Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/2072 E. 2022/222 K. 11.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/2072
KARAR NO: 2022/222
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/01/2020
NUMARASI: 2015/333 Esas – 2020/26 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 11/02/2022Y
ukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın dahil olduğu 19/02/2009 tarihli meydana gelen kazada müvekkili davacı …’ın ağır şekilde yaralandığını, yaklaşık 6 yıllık tedavi sürecinde iyileşemediğini ve yatalak kaldığını, şu anda bakıma muhtaç olarak yaşadığını, bilirkişi raporuna göre … plakalı aracın sürücüsü davalı …’ın kusurlu olduğunu, davacı …’ın yatalak kalması nedeni ile diğer davalılar eşi ve çocuklarının derin üzüntü duymakta olduğunu, zira davacı …’ın eşi, … ve …’ın annelerinin henüz 45 yaşında iken çok ağır bir tedavi süreci geçirmiş olduğunu, davacılardan …’ın kaza dolayası ile üniversite eğitimine ara vermek zorunda kaldığını kaza dolayısı ile aileninin telafisi imkansız sıkıntılara girdiğini belirterek, davacı … için 1.000,00 TL maddi tazminat, 100.000,00 TL manevi tazminat, davacı eş … için 40.000,00 TL manevi tazminat, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminat ve davacı … için 25.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 196.000,00 TL tazminatın … Sigorta A.Ş’nin sigorta poliçesi teminatı ile sınırlı ve sadece maddi tazminattan sorumlu olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesini talep ve dava etmiş, 01/07/2019 sistem kayıt tarihli dilekçesi ile 1.000,00 TL maddi tazminat talebini talebini; işgücü kaybı açısından 108.495,32 TL, bakıcı gideri açısından 151.746,38 TL, tedave gideri açısından 3.650,00 TL olarak belirlemiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili sigorta şirketinin … plakalı aracı 01/12/2008 tarihinden başlayarak bir yıl süre ile sigortaladığını, sorumluluklarının kusuru oranında olmak üzere bedeni zararlarda azami 125.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davanın yetkili ve görevli mahkemede açılmadığını ve aynı zamanda davacının zararı öğrendiği tarihten itibaren 2 yıllık sürede davayı açmadığını ve zamanaşımı nedeni ile davanın reddinin gerektiğini, davacının talebine konu tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatından müvekkili sigorta şirketinin değil Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumlu olduğunu, davacının faiz başlangıcına ve türüne ilişkin taleplerinin kabul edilmesinin imkanının olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Meydana gelen kazanın kasıtlı ve kasti bir olay olmadığını, olaya asla davacı müvekkilinin sebep olmadığını, ceza dosyasının halen devam ettiğini ve bu dosyada alınan bilirkişi raporunda davacı …’ın tam kusurlu olduğunu, davalı müvekkilinin ise kusurunun bulunmadığı sonucuna varıldığını, aynı zamanda alınan ATK raporunda …’ın asli kusurlu bulunduğunu, davalı müvekkilinin yakınları ile davacı hemen olayın akabinde kazalı …’ın tam teşekküllü bir hastaneye ulaşabilmesi için kendisine helikopter tahsis edildiğini, hastanede ise pek çok ilaç ve tıbbi araç gereçlerin sağlanması için maddi yardım ve başkaca desteklerde bulunulduğunu, davacı …’ın hastanede ve evinde yattığı süre içerisinde kendisine bakılması için bakıcı tuttuklarını ve bu ücretin de davalı müvekkili tarafından ödendiğini, bu süreçte diğer davacıların davalı müvekkilinden fahiş rakamlar talep ettiklerini ve bunun karşılanmaması durumunda kendilerini tehdit ettiklerini, davacı tarafların bu fahiş taleplerinin zenginleşme ve kin gütme ile intikamcı istemenin bir tezahürü olduğunu, davacı …’ın SGK’ya bağlı bir iş yerinde kazadan önce asgeri ücretli olarak çalıştığını, malulen de emekli olma ihtimaline karşı ağır kusurlu yada tam kusurlu olma durumları bilirkişilerce tetkiki ile raporlandığında tazminatın taktirinin minimal düzeyde olacağını, hükmedilmesi durumunda maddi ve manevi tazminata uygulanacak faizin kaza tarihinden itibaren değil karar tarihinden itibaren uygulanması gerektiğini, diğer davalı şirketten herhangi bir tahsilatın yapılıp yapılmadığının sorulması ve poliçe sınırına kadar hükmedilecek tazminatın ilgili sigortadan tahsilinin gerektiğini, davalı müvekkilinin … Sigorta A.