Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1960 E. 2022/361 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1960
KARAR NO: 2022/361
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2017/953 Esas – 2019/1068 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 04/12/2012 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından poliçe ile teminat altına alınan … plakalı aracıyla seyir halindeyken müvekkilinin sol ayağının üstünden geçtiğini, yaralanmasına sebep olduğunu, davalı …’in müvekkilini hastaneye götürdüğünü, hastanede müvekkilinin ayağının alçıya alındığını, …’in hastaneye giderken müvekkili ile ilgilineceğini söylemesine rağmen, müvekkili ile ilgilenmediği ve arayıp sormadığını, müvekkilinin olay tarihinden sonra araç sürücüsü davalı hakkında şikayette bulunduğunu, trafik kazası neticesinde müvekkilinin vücut bülüntüğünün zarar gördüğünü, maddi ve manevi hasara uğradığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin … plaka numaralı aracın 12/07/2012-12/07/2013 tarihleri arasında … nolu KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile sigortaladığını, huzurdaki davaya cevap verilmesi için delillerinin kendilerine tebliğinin gerektiğini, davacının tedavi gideri ve geçici iş göremezlik tazminatına yönelik müvekkili sigorta şirketi değil Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; huzurda görülmekte olan davanın hukuka aykırı olduğunu, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, TBK 49 madde gereğince haksız fiilden doğan borç ilişkilerinde kişinin sorumlu olabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar vermesi gerekmekte olduğu ve bu halde zararı gidermekle yükümlü olacağının belirtildiğini, söz konusu olayın gerçekleşmemesi için gerekli dikkat ve özeni göstermiş olmasına rağmen kaza olayının vuku bulduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda,”1-Davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddi ile, maddi tazminat isteminin reddine, 2-Manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile, 1.000,00 TL manevi tazminatın 04/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ten tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme kararında hiçbir gerekçe bildirilmediğini, delil toplama ve değerlendirmeye ilişkin taleplerin gerekçesiz ve kanuna aykırı olarak reddedilmesinin iddia ve savunma hakkını kısıtladığını, dosyada tekrar alınan bilirkişi raporunun talebe rağmen tebliğ edilmediğini, 04/07/2019 tarihli 5. Celse duruşma tutanağı incelendiğinde ATK genel kurulu tarafından “değerlendirilmesine gerekli bir hususun olmadığından bahisle dosyanın iadesine” ilişkin kararın gerekçesiz olduğunu, maddi tazminat talebinin reddi ile manevi tazminat talebinin kısmen kabulünün hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Somut olayda hükme esas alınan ATK. 2. İhtisas Kurulunun 26/11/2018 tarihli maluliyet raporu, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre, davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmasının maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde değerlendirme yapılarak düzenlenmiştir. Bu doğrultuda maluliyet tespitine ilişkin ATK raporunun denetime elverişli olduğu ayrıca davacı vekilinin itirazlarını değerlendirmek üzere ATK Genel Kuruluna yazılan yazıya verilen cevapta; dosyada mevcut raporlar arasında çelişki bulunmadığı, 2. İhtisas Kurulu raporunun kişinin mahallinde yapılmış muayenesi, tıbbi belge ve grafilerinin değerlendirilmesi sonucunda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenmiş olduğu ATK kanununun 15.maddesi kapsamında değerlendirilmediğinden ikinci üst kurul gündemine alınmasını gerektirecek özellik taşımadığı belirtilerek işleme tabi tutulmadan gönderildiği görülmekle bu hususlara değinen davacı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. Yine mahkemenin gerekçeli kararında maddi tazminata ilişkin “…. Davacıya ait tedavi evrakları celp edilmiş, trafik kazası nedeniyle maluliyet oranı tespit edilerek rapor düzenlenmesi için dosya İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 23/11/2018 tarih ve 10470 sayılı raporunda; davacının 04/12/2012 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında malüliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 3 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Davacı tarafça, trafik kazası nedeniyle sürekli iş görmezlik nedeniyle maddi tazminat talep edildiği, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 23/11/2018 tarih ve 10470 sayılı raporunda meydana gelen trafik kazasının, davacının maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı yönünde görüş sunulduğu yani trafik kazası nedeniyle davacının sürekli maluliyetinin bulunmadığı ATK raporuyla sabit olduğundan davacının maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.” gerekçesinin yeterli açıklayıcı ve yerinde olduğu anlaşılmakla buna değinen istinaf itirazlarının da reddine karar verilmiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, olayla ilgili ceza dosyasında alınan kusur ve maluliyete ilişkin rapor, kazanın oluş şekli, kusur durumu ve tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının usul, yasa ve hakkaniyete uygun ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/02/2022