Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1963 E. 2022/2169 K. 28.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1963
KARAR NO: 2022/2169
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2017/899 Esas – 2020/106 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/11/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;12/07/2017 tarihinde … plakalı aracı ile İstanbul istikametinde seyretmekte olduğunu, Ümraniye E-80 Çamlıca Gişelere 100 mt kala, davalılardan … idaresindeki, … plakalı aracın davacının aracına arkadan çarptığını, meydana gelen kazada davalı sürücü …’in %100 kusurlu bulunduğunu, bu sebeple de müvekkilinin aracında meydana gelen maddi zararın ve kaza sebebiyle uğramış olduğu manevi zararın davalılardan tazminini talep zorunluluğu doğduğunu, ayrıca davalı sürücünün kendi beyanına göre; kaza anında hem telefon ile görüşme yaptığını, hem de 174 promil alkollü olduğunu, kaza meydana geldikten sonra davacı ve kaza esnasında davacının aracında bulunan misafirleri … ve …’nın araçtan inerek aracı kontrol ettiklerini, davalı araç sürücüsünün de araçtan indiğini, davacının, davalının yaralanmadığını gördüğünü ve geçmiş olsun diyerek kazanın fotoğraflarını çektiğini, davalı sürücünün davacıya tüm kaza masraflarını karşılayacağını ancak tutanağı başka birisi adına düzenlenip düzenlenmeyeceğini sorduğunu, bu sırada da arkadaşını kaza yerine çağırdığını söylediğini, ısrarlarına rağmen, davacının bu durumun mümkün olmadığını belirtmesi üzerine, rapor tutmayarak tüm masrafları karşılamayı önerdiğini, davacının yetkili servisten, servisin masrafı görmesi gerektiğini öğrendiğini, ancak sadece tamponun dahi 5.000,00 TL’den az olmayacağının ifade edildiğini, 5.000,00 TL yi duyan …’in bunun üzerine polis çağırıp tutanak tutmayı kabul ettiğini, bunun üzerine davacının 155’i aramak için telefonuna yöneldiğini, bu sırada ve daha sonra sürücünün aracına binip kaçmak istediğini, davalı sürücünün aracını, kendisine engel olmak isteyen …’nın üzerine sürdüğünü, ayağını ezdiğini, …’nın ayağının üzerinden geçerek kaçan sürücünün ileride polis memurlarınca silah çekilmesi suretiyle durdurulabildiğini, davalının polisler tarafından yakalanınca sinkaflı, küfürlü sözler sarf ettiğini, daha sonra davacının davalıdan şikayetçi olduğunu, davalının 174 Promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, davalının davacının misafiri …’yı öldürmeye teşebbüs ettiğini, aracın kazadan sonra, … yetkili servisinde tamir edildiğini, dosyaya sunulan faturada davacının aracında 22.571,04 TL tutarında hasar meydana geldiğinin görüleceğini, davacının zarara uğramasına sebep olan araç ticari işlerde kullanıldığından, maddi zarara olay tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari temerrüt faizi uygulanmasını talep ettiklerini, davacının, meydana gelen kazadan dolayı ve de davalı sürücünün müvekkiline yönelik hakaretlerinden dolayı manevi olarak da zarara uğradığını, davalının %100 kusurlu olarak trafik kazasına sebep olduğunu, davanın kabulü ile, davacının uğramış olduğu 22.571,04 TL maddi zararın, olay tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte, davalılardan müteselsilen tazminini, davacının kaza ve davalı sürücünün davacıya yönelik hakaretleri sebebiyle uğramış olduğu 50.000,00 TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı araç sürücüsü, araç maliki ve araç işleteninden tazminini talep etmiştir. Davalılar … A.Ş., … A.Ş. ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı … A.Ş.ye kayıtlı olduğunu, davalı … A.Ş.’nin bu aracı … A.Ş.’den uzun dönem araç kiralama sözleşmesi ile kiraladığını, davalı … A.Ş. de bu aracı diğer davalı …’e iş amacıyla kullanması maksadıyla teslim tesellüm tutanağı ile teslim ettiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davalı … A.Ş.’nin dava konusu aracı, uzun dönem araç kiralama sözleşmesi ile kiraya vermesi nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini, davalı …’in verdiği ifadesinde, kaza nedeniyle herhangi bir yaralanma olmadığını, davacı tarafın kendisinden 5.000,00 TL talep ettiğini, bu rakamın fahiş olduğunu söylemesi üzerine, davacı tarafın ve yanındaki … ile …’in kendisini tuttuğunu, davacının kendisine vurduğunu, polislerin yanına aracı ile gitmek istediğini, bu sırada buna engel olmaya çalışan …’ya araç ile temas ettiğini, dava konusu olaya ilişkin alınan emniyet ifadelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere, davacı tarafın hasar bedelinin 5.000,00 TL olduğunu belirttiğini, bu hususun yazılı ifadelere de yansıdığını, dava