Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/2020 E. 2022/2213 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/2020
KARAR NO: 2022/2213
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/02/2020
NUMARASI: 2015/1128 Esas – 2020/85 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin 27/08/2012 tarihinde saat 19:30 sıralarında … Merkez Mah. … İş Merkezi karşısında servis aracından inip yolun karşına geçmek isterken sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpması sonucu yaralandığını ve malul kaldığını, kazanın oluşumunda asli kusurlu olan … plaka sayılı aracın ZMMS poliçesinin davalı … tarafından yapıldığını belirterek 10.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsili ile müvekkile ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 113.367,60 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … plaka sayılı aracın müvekkili şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, öncelikle kusur durumu tespiti gerektiğini, hükmedilmesi gereken faiz yasal faiz olabileceğini ve dava tarihinden istenebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; ceza dosyasında davacının asli kusurlu, davalı müvekkilinin tali kusurlu olarak yer almış olsa da bu kusur belirlemesinin, neredeyse yola çıkan herkese bilirkişilerce öngörülen, aracı yola ve teknik şartlara uygun kullanmamak olan soyut bir kusur atfından ibaret olup, olayda aracın her ne şartta kullanılırsa kullanılsın gece vakti duran aracın önünden aniden yola fırlayan insana çarpmamanın imkansız olduğunu, mahkemece yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile hususun ortaya çıkacağını, davanın görev yönünde ve esastan reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile maddi tazminat talepleri yönünden 81.980,00 TL’lik ödeme yönünden dava konusuz kalmakla bu miktar yönünden karar tesisine yer olmadığına, bakiye kısmı yönünden yerinde görülmeyen davanın reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine, dava konusu edilmeyen faizin ıslah yolu ile ileri sürülmesi yerinde görülmediğinden faiz isteminin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin maddi tazminat talebini reddetmesinin hatalı olduğunu, davalı yan protokolle sulh olunduğunu belirtmişse de huzurdaki davanın trafik kazasından kaynaklı cismani zarara dayalı olduğunu, dosyada aldırılan 06.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda maddi tazminatın, 184.267,76 TL olarak belirlendiğini, yapılan protokole göre yapılan ödemenin ise 70.930,00 TL olduğunu, sulh miktarı ile hesaplanan tazminat arasında iki katından daha fazla bir fark bulunduğunu, KTK’nın 111.maddesi gereğince ödemenin yetersiz olduğunu, bilirkişi raporuyla müvekkilinin alacağının, yapılan anlaşmayla ödenen rakamın neredeyse üç katı olduğunun ortaya çıktığını, anlaşmanın iptali gerektiğini, davanın bu talebi de ihtiva ettiğini, bilirkişi raporuna dayanarak yaptıkları artırım işlemi sırasında sigorta şirketi tarafından müvekkiline ödenen meblağın mükerrer ödemeye sebebiyet verilmemesi maksadıyla mahsup edildiğini, Mahkemenin yine de maddi tazminat taleplerini doğrudan reddettiğini, manevi tazminat miktarının eksik tayin edildiğini, ıslah yolu ile talep edilen faizin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda her ne kadar sulh protokolü kapsamında davacı tarafa 81.980,00 TL ödeme (asıl alacak, faiz ve yargılama gideri toplamı) yapıldığı belirtilmişse de sulh protokolü kapsamında davacı vekili hesabına ayrıca sulh olunduğu üzere 8.150,00 TL’lik vekalet ücreti ödemesi de yapıldığını, dolayısıyla gerekçeli kararda müvekkili şirket aleyhine ayrıca hükmedilen 9.978,70 TL’lik vekalet ücretinin, sulh protokolü üzerine gerçekleştirilen ödeme nedeniyle mükerrer olduğunu, gerekçeli kararda sulh protokolüne aykırı olarak eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığını, tarafların sulh olması neticesinde uyuşmazlığa konu tüm maddi tazminat kalemleri ve ferilerinin tamamen sona ermiş olduğundan 81.980,00 TL’yi aşan bakiye kısım yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, bu nedenle maddi tazminat istemi ile açılan davada vekalet ücreti de dahil olmak üzere tüm talepler