Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1850 E. 2022/1955 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1850
KARAR NO: 2022/1955
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 24/12/2019
NUMARASI: 2017/391 Esas – 2019/1123 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; 22/10/2016 günü müteveffa …’ın … plakalı aracın sebebiyet verdiği kaza neticesinde hayatını kaybettiğini, müteveffanın kazanın meydana gelmesinde bir kusurunun bulunmadığını, müteveffanın ölmeden önceki gelir durumunun asgari ücretin üzerinde olduğunu, davalının kazaya sebebiyet veren aracın sigortacısı olduğunu, hükmolunacak tazminat miktarına kaza tarihinden itibaren ticari – avans faizi uygulanması gerektiğini, harca esas değerin 3.500,00 TL olduğunu belirterek ülke geleneklerine göre belirlenecek cenaze ve defin gideri tazminatına ve davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar ıslah dilekçesi ile talebini Davacı … için 81.939,18 TL, davacı … için 64.129,83 TL olmak üzere toplam 146.069,01 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; kazaya karışan aracın 23/11/2016 tarihleri arasında sigortalı olduğu, azami sorumluluk limitinin kişi başına 310.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, bu kazadan dolayı … numaralı hasar dosyasının açıldığını, davacılara 07/03/2017 tarihinde 47.605,95 TL ödeme yapıldığını, bakiye zararın olmadığını ancak bir mahsup yapılacaksa ödeme tarihinden bugüne faiz güncellemesi yapılması gerektiğini, tazminata hükmedilecek ise bu faizin yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacıların davalarının cenaze ve defin masrafları talepleri yönünden feragat nedeniyle reddine, Davacıların destekten yoksun kalma talepli davaları yönünden davalarının kabulü ile 81.939,18 TL’nin 07/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine; 64.129,83 TL’nin 07/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’ a verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekililar ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK’nın 344/1 maddesi gereğince istinaftan vazgeçmiş sayılarak istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin 13.07.2020 tarihli ek kararın verildiği, bu kararın davacılar vekiline usulüne uygun tebliğ edildiği ancak ek karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacılar vekilinin istinaf talebi incelemeye alınmamıştır. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan kusur raporuna yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini, kusur ihlallerinin asli-tali olarak değerlendirildiğini, asli kusurlu olan sigortalı araç sürücüsünün %75 kusurlu olduğunun teamüllerce açık olduğunu, raporda olayın özelliklerinin kapsamlı olarak değerlendirilmediğini, bilirkişi raporları ile müteveffanın geliri hesaplanırken emsal ücretin esas alındığını, müvekkili şirketin ödeme yaptığı tarihteki asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekirken emsal ücretin esas alınmasına itirazda bulunduklarını, kişinin gelirinin belirlenmesinde ispatlanmak şartı ile vergilendirilmiş gelirinin esas alınması gerektiğini, zarar gören beyan ettiği gelirinin vergilendirildiğini belgesi ile ispat edemiyorsa tazminat hesabının yapıldığı tarihte geçerli asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini,hesaplamanın emsal ücret üzerinden yapılması durumunda ülkenin sosyo-ekonomik koşulları ve işsizlik oranları gözetilerek emsal ücretin belirlenmesi gerektiğini, hükme esas alınana hesap bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, pay oranlarının hatalı alındığını, müteveffanın öldüğünde 17 yaşında olduğunu ve yetiştirme gideri hesaplanması gerektiğini, askerlik süresi dikkate alınmadan hesaplama yapıldığını, müteveffanın ölüm nedeninin boyun kırığı olduğunu ve kaza sırasında kask takmayarak neticeyi ağırlaştırdığını, bu nedenle hesaplanan toplam tazminat miktarı üzerinden müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 22/10/2016 günü davalıya sigortalı araç sürücüsü …’ ın kullandığı … plakalı araç ile davacıların oğlu … yönetimindeki … plakalı motosikletin çarpışmasıyla meydana gelen trafik kazasında …’nın vefat ettiği, davacı anne babanın bu vefat nedeniyle karşı araç zmm sigortacısından cenaze ve defin gideri ile destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır. Kaza nedeniyle düzenlenen trafik kaza tespit tutanağı ile olay nedeniyle savcılık soruşturma sırasında olay yerinde yapılan inceleme sonucu alınan kusur bilirkişi raporunda aynı kural ihlallerinden söz ederek desteğin tali, karşı araç sürücüsünün asli