Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/2064 E. 2022/260 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/2064
KARAR NO: 2022/260
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/09/2020
NUMARASI: 2014/542 Esas – 2020/482 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’un sürücü olduğu ve diğer (2 numaralı) davalının malik bulunduğu … plaka sayılı aracın 01.06.2013 günü müvekkilinin ayağının üzerinden geçmesi ile müvekkilinin yaralanmasına sebep olduğunu, müvekkilinin ayağının kırıldığını, bu şekilde gelişen olay sonucunda müvekkilinin iş gücü kaybının %100 oranına ulaştığını, bundan sonra artık çalışması mümkün bulunmadığı, olayın meydana gelmesinde davalı …’un % 100 kusurlu bulunduğunu, olayın davalılardan … A.Ş.’nin inşaat sahasına girişte meydana geldiğini, yeterli önlemlerin alınmaması sebebi ile sağdan gitmekte olan müvekkiline davalının çarptığını, olayın inşaat sahasına girmek isteyen davalının kullandığı aracın manevrası ile gerçekleştiğini, iş güvenliği talimatı ise herkesin kullanabileceği alanda bir inşaat sahasına giriş ve yıkış yapacak olan araç olması halinde, güvenliği sağlayan bayrak taşıyan elemanların bulunmasını gerektiğini, meydana gelen olaydan dolayı (I) numaralı davalının araç sürücüsü olarak (2) numaralı davalı olan … Ltd. Ştı. ise araç maliki ve (3) numaralı davalının ise istihdam eden sıfatı ile sorumlu bulunduğunu, olayın (3) numaralı davalının inşaat sahasında meydana geldiğini, (4) numaralı davalının ise sigortacı olduğunu, meydana gelen hasardan da hepsinin müşterek ve müteselsil olarak sorumlu bulunduğunu, müvekkilinin fotoğrafçılık yaparak hayatını kazanan biri olduğunu, aylık olarak 2.800 TL geliri bulunduğunu, belirsiz alacak davası olarak davanın ikame edildiğini, zarar miktarının tayin ve tespit edildiğinde davanın belirli hale getirileceğini, tüm bu nedenlerle ileride belirlenecek zarar miktarının olay tarihi olan 01.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile her üç davalıdan müşterek ve müteselsilsen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Belirsiz alacak davası açılabilmesi için açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak belirlemesi gerektiğini, belirsiz alacak davası veya tespit davası açılması halinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukuki ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgari miktarı göstermek durumunda olduğunu, kazaya karışan … (… eski plaka) plakalı araç, sigortalı şirket tarafından tanzim edilen, 09.03.2011-09.03.2012 vadeli … poliçe no’lu zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, 01.06.2011 tarihli kazadan dolayı açılan ceza soruşturma ve kovuşturma dosyasının getirtilmesi gerektiğini, tedavi giderlerinden doğan yükümlülükleri kapsamayacağını, davacı tarafından işbu dava açılmadan önce müvekkiline herhangi bir başvuru yapılmadığını, sigorta şirketinin temerrüdü gerçekleşmeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde müvekkil şirketin … A.Ş olduğu belirtilmiş ise de … A.Ş ünvanlı bir şirketin bulunmadığını, dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekilinin cevap dilekçesinde özetle; hiçbir resmi kayda dayanmayan davacı iddiasını kabul etmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “İş bu asıl ve ıslahla açılan davanın davalı …, … Ltd. Şti ve … Sigorta Şirketi yönünden kabulü ile geçici işgörmezlik tazminatı olarak 2.172,48-TL ile sürekli işgörmezlik tazminatı olarak 176.249,71-TL olmak üzere toplam 178.422,19-TL nin davalı … Sigorta Şirketi yönünden dava tarihi olan 29.07.2013 tarihinden, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihi olan 01.06.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine, diğer davalı … A.