yönünden sulh olunması nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 27.08.2012 tarihinde davalı … şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı olan davalı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın yaya olan davacı …’a çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Kazaya karışan … plakalı araç, davalı …’ye 18.07.2012/2013 tarihlerini kapsar şekilde ZMSS Poliçesi ile sigortalıdır. Trafik poliçesinde sakatlık halinde teminat limiti 225.000,00 TL’dir.Mahkemece ATK 2. İhtisas Kurulundan alınan 08/07/2019 tarihli maluliyet raporuna göre davacının 28/08/2012 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanması nedeniyle %54 oranında malul kalacak derecede yaralandığı ve iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 12 aya kadar uzayabileceği; Aktüerya raporu ile birlikte alınan kusur raporuna göre kazanın oluşumunda davacı yayanın asli ve %75 oranında, davalı sürücünün tali ve %25 oranında kusurlu olduğu tespit edildiği anlaşılmıştır. Müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur (TBK 162/1). Borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder (TBK 163/2). Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir.(BK163/1).Borçlulardan birinin yaptığı ödeme kadar, müteselsil sorumluların alacaklıya karşı sorumlu oldukları toplam miktar eksilmiş olur (TBK 166/1). Borcun tamamı borçlulardan biri tarafından ödenirse, diğer borçlular da alacaklıya karşı borçtan kurtulur. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra anlaşması, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun borca katılma payı oranında borçtan kurtarır (TBK 166/3). Müteselsil borçlu, alacaklıyı tatmin ettiği oranda diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklının halefi olur (TBK 168/1) ve alacaklının hakları ona geçer. Borçlu yalnızca kendi payına düşen kısmı ödemişse, diğer müteselsil borçluya rücu edemez. Yine sigorta şirketleri limit kadar tazminattan sorumlu olduklarından yapılan ödemenin zararı tamamen karşılamaması halinde, davalı işleten poliçe limitini aşan miktarda zarar varsa limiti aşan kısımdan sorumlu olacaktır, limitin altında bir zarar varsa davalı işleten ibra nedeni ile bu oranda sorumluluktan kurtulmuş olacaktır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/58 E. ve 2019/12186 K., 2019/3589 E. ve 2019/11257 K., Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/20842 E. ve 2021/8707 K., 2021/2384 E. ve 2022/7167 K. sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta … plakalı aracın kaza tarihinde sakatlık halinde teminat limiti 225.000,00 TL olduğu, ZMSS sigortacısı … Sigorta A.Ş. ile davacı vekili arasında 11/09/2017 tarihli sulh protokolü ile 70.930,00 TL ana para,10.450,00 TL işlemiş faiz, 600,00 TL yargılama gideri, 8.150,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 90.130,00 TL üzerinden sulh yapıldığı, sulh sözleşmesinin davalı …Ş., sigortalısı ve sürücüyü kapsadığı, 20/09/2017 tarihinde de ödemenin yapıldığı, davacı vekilinin yapılan ödemeyi kabul ettiği ancak davadan feragat beyanı bulunmadığı, davacı vekilinin 12/02/2020 tarihli duruşma sırasında sözlü beyanında ” her ne kadar taraflar arasında sulh protokolü imzalanmış ise KTK’nın 111. maddesi gözetilerek ve tespit edilen tazminat miktarının tarafımızdan alınan ödemenin 3 katı oranında olduğu da göz önünde bulundurularak yapılan ödemenin mahsubu ile bakiye 113.367,60-TL’nin tahsiline” karar verilmesini talep ettiği, hükme esas aktüerya raporunda tazminat hesaplamasının ihtimalli olarak hem asgari ücret üzerinden hem de emsal üzerinden yapıldığı, olup asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre 111.884,70 TL, emsal ücrete göre ise 180.242,60 TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, yapılan ödemenin düşülmediği anlaşılmaktadır. Yukarıya aktarılan yasal açıklamalar ve emsal Yargıtay içtihatlarından da anlaşılacağı üzere davalı işletenin aracının işletilmesi sırasında doğacak 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu trafik sigortacısı karşılamak durumunda olduğundan, limitin altında zarar olduğu için davalı işleten ibra nedeni ile bu oranda sorumluluktan