Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/2213 E. 2022/2360 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/2213
KARAR NO: 2022/2360
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 01/07/2020
NUMARASI: 2017/400 Esas – 2020/283 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/12/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 01/01/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkillerinin murisi …’ın vefat ettiğini, davalı … şirketi tarafından sigortalanan … plaka sayılı aracı alkollü olarak kullanan davalı …’ın müvekkillerinin murisi … kullanımındaki … plaka sayılı araca arkadan çarpması sonucu kazanın meydana geldiğini, olayın meydana gelmesinde müteveffanın hiç bir kusurunun olmadığını, bu olay nedeniyle eş, anne ve çocuklarını kaybeden müvekkillerinin büyük üzüntü yaşadıklarını, desteklerini kaybettiklerini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalan davacı eş için 1.000,00 TL ve destekten yoksun kalan davacı çocuk için 1.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte (sigorta yönünden poliçe limitiyle sınırlı)tüm davalılardan tahsiline, davacı … için 100.000,00 TL, … için 100.000,00 TL manevi tazminat ile müvekkilleri … ve … için ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminatın sigorta dışında kalan diğer davalılardan olay tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … Tic. … Ltd.Şti.vekili sunduğu cevap dilekçesi ile; davaya konu kaza nedeniyle Silivri Ağır Ceza Mah. 2015/267 esas sayılı dosyada yargılamanın sürdüğünü, karşı araç sürücüsünün kim olduğu hususunun ihtilaflı olduğunu, müteveffanın bulunduğu araçta kendisi hariç herkesin alkollü olduğunun ceza dosyası ile sabit olduğunu, davalı … şirketi tarafından ödeme yapıldığını, bu nedenle sigorta yönünden pasif husumet yokluğu bulunduğunu, bu davalı yönünden davanın reddi gerektiğini, olaydaki kusur oranlarının belirlenmesini istediklerini, manevi tazminat talebinin fahiş olup hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacılar … ve … yönünden açılan maddi tazminat talepli davanın reddine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 7.500,00 TL, davacılar … ve … için 2.500,00’er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 01/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Ceza dosyasında alınan ATK kusur raporunda davalının tam kusurlu, İTÜ raporunda ise davalının tali kusurlu olduğunun belirlendiğini, mahkemece alınan raporda ise bu iki raporun kıyası ile İTÜ raporundaki görüşün benimsenmesinden ibaret olduğunu, bilirkişilerce somut veriler ışığında ve itirazları doğrultusunda kusur yönünden yeni bir değerlendirme yapılmadığını, dosyadaki çelişkinin giderilebilmesi için dosyanın kusur durumuna ilişkin rapor alınmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Kürsüsünden seçilecek heyete tevdini talep etmelerine rağmen mahkemenin talebi reddettiğini ve hatalı bilirkişi raporunu hükme esas aldığını, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, araç üzerindeki hasarlar ve kaza tespit tutanağında belirlenen olayın oluş şekli ile bilirkişi tespitlerinin uyuşmadığını, davaya konu olay olan kazada davalı …’ın 236 promil alkollü olduğu ve ölüme sebebiyet verdiğini, hükmedilen manevi tazminatın oldukça düşük olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … Tic. … Ltd.Şti.vekili vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın tümüyle reddedilmesi gerektiğini, olayda müteveffanın asli kusurlu olduğunu ve müvekkilinin olayda bir kusurunun bulunmadığını, tazminat tutarlarının yüksek olup sebepsiz zenginleşmeye neden olabileceğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 01.01.2015 günü, saat 02:50 sıralarında, İstanbul, Silivri D100-04 Devlet yolunu takiben İstanbul’dan Tekirdağ istikametine seyretmekte olan davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka aracıyla müteveffa … sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpası, çarpmanın etkisiyle … plakalı aracın hakimiyetini kaybederek su kanalının içine düşmesi, … plakalı aracın ise çarpmanın etkisiyle hakimiyetini kaybederek yolun sağında bulunan su kanalına düşmesi ile meydana gelen trafik kazasında davacıların desteği … hayatını kaybetttiği, …, … ve … isimli yolcuların yaralandığı, davacıların sürücü …’ın vefatı nedeni ile maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.