kusurlu olduklarının tespit edildiği, yine mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda da sürücülerin aynı kural ihlaleri sonucu yani sürücü … plakalı motosiklet seyir halde olduğu halde, gereken dikkatini yola vermediği ve dikkatsizlik ve tedbirsizlik neticesinde özensiz davranışı nedeniyle bir iz veya mülkiyetten karayoluna çıkarken hızını azaltmak ve yavaşlatmak ve anayoldan geçen araçlara geçiş önceliği tanımak zorunda olmasına rağmen, mahal şartlarını da dikkate alarak hızını tedbir alabilecek seviyeye düşürüp kontrollü şekilde seyrine özen göstermediği ve yavaşlamadığı, … Caddesiden gelen araca geçiş önceliği tanımadığı bu nedenle KTK’ nın 47/c – d ve 57/b fıkrasının 7. Bendini ihlal eden … plakalı aracın sürücüsü …’ın kazanın meydana gelmesinde % 80 oranında kusurlu, sürücü …’ ın … plakalı motosikleti ile, mezkur mahalden … çarşı merkesine doğru seyir halinde iken NO:..’ e yaklaştığında, NO:.. önünden anayola çıkmakta olan sürücüsü …’ ın sevk ve idaresindeki aracı görmesi üzerine motosikletin direksiyonu sola kırarak karşı şeride geçti ve … plakalı araca sol ön kapı tarafından yolun sol tarafında bankette çarptığı ve KTK 47/c – d ve 52/b madde hükümlerini ihlal ederek kazanın meydana gelmesinde % 20 oranında kusurlu oldukları tespit edilmiştir. Bu durumda kaza tespit tutanağı, savcılık aşamasında ve mahkemece alınan kusur raporlarının birbirini teyit ettiği anlaşılmakla kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yine sigorta hasar uygulamalarında kabul edilmiş teamüllere göre trafik kazalarında bir tarafın asli diğer tarafın tali kusuru ile meydana gelen kazalarda asli kusur %75, tali kusur %25 olarak belirlendiği ve kusur bilirkişi raporunda, olayın özellikleri kapsamlı olarak değerlendirilmediği itirazlarının da yerinde olmayıp, raporun ayrıntılı düzenlendiği ve kusur oran teamüllerinin bilimsel ve yargısal dayanağı bulunmadığı anlaşılmakla yerinde değildir. Benzer olayda Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/ 5782 Esas – 12692 Karar, 2016/8095 Esas – 2019/3078 Karar ve 2019/1745 Esas – 2020/3824 Karar sayılı kararlarında “Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu anlamda belirli bir işte ücret karşılığı çalışan kişiler ile bedeni çalışma ya da ticari işletmesinde sürdürdüğü faaliyet karşılığı kazanç elde eden kişilerin destek tazminatında esas alınacak geliri farklı değerlendirmeyi gerektirmektedir. Ücret karşılığı çalışan kişilerin gelirinin sürekli ve düzenli olması gerekmektedir. Performansa bağlı ve prim esasına dayalı ödemeler kesin olmayan ödemelerdir. Somut olayda desteğin, Mustafakemalpaşa Endüstri Meslek lisesi mobilya imalatı alanında 3. sınıfta öğrenci iken vefat ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, desteğin meslek eğitim okulunda öğrenci olduğu tespit edildiğine göre, mezun olacağı tarihin araştırılarak, mezun olduğunda mesleğine göre emsal gelir araştırması yapılması, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından mezuniyetinden itibaren ne kadar sürede iş bulabileceği, emsal gelirin ne kadar olduğu, mesleğine göre yılın tamamında çalışıp çalışamayacağı gibi hususların sorulması, gerektiğinde bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının gerçek gelirinin tespiti ile sonucuna göre hesaplama yapılması gerekirken asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınması ve yetersiz araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”şeklinde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, dosya kapsamından desteğin 14/01/1999 doğumlu olup kaza tarihinde Hasanbeyli Anadolu lisesi, tesisat teknolojisi ve iklimlendirme alanı/yapı tesisat sistemleri 12.sınıf öğrencisi olduğu mahkemece bu doğrultuda emsal ücret araştırması ve meslek odalarından gelen yazı cevabına göre belirlenen ücrete göre hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında isabetsizlik görülmemiştir. Yerleşik ilgili yargıtay içtihatlarına göre;” Hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen çocuğun ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5’ar pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra, yaşam tablosuna göre anne ve babadan hangisi destekten çıkacaksa, kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceğidir.” HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz Dosya kapsamında dava dilekçesi ve alınan bilirkişi raporları davalıya usulüne uygun tebliğ edilmiş olup davalı tarafça bilirkişi raporun tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde raporuna askerlik süresi ile hesaplama yöntemi bakımından açıkça itiraz edilmemiştir. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde rapordaki değerlendirme davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturmakta olup askerlik süresi ile hesaplama yöntemine yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Kaldı ki Mahkemenin hükme esas aldığı ek bilirkişi raporunda yukarıda açıklanan ilkelere göre pay dağılımı yapıldığı, asgari ücretin hüküm tarihine en yakın tarihteki ücret alınarak ve askerlik süresi de gözönünde bulundurularak yapılan hesaplamada usul, yasa ve Yargıtay içtihatlarına aykırılık bulunmamaktadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. (818 sayılı BK 44.) maddesine göre zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve trafik mevzuatı uyarınca sürücü ve yolcuların araçların kullanılması sırasında koruyucu tertibatları kullanması zorunludur. Araçlarla gerek sürücü gerekse de yolcu olarak seyir halinde iken zorunlu olan koruyucu ekipmanların kullanılmaması zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet veren etkenlerdendir. Özellikle de motorsiklet gibi bir araçla seyir halinde iken mevzuata göre sürücülerin takmak zorunda olduğu koruma başlığı (kask) hayati öneme sahiptir. Bu nedenle desteğin kaza anında kasksız olduğunun anlaşılması halinde müterafik kusuru bulunduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi gereğince tazminattan indirim yapılıp yapılmaması hususu değerlendirilmelidir. Somut olayda davaya konu kaza tespit tutanağından davacıların sürücü desteğinin motorsikleti kasksız olarak kullanıp kullanmadığı belirtilmemiştir. Suça ilişkin düzenlenen soruşturma evrakında desteğin otopsi raporunda trafik kazasına bağlı boyun kırığı olarak kesin ölüm nedeni tespit edildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça cevap dilekçesinde desteğin kask takıp takmadığının araştırılması gerektiği ileri sürülmüş, mahkemece bu husus tartışılmamış olması doğru olmamıştır. Bu durumda mahkemece, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. (818 sayılı BK 44.) maddesi gereğince sürücü desteğin otopsi raporunda trafik kazasına bağlı boyun kırığı olarak kesin ölüm nedeni tespit edildiğinden kasktan dolayı müterafik kusurunun bulunduğu ve tazminattan %20 oranında indirim yapılması gerektiğinden hükme esas hesap raporunda tespit edilen tazminat miktarlarından %20 oranında müterafik kusur indirim yapılarak Dairemizce hesaplanan davacı … için 65.551,34 TL, davacı … için 51.303,86 TL olan tazminata hükmedilmesine karar verilerek İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilmiştir. Sonuç olarak HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek bilirkişi raporunda ödemenlerin düşülmesi ile nihai olarak hesaplanan tazminat tutarlarından %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak davacı … için 65.551,34 TL, davacı … için 51.303,86 TL destekten yoksun kalma tazminat talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; Müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirilen miktar, yasal düzenlemelerden kaynaklanan hakkaniyet indirimi mahiyetinde olduğundan yargılama giderinin hesaplanmasında nazara alınmamış, davalı lehine bu kısım üzerinden vekalet ücretine hükmedilmemiş ve aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-A)Davacıların, davalarının cenaze ve defin masrafları talepleri yönünden feragat nedeniyle REDDİNE, B) Davacıların destekten yoksun kalma talepli davaları yönünden davalarının kabulü ile a. 65.551,34 TLnin 07/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … ‘a verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, b. 51.303,86 TL nin 07/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … ‘a verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 7.982,37 TL karar ilam harcından peşin alınan 31,40 TL ve tamamlama harcı olarak yatırılan 490,00 TL nin mahsubu ile noksan kalan 7.460,97 TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3- Davacı tarafından sarf edilen dava açılış gideri: 62,80-TL (başvurma, vekalet ve peşin harcı) davetiye, posta gideri: 263,60-TL, bilirkişi ücreti: 1.800,00-TL ve tamamlama harcı olarak yatırılan 490,00-TL olmak üzere toplam: 2.616,40- TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 4-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin uyarınca hesap ve takdir olunan 10.488,21 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’nin uyarınca hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN;1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 76,10 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/10/2022