Ş. hakkında açılan davanın Reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, aktüer hesaplamada bilinen en son asgari ücretin esas alınması gerektiğini ancak Mahkemece 2020 yılı yerine 2019 asgari ücreti üzerinden yapılan hesaplamaya göre karar verildiğini ek rapor alınması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna esas alınan maluliyet oranının hatalı olduğunu, Adli Tıp raporunda davacının tedaviyi red ettiği, bacağının kesilmesini istediği, şiddet eğilimi ve madde kullanımına bağlı sorunları olduğu ve bu durumun tedavisini olumsuz etkilediği belirtilerek maluliyetin nedenleri bilimsel olarak irdelenmeden %64 gibi fahiş bir iş gücü kayıp oranı verildiğini, kusur raporunun yetersiz ve gerekçesiz olduğunu, kusur oranlarının hatalı belirlendiğini, hükmedilen maddi tazminatın davacının haksız kazanç sağlamamasına sebebiyet verdiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 01.06.2011 günü saat 23.30 sıralarında davalı sürücü …’un yönetimindeki … plaka sayılı davalı … şirketi tarafından sigortalı ve diğer davalı tarafından işletilmekte olan kamyon ile Talatpaşa caddesini takiben Levent istikametinden Kağıthane istikametine doğru seyrederken, sağa dönüş için durup harekete geçmesinden sonra, aynı yönde seyrederken sağ yan tarafından kendisini geçmek isteyen davacı … yönetimindeki … plaka sayılı motosiklete çarpması sonucu motosiklet sürücüsü davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeniyle maddi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/3584Esas 2018/12064 Karar sayılı kararında,”… 6100 Sayılı HMK’nin Belirsiz Alacak ve Tespit davası başlığı altındaki 107/1.maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmüne, aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Yasanın Islah ve Maddi Hataların Düzeltilmesi Kapsamı ve sayısı başlığı altındaki 176. maddesinin 1.fıkrasında taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, 2.fıkrasında aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, yasanın 177.maddesinde de ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar sözlü ya da yazılı olarak yapılabileceği belirtilmiştir. Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesinde maddi tazminat talebi harca esas değer 1.000,00 TL. olarak gösterilmek suretiyle, 6100 sayılı HMK’nun 107. maddesi gereği belirsiz alacak davası olarak açılmış ve belirlenecek maddi tazminatın tahsili talep edilmiş olup, davacı vekili 17.04.2015 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 13.348,65 TL’ye yükseltmiş, bilirkişi ek raporundan sonra maddi tazminat talebini 02.11.2015 tarihli dilekçe ile de 14.463,62 TL’ye yükseltmiştir. Bu durumda, davacı vekilinin 17.04.2015 tarihli dilekçesi HMK’nin 107/2. fıkrası uyarınca talebin arttırılması niteliğinde olup, hesap bilirkişi raporunun ibrazı ve buna göre alacak miktarının belirlenmesinden sonra ibraz ettiği 02.11.2015 tarihli dilekçenin ise aynı Yasanın 176.maddesi anlamında ıslah dilekçesi olduğu açıktır.O halde; mahkemece davacı vekilinin 02.11.2015 tarihli ıslah dilekçesi göz önünde tutularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken …” belirlemesinde bulunmuştur. Somut olayda, davacının, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkün olmakla HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmayıp talep arttırım niteliğinde olduğundan Mahkemece duruşma tutanaklarına ıslah olarak yazması doğru olmamıştır. Ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektiren bir husus olmadığı gibi sonuca da etkili değildir.Bu nedenle bu hususa değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Davacıya aktüerya raporu 14/11/2019 tarihinde tebliğ edilmiş itiraz dilekçesi 28/11/2019 tarihinde verilmiştir. İtiraz dilekçesinde karara en yakın dönemde belirlenen yeni asgari ücrete ilişkin rapor alınması gerektiği hususunda bir beyanda bulunmadığından, hükme esas alınan rapor davalı lehine kesinleşmiştir. Her ne kadar 30/01/2020 tarihinde bu yönde bir dilekçe verilmiş ise de davalı yararına oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek asgari ücretin güncel verileri üzerinden hesaplama yapılması için ek rapor alınmamış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18 /04/2019 tarih, 2016/13426 E.ve 2019/5035 K. sayılı kararı). İlk Derece Mahkemesince kusur belirlemesi için resen seçilen bilirkişi …, adli bilirkişi listesinde “22.25 Makina Değerleme, 22.31 Motorlu Taşıt, 22.33 Otomotiv, 22.34 Trafik Kazalarına sebebiyet Veren Teknik Sorunlar, Prof. Dr. / Öğretim Üyesi / Makina Mühendisi,” sıfatları tanımlanmış olup trafik kazalarında ehil olduğu anlaşılmakla bilirkişinin sıfatına yönelik istinaf yerinde değildir. Kusura ilişkin raporun incelenmesinde, bilirkişi tarafından ceza mahkemesinden alınan raporlar incelenerek ve olayın ayrıntılı değerlendirmesi yapılarak olaya uygun düşen KTK ilgili maddeleri uygulamak suretiyle belirleme yapılmış olduğu anlaşılmakla bu raporun hükme esas alınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Kusur belirlenmesine ilişkin istinaf yerinde değildir. Maluliyeti belirleyen ATK 3. İhtisas Kurulu’nun 18/07/2018 tarihli raporundan sonra Mahkemece itirazların karşılanması için ATK 2. İhtisas Kurulu’nundan “02.06.2011 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle; kazadan sonra, bir bacağı diğer bacağına oranla kısa kaldığı, ancak raporda bu hususun belirtilmediği, söz konusu durumun alınacak ek maluliyet raporunda tespit edilmesi, maluliyet oranının kaza nedeniyle mi kazadan sonra uygulanan tedavi veya davacının davranışları nedeniyle mi oluştuğu, davacının maluliyetin ve zararının meydana gelmesinde veya artmasında müterafık kusuru bulunup bulunmadığı varsa oranı, davacının kusuru veya kaza dışında sonradan gelişen ve davalılara yüklenemeyecek eylem ve durumlar olmasaydı kaza nedeniyle sürekli iş göremezlik oluşup oluşmayacağı, meydana gelen iş göremezlik sonucu ile kaza arasında illiyet bağlı bulunup bulunmadığı” hususunda görüş sorulmuş, ATK 2. İhtisas Kurulu 29/04/2019 tarihli raporda “Bacak kısalığının 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Beşinci Bölüm Madde 24, e fıkrası gereği ayrı bir sebebe bağlı arıza gibi ele alınarak işlem yapılamayacağı cihetle, meslekte kazanma gücünden kayıp oranı konusunda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 18.07.2018 tarih, 13062 sayılı kararına eklenecek husus bulunmadığı, Her kemik kırığında osteomiyelit dahil olmak üzere birtakım kompliksayonların gelişmesi olasılığı bulunduğu, meydana gelen iş göremezlik oranının 02.06.2011 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasında oluşan kemik kırığına bağlı olduğu, bu arızanın gelişmesinde kişinin davranışları, tedavinin seyri veya başka etkenlerin ne şekilde katkısı olduğu bilinemeyeceği oy birliği ile mütalaa olunur.” belirlemesinde bulunmuştur. ATK 2. İhtisas Kurulu 29/04/2019 tarihli raporunda istinaf itiraz konusu değerlendirilmiş olduğu gibi dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir. Aynı yasanın 49. maddesinde de “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiş olmakla, zarara uğrayanın hiç çalışmıyor olsa dahi tazminat talep etme hakkı yasadan kaynaklandığından bu yöne ilişkin istinaf yerinde görülmemiş ve istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ve davalı … Ltd. Şti. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı yönünden ;Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalı … Ltd. Şti. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 12.188,01 TL harçtan peşin alınan 3.047,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.141,01 TL harcın davalı … Ltd. Şti. yönünden tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/02/2022