Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1992 E. 2022/322 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1992
KARAR NO: 2022/322
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 19/11/2019
NUMARASI: 2014/1487 Esas – 2019/752 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … sevk ve idaresindeki … plakalı ve davalı şirket tarafından ZMSS Poliçesi ile sigortalı bulunan aracın karıştığı yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasında davacının yaralandığını ve sakat kaldığını, davalı sigorta şirketine gerekli evraklarla başvurularak ödeme yapılmasının istendiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacının 25.12.1972 doğumlu olduğunu, beden gücü kayıp oranının belirlenerek, davalı sigorta şirketinin poliçe kapsamında sakatlık ve ölüm teminatından, bakıcı giderine ilişkin zararın ise sağlık gideri-tedavi teminatından tahsilini talep ettiklerini, davacının bakıcı gideri ve SGK tarafından karşılanması mümkün olmayan tedavi giderlerinden davalının tedavi giderleri limitine kadar sorumluluğu bulunduğunu, zarar miktarının tayini için davacının maluliyet oranı dikkate alınarak, ömür boyu sürekli bakıma muhtaç olmasından dolayı bakıcı gideri tazminatı ile SGK tarafından karşılanması ve fatura vb ile ispatı mümkün gözükmeyen dolaylı giderlerin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasını istediklerini, davacıya kusur izafe edilemeyeceğinden, sağlık kurulu raporu da kesinleştiğinden PMF 1931 Yaşam Tablosu kullanılarak hesaplama yapılmasını, bakım gideri ve maluliyet zararı tazminatının hesaplanmasını istediklerini, kusur durumunda ihtilaf bulunmadığını, meydana gelen tüm bedeni zararların trafik sigortası kuvertürü içinde kaldığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 6100 sayılı Yasanın 107.maddesine göre belirlenecek maddi tazminat nedeniyle 1.000,00 TL cismani zarar nedeniyle oluşacak maddi tazminat nedeniyle, sürekli ve geçici maluliyet dönemine ilişkin tazminat tutarının, bakıcı giderinin sigorta şirketi açısından temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin belgelenmesi gerektiğini, dosyada davacının devamlı bakıma muhtaç olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını, maluliyet oranı değil, devamlı bir bakıcının varlığı olması zorunluluğunun hayatın olağan akışına uygun olup olmadığının esas alınması gerektiğini, davacının sağlık raporundaki kalp rahatsızlığının kaza ile illiyet bağının ve oranının ispat edilmesi halinde bile esas olan bu araz açısından bakıcı ihtiyacı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, davalının temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, davacı tarafından davadan önce başvuruda bulunulmuş olmasına rağmen, eksik evrak nedeniyle davacının talebinin karşılanamadığını, şirketin temerrüdünden söz edilemeyeceğini, faizin yasal faiz olabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Kısmen Kabulü ile; 1-126.77 TL geçici işgöremezlik, 155.14 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 281.91 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, bu nedenle İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ya da üniversitelerin trafik hususunda yetkili olan bir kürsüsünden oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, ATK 3. İhtisas Dairesi’nin 14.11.2016 tarihli raporu ile müvekkilinin maluliyetinin olmadığı ve iyileşme süresinin 3 haftaya kadar uzayabileceği tespit edildiğini, dosya içerisindeki Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nden alınmış olan engelli sağlık kurulu raporunda müvekkilinin vücut fonksiyon kaybı oranı %20 olarak tespit edildiği için mahkeme tarafından itirazları kabul edilerek maluliyet tayini için Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor istenilmişse de dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda aynı sonucun tekrar edilmiş ve müvekkilinin maluliyetinin olmadığı ve iyileşme süresinin 3 haftaya kadar uzayabileceğine karar verilmiş olduğunu, ATK raporlarını kabul etmelerinin mümkün olmadığını, yargılama sırasında sadece geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı hesabı için bilirkişi raporu alınmış, tedavi giderlerinin hesaplanması için hekim bilirkişiden rapor alınmamış ve bu talep hakkında hiç delil toplanmadığı gibi gerekçeli kararda da bu talebe ilişkin herhangi bir karar verilmemiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 20/05/2012 tarihinde davacı idaresindeki … plakalı motosiklet ile dava dışı … idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu, davacının yaralanması nedeniyle … plakalı araç ZMM sigortacısından beden gücü kayıp oranı, bakıcı giderine yönelik maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde talep kısmında 2. bent ile beden gücü kayıp oranı ve 3. bent ile bakıcı giderine bağlı tazminat isteği olarak açıklanmış olup, bu bağlamda dava dilekçesinde maddi tazminat olarak talep edilen tazminat kalemlerinden karşılanmayan talep bulunmadığından bu hususa ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur ve aktüer hesaplamayı da içerir 24/12/2018 tarihli raporun istinaf talep eden davalı tarafa HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile 27/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği halde, davalı vekilince 07/01/2019 tarihli dilekçe ile hesaplamaya itiraz edilmiş ise de süresi içerisinde kusur açısından rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusura ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonra da Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/12953 Esas ve 2019/5180 Karar sayılı kararı). Somut olayda; ATK 3. İhtisas Kurulunun 14/11/2016 tarihli ve ATK Genel Kurulunun 14/12/2017 tarihli raporlarında, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 3 haftaya kadar uzayabileceği mütalaa edilmiş, her iki raporda, kaza tarihine göre uygulanması gereken, “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenmiş olup, davacı vekilince dosyaya fotokopisi sunulan Afyonkarahisar Devlet Hastanesinin 08/07/2014 müracaat tarihli raporunda; (Kalp damar cerrahisi) “her iki alt ekstremitede geçirilmiş DVT” sebebiyle engel oranı % 20 olarak belirtilmiş ise de; “Engelli Sağlık Kurulu Raporu” olarak düzenlenen bu raporun düzenleme kriterleri ve amaçları farklı olduğu gibi hangi yönetmelik esas alınarak düzenlendiği de yazılı olmadığından belirsizdir. Bu nedenle bu rapor trafik kazasına bağlı tazminat talebine esas alınacak nitelik ve mahiyette olmadığından raporlar arasında maluliyet oranı bakımından çelişki bulunduğundan bahsedilemeyecektir. Kaldı ki davacı vekilince ATK Genel Kurulu raporu alındıktan sonra, 06/03/2018 tarihli oturumda rapora bir diyeceğinin olmadığı da beyan edildiğinden HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden maluliyet raporuna ilişkin istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/02/2022