Ş ‘den de kasko poliçesinin bulunduğunu ilgili sigortada poliçe sınırları içerisinde söz konusu tazminattan sorumlu olduğunu, davanın işbu sigorta şirketine ihbarı yada davalı yanında dahili davalı olarak gösterilmesi gerektiğini belirterek davacı tarafın davasının reddini, aksi kanaatte olunur ise davacının tam kusurlu yada ağır kusurlu olduğunun kabulü ile maddi tazminatta indirim uygulanmasını talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacı tarafın maddi tazminat talebinin Kısmen Kabulü ile, 108.495,32 TL iş göremezlik tazminatının davalı … yönünden kaza tarihinden itibaren (19.02.2009), davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden dava tarihinden itibaren (02.10.2014) işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken mütesselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 151.746,38 TL bakıcı gideri tazminatının davalı … Sigorta A.Ş.’nin poliçe limiti dahilinde 125.000,00 TL ‘lik kısmından, diğer davalı …’ın tamamından sorumlu olacak şekilde; davalı … yönünden kaza tarihinden itibaren (19.02.2009), davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden dava tarihinden itibaren (02.10.2014) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, Tedavi gideri belgeli olduğu için talebin Reddine, 2-Manevi tazminat talebinin Kısmen Kabulü ile, Davacı … için 40.000,00 TL, davacı eş … için 20.000 TL ve davacı çocuklar … ve … için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 80.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren (19.02.2009) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacılara verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı … ile ilgili tedavi giderleri talebinin reddinin doğru olmadığını, tedavi gideri olarak 3.650,00 TL nın karar altına alınması gerektiğini, kabul edilen manevi tazminat miktarlarının son derece düşük takdir edildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Sadece manevi tazminat kararının istinaf edildiğini açıklayarak, çok fahiş miktarda manevi tazminata hükmedildiğini, manevi tazminat takdir edilirken kusur durumunun dikkate alınması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu taleplerin (ıslah dahil) zamanaşımına uğramış olduğunu, mahkemece bu husus hakkınd karar verilmediği, sigortalı araç sürücüsüne atfedilen %25 kusur oranının fahiş olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporu ile 17.02.2010 tarihli bilirkişi raporunun çeliştiğini, 6111 sayılı yasa gereği bakıcı gideri dahil tüm tedavi giderlerinden SGK nun sorumlu olduğunu, aktüer bilirkişinin konusunda uzman olmadığını, raporun iş ve sosyal Güvenlik Hukuku uzmanı tarafından düzenlendiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 19.02.2009 günü davalı sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı otomobili ile Çatalca istikametinden BüyükÇekmece istikametine seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde, seyir istikametine göre yolun solundan sağına geçmek amacı ile kaplamaya giriş yapan davacı yaya …’a çarpması sonucunda yaya davacının yaralanması nedeniyle, davalı sürücü ve aracın sigorta şirketinden tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Davacılar vekilinin davacı … ile ilgili tedavi giderleri talebine ilişkin istinaf talebi açısından; HMK’nın 341/2. maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4. maddesinde de “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemesi mevcuttur. Ayrıca HMK’nın ek 1. maddesinin 1. fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu somut olayda yerel mahkeme hükmünün verildiği 2020 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 5.390,00 TL olacaktır. İstinafa konu yapılan tedavi giderleri talebine ilişkin talep 3.650,00 TL olup, Mahkemece talebin reddine karar verilmiştir. Bu halde, tedavi giderleri talebine ilişkin talep miktarı ve reddedilen miktar kararın verildiği tarihe göre uygulanması gereken 2020 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması olanaklı değildir. Davacı taraf dava dilekçesinde belirsiz alacak ifadesi de kullanarak, belirsiz alacak davası olarak tazminat talep etmiş, zararını gelişen durum nedeniyle bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak öğrenmiştir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemez (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih, 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Davalı sigorta şirketi vekilinin dava ve