısmını temellik eden …’a gayrikabili rücu olarak devir ve temlik ettiğini belirtmiş olmasına ve temliknameyi sunmasına rağmen mahkemece davacının aktif husumet ehliyeti yönünden bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi eksik incelmeye dayalı olmuştur. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı yerindedir.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/03/2022