Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/2045 E. 2022/2054 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/2045
KARAR NO: 2022/2054
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/07/2020
NUMARASI: 2017/588 Esas – 2020/415 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09.12.2016 günü meydana gelen trafik kazazında davacının yaralandığını, kazanın oluşumunda sürücünün tam kusurlu olduğunu, davacının bu olay nedeniyle % 8 oranında malul kaldığını, sigorta şirketine 12.01.2017 tarihinde yazılı başvuru yapıldığını, davalının talebi karşılamadığını, davacının kurye olarak çalıştığını, kaza nedeniyle mesleğini sürdürebilmesi ve kazancının da etkilendiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 500,00 TL iş ve kazanç kaybı tazminatı, 500,00 TL tedavi ve bakım refakat ve sair gideri tazminat ile 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren ticari/yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı … Sigorta AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin 6111 Sayılı Kanun uyarınca geçici iş göremezlik, tedavi gideri ve bakıcı gideri taleplerinden sorumluluğu olmadığını, yine refakatçi ve sair masrafların yansıma zarar olduğunu ve müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının başvurusu neticesinde hasar dosyası açılarak 37.669,01 TL tazminatın 08.06.2017 tarihinde davacı vekilinin hesabına ödendiğini, maluliyet raporunun Adli Tıp Kurumundan alınması gerektiğini, davacının koruyucu güvenlik önlemi almayarak müterafık kusurlu olduğunu, kaza tarihinden itibaren ticari faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının kazada kusurunun olmadığını, kazanın davacının hızlı, dikkatsiz motosiklet kullanması ve hastane önüne bilinçsizce yerleştirilen beton dubalar sebebiyle yaşandığını, davacının önce hastane önündeki bubalara ardından da davalının aracına vurarak durduğunu, maluliyet oranına itirazlarının olduğunu, davacının yaralanmasına asıl sebebiyet veren olayın ilgili hastanenin gerekli tedbirleri almadan koymuş olduğu dubalar olduğunu, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, davacının iki işte çalıştığına ilişkin beyanının kabul edilebilir olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacının maddi tazminat talepleri yönünden davanın reddine, davacının manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece, hatalı adli tıp raporu esas alınarak düzenlenen hesap bilirkişi raporu doğrultusunda müvekkilinin maddi tazminat alacağının reddine karar verildiğini, dosyada mübrez maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğunu, hatalı ve hesaplama yapılmaya elverişli olmayan rapor ile hesaplama yapıldığını, bu nedenle hesap bilirkişi raporunun da hatalı tanzim edildiğini, mahkeme tarafından raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 09/12/2016 tarihinde davacı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalı …’a ait, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı, davalı sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince ATK 3. İhtisas Dairesinden alınan 03/07/2019 tarihli maluliyet raporunda davacının engellilik oranının % 0 olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. Oysa dava dilekçesi ekinde bulunan İstanbul Fatih Kamu Hastaneleri Birliği İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 17/10/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda ise davacının %8 oranında maluliyeti bulunduğu belirlenmiştir. Bu halde maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğu halde dava dilekçe ekindeki sağlık kurul rapor ve ekleri getirtilerek çelişki giderilmeksizin eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, öncelikle dava dilekçe ekindeki sağlık kurulu rapor ve tüm eklerinin getirtilerek dosyaya eklenmesi, sonrasında başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan ” Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uygun olarak davacı da var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise süresi, tespit edilecek geçici iş göremezlik süresi içinde bakım ve bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı varsa süresi, kalıcı maluliyet oluşup oluşmadığı, kalıcı maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı, maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, maluliyet raporları arasında çelişkiyi giderecek şekilde dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınması ve bu raporun sonucuna göre aktüerya bilirkişisinden hükme esas alınan rapor tarihi itibariyle yeniden rapor alınmalı sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Daire kararının kapsam ve şekline göre; maluliyet oranının belirlenmesi için rapor alınması gerektiğinden manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/11/2022