Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/2109 E. 2022/324 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/2109
KARAR NO: 2022/324
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 21/09/2020
NUMARASI: 2014/556 Esas – 2020/429 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 21/08/2011 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı … sevk ve idaresindeki … Plakalı araç ile aynı istikamette seyreden … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin çarpması sonucu yaralandığını ve %3 oranında sürekli sakat kaldığını, motosiklette yolcu olarak bulunan müvekkilinin kaza tarihinde 23 yaşında olduğunu ve sakatlık oranından dolayı çalışamadığını ve geçimini sağlamakta zorlandığını belirterek, fazlaya ilişkin her tür dava talep hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik sürekli sakatlık tazminatı olarak 3.000 TL tazminatın olay tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 19.020,43 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde trafik sigortası ile sigortalı olup, sorumluluklarının şahıs başına 225.000 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin iş bu kaza nedeni ile ödenmesi gerekli tazminatın tamamını davacı tarafa ödediğini, açılan hasar dosyasında aktüerce hesaplanan 3.451,00 TL tutarındaki tazminatın davacı yana ödendiğini, aktüer tarafından yapılan hesaplamanın somut duruma ve hukuka uygun olduğunu, yargılama aşamasında değişen asgari ücret nedeniyle tazminat miktarında farklılık çıkması kuvvetle muhtemel olduğunu, ödeme yapıldığı tarihteki verilere göre hesaplama yapılmasını hesaplama sonucu çıkan tutar ile ödeme tutarı arasındaki afaki bir fark olmaması halinde müvekkil şirket tarafından yapılan ödeme ile zararı karşılanan davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Kısmen Kabulü ile; 3.000,00 TL’nin 16/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın, zararın kesin ve net şekilde belli olmaması nedeniyle belirsiz alacak davası olarak açılmış olduğunu, müvekkilinin sürekli sakat kaldığının kesin ve net olarak 20.02.2019 tarihli İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu maluliyet raporu ile %3,3 oranında sakat kaldığını ve iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin öğrenildiğini ve bu rapor doğrultusunda davanın değeri belirlenebilir hale geldiğinden, bu raporla sürekli sakatlığın tespitinden sonra ıslah dilekçesi sunulduğunu, dolayısıyla her ne kadar kaza 21.08.2011 tarihinde gerçekleşmişse de davacının zararı daha geç bir tarihte öğrenmiş olduğunu, meslekte kazanma gücündeki azalma oranının 26.09.2017 tarihli Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi raporunda %29.2 oranında ve 20.02.2019 tarihinde alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu maluliyet raporunda ise %3,3 oranında olduğu dikkate alındığında bile davacı müvekkilinin sakatlık oranının dava açılırken tam, net ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığının açıkça görüleceğini, Yerel Mahkemenin, tedavi durumuna göre “gelişen durumun” olup olmadığı, varsa hangi tarihte sonlandığı ve davacının zararı tam olarak hangi tarihte öğrendiği ve buna göre davanın zamanaşımı süresinde açılıp açılmadığı tartışılıp sonucuna göre karar vermesi gerekir iken hatalı şekilde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 21.08.2011 tarihinde sürücü … yönetimindeki … plakalı motosiklet ile sürücü … yönetimindeki davalı sigorta şirketine ZMMS sigortalı … plakalı minibüsün çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında motosiklette yolcu olan davacı …’ın yaralandığı, davacının bu yaralanması nedeniyle … plakalı araç sigortacısı davalıdan maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi ile “Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik” talepte bulunulduğu görülmektedir. Dava dilekçesinde açıkça davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanmamıştır. Dava dilekçesinde, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açıldığı belirtilmemekle ve/veya HMK 107. maddesinden bahsedilmemekle dava kısmi alacak davasıdır. Kısmi davada bir kez ıslah yapılması mümkündür. Davacı vekilinin davanın belirsiz alacak davası olduğuna değinen istinaf itirazları yerinde değildir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 02/12/2019 tarih, 2017/4833 E. ve 2019/11369 K.sayılı kararı). Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/4765 Esas ve 2021/7355 Karar sayılı kararı). Konuya ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/2878 Esas ve 2014/3289 Karar sayılı kararında da “Öğreti ve uygulamada kabul edilen genel kurala göre, zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti (kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır. Eğer zararın kapsamını belirleyici husus “gelişmekte olan bir durum” ise zamanaşımı bu gelişme sona ermedikçe işlemeye başlamaz. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, “gelişen durum” aynı olaya ilişkin olarak zaman içinde zararın artması veya yeni zararların doğması halidir. Bundan ayrı, zarar görenin kendi imkanlarıyla ya da başkasının yardımıyla zarar verici fiilin sonuçlarının gidişini ve kesinleşen durumu değerlendirebilmesi gerekir. Özellikle, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşmaktadır. Zararın mahiyet ve şümulü hiç anlaşılmadan mutlaka haksız eylem tarihinden itibaren dava açılması gerektiği yolundaki bir görüş, “zararı öğrenme” kavramına uygun düşmez. Nitekim, İsviçre Federal Mahkemesi kararları ve öğretide, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zamanaşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.” şeklinde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, kaza 21/08/2011 tarihinde gerçekleşmiş, dava 08/03/2013 tarihinde açılmış, 09/03/2020 tarihinde ıslah edilmiştir. Davalı süresi içerisinde zamanaşımı defi ileri sürmüştür. Davacı hakkında dava öncesinde alınan maluliyet raporu bulunmakta olup, dava dilekçesi eki …-… Alsancak Devlet Hastanesinin 18.07.2012 tarih, … numaralı Özürlü Sağlık Kurulu Raporu fotokopisinde; durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %3 olduğu açıklanmış ve dava dilekçesinde de % 3 maluliyete dayanılmıştır. ATK 2. İhtisas Kurulunun 13/03/2019 tarihli raporunda davacının daha önce aldığı raporlar ve durumu incelenerek, sonuçta %3.3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı mütalaa edilmiştir. Bu durumda mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ışığında ve tüm dosya kapsamı itibariyle davacının yaralanmasına bağlı tedavisinin devam edip etmediği, gelişen durumun olup olmadığı, kaza sonrası yaralanmanın tedavisinin ne zaman sona erdiği, gelişen durum varsa tedavi sürecinin ne zamana kadar devam ettiği ve hangi tarihte bittiği konularında, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması; bu rapor da irdelenerek, zararın (maluliyetin) ne zaman öğrenildiği ya da öğrenilmesi gerektiği değerlendirilip, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, gelişen durumun olup olmadığını açıklar rapor alınmadan ıslah edilen miktar bakımından zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu kabul edilerek karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/02/2022