kurtulacaktır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/3589 Esas ve 2019/11257 Karar sayılı kararı). Başka bir ifadeyle Sigorta şirketinin ibra karşılığı davacıya yaptığı ödeme zararı tamamen karşıladığından (sigorta limitini aşan bir tazminat bulunmadığından) diğer müteselsil sorumlularında da tazminattan sorumluluğunun sona erdiğinin kabulü gerekir. KTK’nın 111.maddesi dava açılmadan önce yapılan ödeme ve ibra halinde uygulanacağından bu yöne değinen davacı istinaf talebi de yerinde değildir. Ancak maddi tazminat talebinin tamamı için dava konusuz kaldığından hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde “Maddi tazminat talepleri yönünden 81.980,00-TL’lik ödeme yönünden dava konusuz kalmakla bu miktar yönünden karar tesisine yer olmadığına, bakiye kısmı yönünden yerinde görülmeyen davanın reddine” karar verilmesi doğru olmamış, hüküm bu yönden düzeltilmiş ayrıca ibra vekalet ücretini de kapsadığından konusuz kalan maddi tazminat talebi yönünden davalılar lehine vekalet ücretin hükmedilmemiştir. HMK’nın 109/3. maddesinde “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmü uyarınca, davacı dava dilekçesinde fazlaya dair hakkını saklı tutmasa dahi davayı ıslah etmesi mümkündür (Yargıtay HGK 2017/19-1628 E.- 2018/1098 sayılı kararı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih, 2019/1236 E. ve 2019/3636 K. sayılı sayılı kararı). Dava dilekçesi ile talep edilmeyen faiz TBK’nın 131/2.maddesine göre ana para alınırken faiz hakkı saklı tutulmuşsa ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa her zaman istenilebilir. Bu durumda davacı, dava dilekçesinde talep etmediği faiz alacağını dava sırasında verdiği ıslah dilekçesi ile maddi ve manevi tazminat talepleri için dava tarihinden itibaren yasal faiz talep ettiğine göre faize hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmüş ve hüküm düzeltilmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanması, maluliyet oranı ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesince davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının bir miktar düşük olduğu, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uymadığı, 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığından bu yöne değinen davacı vekili istinaf talebi yerinde görülmüştür. Bu nedenle; davacı vekili ile davalı …Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:A- Davacı vekili ile davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: a-Maddi tazminat istemine dayanan dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, b- Manevi tazminat istemine dayanan davanın kısmen kabulü ile 15.000,00-TL manevi tazminatın 17/11/2015 olan dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin REDDİNE, 2- Alınması gereken 1.024,65 TL harcın peşin olarak yatırılan 1.134,47 TL harçtan mahsubu ile kalan 109,82 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yatırılan 27,70-TL başvurma harcı ve 341,55-TL peşin harç olmak üzere toplam 369,25-TL’ nin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, 4- Maddi tazminat vekalet ücreti de dahil olmak üzere ödeme ile konusuz kaldığından tarafların lehine ve aleyhine vekalet ücreti belirlenmesine yer olmadığına, 5-Manevi tazminat yönünden davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 6-Manevi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, 7- Davacılar tarafından yapılan tebligat, posta vb.olmak üzere toplam 3.012,21 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap ve takdir edilen 2.259,15 TL’sinin davalı …’da alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davalı … tarafından yapılan 55,00- TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap ve takdir edilen 13,75 TL ‘sinin davacıdan alınarak davalı …’ya verilmesine, kalan kısmın üzerinde bırakılmasına, 9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN;1-Davacı vekili ve davalı … vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-a-İstinaf aşamasında davacı vekili tarafından yapılan 27,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, b-İstinaf aşamasında davalı … vekili tarafından yapılan 32,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/12/2022