Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1902 E. 2022/2163 K. 28.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1902
KARAR NO: 2022/2163
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/03/2020
NUMARASI: 2017/633 Esas – 2020/217 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 28/11/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/07/2015 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi üzerine takla attığını ve müvekkillerinin murisi …’ın ölümüne sebep olduğunu, müvekkillerinin murisinin araç içinde yolcu olduğundan müteveffaya kusur izafe edilemeyeceğini, davaya konu olay hakkında Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/541 Esas sayılı dava dosyası ile sigorta aleyhine dava açıldığını, alınan ATK raporunda kazaya %50 oranında davalı halk sigorta sigortalısı olan aracın sebep olduğunu, %50 oranında sürücüsü ve plakası belli olmayan meçhul aracın sebep olduğunun tespit edildiğini, sürücüsü ve plakası belli olmayan araçlarla ilgili sorumluluğun KTK açısından …nın sorumlu olduğunu belirterek olay nedeniyle desteklerini kaybeden müvekkillerinden … için 400,00TL, …, … ve … ve … için 200,00TL tazminatın davalıdan tahsili ile bu dosyanın Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2015/541 Esas sayılı dava dosyası ile birletiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile; 101.088,00TL destekten yoksun kalma tazminat bedelinin 31.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ikametgah adresinin Şişli/İstanbul olduğundan davada İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, 20/07/2015 tarihinde plakası tespit edilemeyen aracın karıştığı kaza sonucunda davacıların desteğinin vefat ettiğini, bu poliçelerden dolayı sorumluluklarının davacının kusuru oranında olmak üzere, yaralanma ve sürekli sakatlık halinde olay tarihi itibariyle kişi başı azami 298.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, kaza ile ilgili olarak plakası tespit edilemeyen aracın varlığının tespiti gerektiğini, dava dilekçesi ve eklerinden de anlaşıldığı üzere söz konusu kazanın meydana geldiği yerde herhangi bir iz, delil ve görgü tanığı bulunmadığını, bu konudaki ispat külfetinin davacıda olduğunu, olay günü, saati ve yer değerlendirmesi yapıldığında olay ile ilgili herhangi bir görgü tanığının bulunmamasının kafa karıştırıcı olduğunu, ayrıca, 09/09/2016 tarihli olay yeri inceleme tutanağında; ”olay yerinde ve çevresinde yapılan incelemede başka bir şüpheli durum bulunmadığı” şeklinde beyanda bulunulduğunu, kaza tespit tutanağında da davacının dava dilekçesindeki beyanının aksine söz konusu kazada karayollarının ve davacıların desteğinin sorumluluğu bulunduğundan bahsedildiğini, kazanın meydana gelmesinde yoldaki tespit edilemeyen kaygan sıvının, yine tespit edilemeyen araçtan meydana geldiğinin ispatının gerektiğini, aksi halde eldeki belgelerle kazanın davacıların belirttiği şekilde meydana geldiğinin kabulünün kesinlikle mümkün olmadığını, davacıların kaza sebebiyle uğradıkları gerçek zararın tespitinin gerektiğini, durumunun ve maluliyet derecesinin tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik zararının teminat içinde olmadığını, bakıcı giderleri talebinden de SGK’nın sorumlu olduğunu, rücuya tabii ödemelerin düşülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın ıslah edilmiş hali ile kabulüne; Davacı … yönünden; 80.117,55 TL, davacı … yönünden; 12.743,48 TL, davacı … yönünden, 6.395,57TL, davacı … yönünden 1.831,61TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 31/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün sebebiyet verdiği trafik kazası için başvuru şartı yerine getirilmediğini, söz konusu kazaya plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün sebep olduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığını, bu sebeple kazanın meydana gelmesinde plakası tespit edilemeyen aracın sebep olduğunun somut delillerle ispatı gerektiğini, söz konusu kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu ileri sürülen plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın kusuru ve sorumluluğu tespit edilmemesi dolayısıyla davanın kabulünün mümkün olmadığını, hesaplamada müteveffanın anne ve babasının yaşayıp yaşamadığı araştırılmadan pay oranları hesaplandığını, kusur raporu aldırılması ve kazanın meydana gelmesinde …’nın kusur oranının belirlenmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 20.07.2015 günü saat 18.30 sıralarında sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı otomobille köy yolu üzerinden … Köyü yönünde seyirle olay yerine geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybedip gidiş yönüne göre soldan yoldan çıkarak takla atması ile meydana gelen trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan davacılar desteği …’ ın öldüğü, davacıların trafik kazasında sürücüsü meçhul aracın da kusurlu olduğu iddiası ile davalı …’ndan destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır. Eldeki davanın, … plakalı otomobilin ZMMS poliçesine dayalı olarak … Sigorta A.Ş. aleyhine açılan Diyarbakır 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/541 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirildikten sonra yetkisizlik kararı verilip tefrik edilerek İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderildiği görülmüştür.Somut uyuşmazlıkta, dava tarihi olan 31/07/2017 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvuru yapılmadan dava açıldığı anlaşılmakla birlikte yargılama sırasında Mahkemece 19/06/2018 tarihli celsede davacı vekiline, davalı sigorta şirketine yazılı müracaat etmesi için kesin süre verildiği ve başvuru koşulunun da yerine getirilmiş olduğu anlaşılmakla, bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/541 Esas sayılı dosyası kapsamında Adli Tıp Kurumundan alınan 23/05/2016 tarihli kusur raporu hükme esas alınarak karar verilmiştir. Oysa kusur raporunun alındığı tarihte davalı … hakkında dava (birleşen dava) bulunmadığından, davalının sürücüsü ve plakası meçhul aracın bulunmadığı yönündeki savunması üzerinde durulmadan ve delilleri toplanmadan, kusur raporuna karşı itirazları değerlendirilmeden karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. Davaya konu kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. (eski BK’nun 53.) maddesi gereğince; hukuk hakimi, ceza mahkemesince belirlenmiş ve kesinleşmiş olan maddi olgu ile bağlı ise de kusurun bulunup bulunmadığı ve oranına ilişkin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığı gibi, kusura ilişkin saptamaya dayanan beraat kararı ile de bağlı değildir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken; ceza dosyası da getirtilerek, ceza mahkemesinin, davacının yaralanmasıyla sonuçlanan olaydaki kusur durumlarına ilişkin tespitinin, maddi olgu olarak kabul edilemeyeceği, TBK’nun 74. maddesi gereği, ceza mahkemesinin kusur değerlendirmesinin hukuk hakimini bağlamayacağı, hususları gözetilmek suretiyle, tarafların bildirdiği delilleri toplanarak İTÜ trafik kürsüsünden seçilecek bilirkişi heyeti veya Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyetinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden kusur durumuna ilişkin ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir kusur rapor alınıp sonuca göre karar verilmesi olmalıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/1941Esas ve 2019/11483 Karar sayılı ilamı). Daire kararının kapsam ve şekline göre; davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/11/2022