dilekçesinde ise (emniyet ifadeleri ile çelişecek şekilde) bu bedelin sadece tampon için olduğu, 22.571,04 TL tutarında hasarın meydana geldiğinin belirtildiğini, davacı tarafa ait aracın marka, model, model yılı ve hasar onarımı hepsi birlikte değerlendirilerek onarım bedeli hususunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, mahkemece manevi tazminata hükmedilecekse manevi tazminat talebinin muhatabının davalı … olduğunu, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu …’ya ait … plakalı aracın davalı şirket nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, davaya konu trafik kazası ile ilgili olarak davalı şirkette … nolu hasar dosyası açıldığını, davaya konu olan kaza sonucu var olan gerçek kusurun ve zararın ehil bilirkişilerce ortaya çıkarılması gerekeceğini, huzurdaki dava ikame edilmeden evvel davalıya hiçbir başvuruda bulunulmadığını, davalının dava açılmasına ve faiz işlemesine sebep olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” 21.391,04 TL hasar tazminatının davalı … Sigorta A.Ş den 09/08/2017 tarihinden davalılar … A.Ş ve davalı …’den 12/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve mütesesilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı … A.Ş nin pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine, 1,180.00 TL ikame araç bedelinin, davalılar … A.Ş ve davalı …’den 12/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı … A.Ş nin pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine, davalı … Sigorta A.Ş nin ikame araç bedelinden sorumlu bulunmaması nedeni ile pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine, 4.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … A.Ş ve davalı …’den 12/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı … A.Ş nin pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 29/07/2019 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, hukuki tespit yaptığını ve rapor hazırlayanın inceleme yapmaya yetkin biri olmadığını, davalı … A.Ş. ile davalı … A.Ş. adreslerinin ve ortaklarının aynı olduğunu, davalıların arasında organik bağın mevcut olduğunu işbu nedenle davalı şirketlerin her ikisininde işleten sıfatına sahip olduğundan müvekkilinin zararından iki şirketin de sorumlu olacağını, davalı sürücünün İslami değerlere yönelik ağır hakaretlerde bulunduğunu, manevi olarak müvekkili ve toplumu yıpratmasına rağmen manevi tazminat değerlendirmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 12/07/2017 tarihinde, saat 23:10 sıralarında davacı sürücü … yönetimindeki … plakalı araç ile E-80 otoyolunu takiben İstanbul istikametine seyir halinde iken olay yeri Çamlıca Gişelerine 100 m mesafede aracının arka kısımlarına, aynı istikamette seyir halinde olan davalı sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın çarpması sonucu maddi hasar ile sonuçlanan trafik kazası meydana geldiği anlaşılmıştır. KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.Somut olayda, davalı … A.Ş yargılama aşamasında aracı uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiraladığını ve işleten sıfatı bulunmadığını ileri sürmüş ve buna ilişkin bir yıllık sözleşmeyi sunmuştur. Kiracı olan davalı … A.Ş beyan dilekçesinde araçları kiraladığını beyan etmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi ile de aracın uzun süreli kiralandığı ve kira bedellerinin ödendiği tespit edildiğinden mahkemece kiralayan şirket olan davalı … A.Ş. yönünden husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Kiralayan ve kiracı olan davalı şirketler arasında adreslerinin ve ortaklarının aynı olması sebebi ile davalıların arasında organik bağın mevcut olması trafik kazası nedeni ile işleten sıfatının belirlenmesi yönünden sonuca etkili görülmediğinden bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddi gerekmiştir.Defter incelemesi yapan bilirkişinin genel muhasebe uzmanlık alanının bulunduğu teslim tutanağından anlaşılmış olup inceleme yapmaya yetkin biri olmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.Olay sonucu davalı sürücünün davalıya karşı kişisel haklarına saldırıda bulunulduğundan ceza davası açıldığı ve davalının ceza almış olduğu anlaşılmıştır.Haksız eylem nedeniyle hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen haksız eylem sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, haksız eylemin oluş şekli ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, davacı lehine verilen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davacı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/11/2022