Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/242 E. 2022/448 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/242
KARAR NO: 2022/448
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/09/2019
NUMARASI: 2018/359 Esas – 2019/726 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08.05.2013 günü sürücü müteveffa …’in sevk ve idaresindeki motosiklet ile seyir halinde iken dava dışı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, motosiklet sürücüsü müteveffa …’in kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğunu, dava dışı …’in söz konusu kazada herhangi bir kusurunun olmadığı görüş ve kanaatine varıldığını, müvekkil davacıların müşterek çocukları müteveffa …’in ölümü ile destekten yoksun kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesine göre belirlenecek maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı süresi dolmuş olduğunu, kazanın sürücü müteveffanın kendi kusuru sonucu meydana gelmiş olması halinde kendi kusuru sonucu yaralanan kişilerin tazminat talep etme hakkı bulunmadığı gibi davacıların da destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunmayacağını, davaya konu kazanın kanunda …’ nın sorumluluğuna sebep olacak şartları sağlamadığını, açıklanan nedenlerle müvekkili kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti gerektiğini, kaza sırasında motosiklette kullanmakta olan müteveffanın bu tarz araç kullandığı sırada alması gerekli güvenlik önlemlerini almamış olması sonucu hayatını kaybettiğini, müteveffanın ehliyeti de bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar …, … vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar …, … vekilleri istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Somut olayada trafik kazasının 01.06.2015 tarihinden önce gerçekleşmiş olduğunu, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Sigortası Genel Şartları kapsamında değerlendirilmeyeceğini, olay tarihine göre davacıların destekten yoksunluk ve bedensel zararlar söz konusu olduğunda 3.kişi konumunda olduklarını, bu nedenle bu tür zararlardan dolayı tazminat isteme haklarının, miras veya herhangi bir yolla başkalarından geçen bir hak değil kişiliklerine sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 08/05/2013 günü sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil ile seyir halinde iken, karşı yönden gelen müteveffa sürücü … sevk ve idaresindeki tescilsiz motosiklet ile çarpışmaları neticesinde, motosiklet sürücüsünün ölümüne konu trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Davacıların desteği olan müteveffanın ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt vefat etmiş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteğin kusurunun olması, davacıların hakkına halel getirir bir unsur olarak kabul edilemez. Dolayısıyla destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Bu çerçevede, kaza tarihi itibariyle, ZMSS poliçesi bulunmayan araç nedeniyle, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14.maddesine göre, ZMSS poliçesinin kaza tarihindeki limiti dahilinde …’nın sorumluluğu bulunmaktadır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusur davacıya yansıtılamayacaktır. Dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olması desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/9002 E. ve 2014/8387 K., 2014/13307 E. ve 2016/11078 K., 2014/17669 E. ve 2017/919 K.sayılı kararı ile Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 E. ve 411 K.sayılı kararı, 22.2.2012 gün, 2011/17-787 E. ve 2012/92 K. sayılı kararı, 16.1.2013 gün 2013/17-1791 E. ve 2013/74 K. sayılı kararları). Somut olayda kaza 08/05/2013 tarihinde meydana gelmiştir. Yeni genel şartlar 01.06.2015 tarihinde, Karayolları Trafik Kanununun 92. maddesinde değişiklik yapan yasa ise 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kazanın oluşumunda ATK’dan alınan kusur raporuna göre destek …, tam kusurludur. Desteğin sevk ve idaresinde ki motosikletin, kaza tarihi itibariyle geçerli trafik sigortası bulunmadığı nedeni ile davalı … aleyhine dava açılmıştır. Kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan Yeni Genel Şartlar hükümlerinin, dava konusu olayda uygulanması mümkün olmadığı, davacıların, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulundukları, bu nedenle desteğin kusurunun, davacılara yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebilecekleri anlaşıldığından davanın esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılar …, … vekilleri istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1 Davacılar vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/03/2022