İlk Derece Mahkemesince davalı … şirketine yönelik açılan davanın bu dava dosyasından tefriki ile mahkemenin ayrı bir esasına kaydedilmesine karar verilmiştir. Silivri Bölge Trafik görevlileri tarafından düzenlenen 01.01.2015 tarihli kaza tespit tutanağında kazanın oluşumunda sürücü …’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Yönetmeliğinde yer alan 157/a-4 “arkadan çarpma” kuralını ihlal ettiğinden kusurlu olduğu tespiti yapılmıştır.Dosyada bulunan ATK’da alınan 12.01.2015 tarihli raporda ”…’a ait kanda yapılan alkol analizi sonucunda, 2.34 promil etanol/alkol bulunduğu” tespiti yapılmıştır. Aynı kaza nedeniyle yargılamanın yapıldığı Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/267 E. ve 2018/57 K.sayılı dosyası kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu 01.06.2015 tarihli kusur raporunda; “… sürücü …’ın (2,36 promil Alkollü olduğu halde) sevk ve idaresindeki otomobil ile seyri sırasında yola gereken dikkatini vermesi, hızını mahal şartları ve yol durumuna göre ayarlayıp trafik durumunu gözlem altında tutarak, teyakkuzla seyrini sürdürmeye önem ve özen göstermesi gerekmekte iken bu hususlara riayet etmemiş, mevcut hızı ile mahalle yaklaşmış, önünde seyreden ve geç fark ettiği müteveffa sürücü idaresindeki vasıtaya aldığı fren tedbirine etkisiz kalarak arkadan çarpmış olup dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı seyri ile olayın meydana gelmesine sebebiyet vermiş olması nedeniyle asli derecede tamamen kusurlu olduğu, müteveffa sürücü …’ın ise atfi kabil kusuru bulunmadığı” tespiti yapılmıştır. Bu dosya kapsamında İTÜ’den oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan 20.06.2017 tarihli kusur raporunda ise ” a-) Dava dosyasındaki tüm bilgiler ve keşif sırasında yapılan incelemeler olayın cereyan tarzı ışığında değerlendirildiğinde, olayın karakteristik bir arkadan çarpma kazası olarak değerlendirilemeyeceği açıklık kazanmaktadır. Özellikle, … plaka numaralı aracın kaza sonrasında çekilmiş fotoğrafları incelendiğinde, araç üzerindeki hasar durumunun ve söz konusu hasarı oluşturacak bileşke kuvvetin normal bir arkadan çarpma değil, sol arka köşeden eksene verev bir çarpmaya karşılık geldiği hususu dikkat çekmektedir. Bu durum, kazanın, müteveffanın şerit değiştirmesi sırasında meydana geldiği kanaatini oluşturmaktadır. b-) Müteveffa sürücü … yan yoldan çıkarak D-100 devlet yoluna girmiş ve bağlantı noktasından yaklaşık 180 metre sonra sol şerit üzerinde kazaya karışmıştır. Müteveffa sürücünün sol şeride geçmeden önce sola sinyal vermesi, sol şeritte yaklaşmakta olan araçların hız ve mesafelerini kontrol etmesi, güvenli bir şekilde şerit değiştirebileceğine emin olunca ancak sol şeride geçmesi gerekirdi. Müteveffa sürücü bu hususlara riayet etmemiş, yaklaşmakta olan araçların hız ve konumlarını yeterince değerlendirmeden sol şeride geçmeye çalışmış, nitekim sanık sürücünün önüne emniyetsiz bir mesafeden çıkarak kazaya sebebiyet vermiştir. Heyetimiz, müteveffa sürücü …’ın tedbirsiz, dikkatsiz ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 67- (a) maddesine aykırı bu sevk ve idaresi sebebiyle ve aynı Kanunun “84 /j” Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama” maddesi gereği de olarak olayda asli kusurlu bulunduğu görüşüne varmaktadır. c-) Sanık sürücünün, vaktin gece olduğunu, yol yüzeyinin ıslak olduğunu dikkate alarak hızını olay yeri hakim şartlarının gerektirdiği bir seviyeye düşürmesi gerekirdi. Çarpma şiddeti ve hasarın tarz ve derecesi, sanık sürücünün bu hususa riayet etmeyerek olay yeri hakim şartlarına göre yüksek bir hızla seyrettiğini, aynı zamanda, alkollü olmasının da karine teşkil ettiği üzere dağınık dikkat halinde bulunduğunu, müteveffanın şerit değiştirmekte olduğunu fark etmekte ve tedbir almakta geç kaldığını göstermektedir. Sanık sürücü …’ın tedbirsiz, dikkatsiz ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 52 -(b) maddesine aykırı bu sevk ve idaresi sebebiyle tali kusurlu bulunduğu kanaatine varılmaktadır.” tespiti yapılmıştır. Silivri Ağır Ceza Mahkemesince İTÜ’den alınan kusur raporu hükme esas alınarak “…sanığın taksire dayalı kusurunun derecesi (tali kusur) dikkate alınarak … Sanığın 234 promil alkol almasına ve bu bağlamda güvenli sürüş yeteneğinin azaldığı bir durumda trafiğe çıkması ve neticede aldığı alkolün etkisi ile karine olarak dağınık dikkat halinde bulunduğu da gözetilerek müteveffanın şerit değiştirdiğini fark etmekte ve tedbir almakta geç kaldığı ve buna tali