ıslah zamanaşımına ilişkin itirazı yerinde değildir.Büyükçekmece 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/411 E., 2010/1418 K. Nolu dosyasında Sanık … hakkında, taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan dolayı, sanığın kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmiş, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2012/24740 Esas 2013/11220 Karar nolu ilamıyla, “sanığın kusurlu olabileceği gözetilerek kusur durumunun kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından yeniden rapor alınması” gerekçesiyle karar bozulmuş, yargılamaya Büyükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/264 E. 2019/389 K. Nolu dosyası ile devam olunarak, aldırılan 17/05/2015-10/11/2015 tarihli raporlara itibar edilmiş ve sanığın tali kusurlu olduğunun kabulü ile adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen karar 07/06/2019 tarihinde kesinleşmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan 25/08/2016 tarihli ATK kusur bilirkişi raporuna göre sürücü …’ın %25, davacı yaya …’ın ise %75 oranında kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Büyükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/264 E. 2019/389 K. Nolu dosyasına sunulan, 17/04/2014 tarihli ATK kusur bilirkişi raporuna göre sürücü …’ın tali, davacı yaya …’ın ise asli kusurlu olduğu, 17/05/2015 ve 10/11/2015 tarihli raporlara göre sürücü …’ın 2/8, davacı yaya …’ın ise 6/8 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 2015/7503 Esas ve 2018/943 Karar sayılı kararında “25.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarih, 6111 sayılı Yasa’nın 59. maddesi ile değişik 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinin açık lafzından da anlaşıldığı üzere, yapılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacak, hastanelerce sunulan sağlık hizmet bedelleri yönünden sigorta şirketlerinin ve …nın yükümlülükleri sona erecektir. Kazazedelerin, bunun dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair harcamaları, sigorta şirketlerinin ve …nın tedavi teminatları kapsamında, yine sigorta şirketleri ve … tarafından karşılanmaya devam edecektir.” yönünde karar verilmiştir. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 27/03/2014 tarih, 2013/ 4616 E. ve 2014/4465 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesinde davalıdan tedavi giderleri, bakıcı parası gideri talep edildiği açıklanmıştır. Yukarıya aktarılan emsal Yargıtay ilamında da açıklandığı üzere 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamı dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden Sigorta Şirketleri ve …nın sorumlulukları devam edeceğinden İlk Derece Mahkemesince bu kapsamda davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Ayrıca bilirkişi teslim tutanağında bilirkişinin aktüerya konusunda da uzmanlığı yazılı olmakla bu hususlara değinen istinaf talebi de yerinde değildir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.”. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta kaza tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, davacı …’nın maluliyet derecesi ile manevi tazminatın belirlenmesinde hakim olan ilkeler ve hüküm altına alınan toplam tazminat miktarı ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, davacılar için belirlenen manevi tazminat miktarlarının manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b maddesi gereğince reddine, davalı … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b maddesi gereğince reddine, davalı … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-a-Davacı yönünden;İstinaf incelemesi esastan yapılmadığından, istinaf başvurusu sırasında yatırılan istinaf karar harcının istek halinde mahkemesince yatırana iadesine, b-Davalı … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 5.464,80 TL harçtan peşin alınan 1.366,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.098,60 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, c-Davalı … Sigorta A.Ş. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 17.777,11 TL harçtan peşin alınan (54,40+5.756,07=) 5.810,47 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.966,64 TL harcın davalı … Sigorta A.Ş.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf aşamasında yapılan masrafların istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/02/2022