Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/2065 E. 2022/2280 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/2065
KARAR NO: 2022/2280
KATİP: ASUMAN AKSU (127459)
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/09/2020
NUMARASI: 2018/800 Esas – 2020/445 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 21/12/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 30.07.2017 günü saat 02:30 civarında kendisinin kullandığı … plakalı motosikleti ile seyir halinde iken arkasından gelen süratli bir aracın kendisine çarptığını, müvekkiline aracı ile çarpan şahsın durmaksızın olay yerinden kaçtığını, müvekkilinin bu kaza neticesinde ameliyat olduğunu, koluna platin ve vida takıldığını, geçirdiği kaza ve ameliyat süreçleri dolayısıyla müvekkilinin uzun süre çalışamadığını, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/118680 soruşturma numaralı dosyasında yapılan tüm araştırmalara rağmen şüphelilerin tespit edilemediğini, sigortalının tespit edilememesi durumunda …’nın yalnızca zarar görenlerin bedensel zararı için sorumluluğunun doğduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 18/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 33.904,66 TL’ye yükseltmiş ve ıslah harcını yatırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce gerekli belgelerle başvuru yapılması şartı yerine getirilmediğini davanın usulden reddini, davacının kazanın beyanlarındaki şekilde gerçekleştiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlaması gerektiğini, maluliyet oranının kaza sonucu oluşan arazların kaza ile illiyetlerinin de tespit edilmek suretiyle belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile; 33.904,66TL’nin 06/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen, tespit edilemeyen aracın varlığının/türünün ve kazaya kusuru ile sebebiyet verdiğinin ispatı şüpheye yer bırakmayacak şekilde sağlanmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının ifadesi dışında tanık beyanı, kamera görüntüsü vs. hiçbir delilinin bulunmadığını, varlığı iddia edilen aracın verdiği zararların müvekkili kurumun sorumluluğu kapsamında olup olmadığının dahi tespiti mümkün değilken, davacının beyanı dışında hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan davanın kabulüne karar verildiğini, davacı zarar gören davasını gazete haberi ile delillendirdiğini, somut verilerle ispat edilmeden davanın kabulüne dair verilen kararın hatalı olduğunu, ZMSS Genel Şartları’nın A.6.K maddesi gereğince geçici iş görmezlik taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğunu, geçici işgöremezlik dönemi zararlarından SGK’nın sorumlu olduğunu, davacının maluliyetine neden olan arazlar nazara alındığında, seyahat esnasında kask/koruyucu elbise/dizlik kullanılmaması bu zararın meydana gelmesine/zararın artmasına ( dizde araz ) sebebiyet verdiğini, davacının kask ve koruyucu elbise kullanmadığının kaza tespit tutanağında da tespit edildiğini bu nedenle tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında; 25/02/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/02/2011 tarihli 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçmiştir. … Yukarıda açıklandığı üzere geçici iş göremezlik ve tedavi gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). Dosyada kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağına rastlanmadığı, tutanak tutulmadığı bu nedenle davacının kask ve koruyucu elbise kullanmadığının kaza tespit tutanağında tespiti bulunmadığı ve davacının yaralanma bölgesinin, kol dirseğinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı sürücünün kask takmamış olması, yaralanma bölgesine göre sonuca etkili olmadığından müterafik kusur oluşturmayacaktır. Diğer koruyucu ekipmanlar yönünden de kaza tespit tutanağı bulunmadığından belirtme yapılmadığı, davalı tarafça aksi ispatlanamadığı anlaşılmakla müterafik kusura ilişkin itirazlar yerinde değildir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 6/1). 4721 sayılı Kanun’un bu hükmü 6100 sayılı Kanun’un 190. maddesinin birinci fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilememiş (yani dava bakımından yok) sayılır. Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK m. 191/1). İspat yükü kendisine düşen taraf bir vakıayı ispat ettikten sonra, artık ispat yükü aksini iddia eden karşı tarafa geçer. Bunun üzerine karşı tarafın o olgunun doğru olmadığını veya başka bir olgu nedeniyle hükümsüz kaldığını ispat etmesi gerekir. Somut olayda; davacı kaza tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın kendisine çarpıp olay yerini terk ettiğini, kaza nedeniyle yaralanarak malul kaldığını beyan ederek maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Sigorta kapsamında kalan rizikonun gerçekleştiğini ispat yükü davacıda olup gerçekleşen rizikonun teminat dışında kaldığını ispat yükü sigortacıdadır. Dosya kapsamına göre kazanı meydana geliş şekli, özellikle plakası tespit edilemeyen aracın davacının motosikletini sıkıştırması ile kazanın gerçekleştiğine dair davacının beyanı ile kaza sonrasında hastaneye müracaatı dışında kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağı, olay yeri tespit tutanağı, olay anına ilişkin mobese kayıtları, olayı gören tanık vs bulunmadığı, olay sonrasında kaza mahallini gösteren fotoğraflarında ibraz edilmediği, davacının motosikletinin de kaza sonrası darbe alan yerlerini de gösteren fotoğrafların dosyada bulunmadığı görülmektedir. Öyle ise yapılan araştırma karar vermek için yeterli değildir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken; Olayın davacının beyanında açıkladığı şekilde, plakası tespit edilemeyen bir aracın sebebiyet vermesi sonucu gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti bakımından davacı isticvap edilerek kazanın oluşumuna ilişkin ayrıntılı beyanı alınarak, davacının kullandığı motosikletin hasarlı ve darbe almış yerlerini gösteren fotoğrafları olup olmadığı sorularak, alınan detaylı beyan ve fotoğraf sunulması halinde bu fotoğraflarda motosikletin hasarlı ve darbe almış yerleri, hastane müracaat evrakındaki davacı beyanı tüm dosya kapsamına göre kazanın varlığı, kazanın başka bir aracın davacının aracına çarpması yada sıkıştırması ile meydana gelip gelmediği konularında illiyet bağı ortaya koyacak şekilde kusur konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden ayrıntı gerekçeli kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/12/2022