düzeyde kalsa da taksirinin bilinçli taksir (TCK. m.22/4) düzeyinde bir kusurluluk hali olduğu kabul edilmiştir.” gerekçesiyle taksirle bir kişinin ölümüne ve üç kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan eylemine uyan Türk Ceza Kanunu’nun 85/2 maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş, bu karar istinaf sürecinden de geçerek 18/09/2018 tarihinde kesinleşmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporunda ise “Dosya muhteviyatında bulunan kaza yeri krokisi, Ölümlü/Yaralanmalı Trafik Kazası Tespit Tutanağı Jandarma Trafik Amirliği tarafından düzenlenen kaza yeri krokisi, bilirkişi heyeti raporu ve tanık ifadeleri incelendiğinde, … plaka sayılı araç sürücüsü …, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun asli kusur sayılan haller kurallardan Madde 84/g “Şeride tecavüz etme hallerinde asli kusurlu sayılırlar” maddesini ihlal etmesi sebebiyle meydana gelen kazada % 75 oranında kusurlu olduğu, … plaka sayılı araç sürücüsü …, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Madde 52/b “Sürücüler, Hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak” ve Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı kurallardan Madde 48 “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolun da araç sürmeleri yasaktır” maddelerini ihlal etmesi sebebiyle meydana gelen kazada % 25 oranında kusurlu olduğu” yönünde görüş belirtiği görülmüştür. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Silivri Ağır Ceza Mahkemesi kararında “müteveffa …’ın yan yoldan D-100 karayoluna girdikten sonra sol şeride geçerek sanık …’ın sevk ve idaresindeki aracın önüne aniden çıkması sonucu trafik kazası meydana geldiği” şeklinde tespit edilen maddi vakıa İlk Derece Mahkemesini de bağlayacaktır. Kazanın belirtilen bu maddi vakıa doğrultusunda gerçekleştiğinin kabulü halinde ise Mahkemece hükme alınan kusur raporunun ceza yargılamasında kabul edilen maddi vakıa esas alınarak düzenlenen İTÜ kusur raporu ile örtüştüğü ve kesinleşen olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nun “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının bir miktar düşük olduğu; aynı ilkelere göre yapılan değerlendirme sonucunda takdiren davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL, davacılar … ve … için ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davacılar … ve … yönünden açılan maddi tazminat talepli davanın reddine, 2- Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL, davacılar … ve … için 15.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 01/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 3- İstanbul BAM 9. Hukuk Dairesi’nin 2018/274 Esas ve 2018/81 Karar sayılı kararı ile konulan ihtiyati haciz mahkememiz kararıyla hükmedilen tutarla sınırlı olarak devamına, aşan kısım yönünden ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, 4-Alınması gereken 5.464,80 TL karar harcından peşin olarak yatırılan 1.031,49 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.433,31 TL harcın davalı taraftan mütesesilen tahsili ile hazine adına irad kaydına, 5-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.031,49 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,6-Davacı tarafından yapılan 49,80 TL ilk masraf, 616,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.965,80 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranı göz önünde bulundurularak 788,00 TL’nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat tutarı yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. hükümlerine göre yapılan hesaplama sonucu davacı … için 9.200,00 TL, davacı … için 9.200,00 TL, davacı … için 9.200,00 TL ve davacı … için 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak ayrı ayrı belirtilen miktarlarda davacılara verilmesine, 8-a.Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,b.Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. hükümlerine göre yapılan hesaplama sonucu davacı …’dan 9.200,00 TL, davacı …’dan 9.200,00 TL, davacı …’den 9.200,00 TL ve davacı …’den 9.200,00 TL vekalet ücreti alınarak davalı tarafa verilmesine,9-Davalı tarafça yapılan 100 TL yargılama giderinden davanın reddedilen kısmı göz önünde bulundurularak 73,00 TL’nin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, kalanın davalı taraf üzerinde bırakılmasına, 10-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 100,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2022