Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1823 E. 2022/1925 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1823
KARAR NO: 2022/1925
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/07/2020
NUMARASI: 2018/159 Esas – 2020/393 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09/05/2017 tarihinde davalılardan …’nin ZMMS sigortacısı, İETT’nin maliki, diğer davalı …’ın sürücüsü olduğu … plaka sayılı aracın yaya vaziyette karşıdan karşıya geçmeye çalışan davacı müvekkilinin sol ayağından geçmesi sonucu müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, mevcut yaralanma nedeniyle İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 3 defa ameliyat yapıldığını, sol ayak parmaklarının tamamının ampute edildiğini, ayakta deri kaybının oluştuğunu, Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’nce düzenlenen Sağlık Kurulu Raporuna göre % 33 oranında maluliyet oluştuğunu, davalı sürücü hakkında Küçükçekmece 6.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/654 Esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası açıldığını ve davanın halen derdest olduğunu, müvekkilinin mevcut yaralanma nedeniyle geçici/sürekli iş göremezlik, hastane tedavi ve ilaç gideri, ulaşım ve bakım giderine ilişkin maddi zararlarının doğduğunu ayrıca uzuv kaybı nedeniyle psikolojisinin son derece olumsuz etkilendiğini belirterek fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan, manevi tazminata ilişkin 100.000,00 TL’nin ise davalılar … ve İETT’den müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazada müvekkili idarenin her hangi bir kusurunun bulunmadığını, sefere sürülen aracın bakımlarının zamanında yapıldığını, şoföre gerekli eğitimlerin verildiğini, kazanın olmaması için tüm tedbirlerin alındığını, talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karıştığı bildirilen … plakalı aracın ZMMS poliçesi gereğince müvekkili şirket tarafından teminat altına alındığını, kazanın tamamen davacının kusuru ile meydana geldiğini, sigortalı araç sürücüsünün atfı kabil kusurunun bulunmadığını, davacı tarafın dava konusu tazminat talepleri ile ilgili müvekkili şirkete başvurulmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının sigortalı araç sürücüsünün kusurunu, kazaya bağlı yaralanma nedeniyle daimi maluliyetini ve zararın varlığını, ayrıca dava konusu kaza ile zararı arasındaki illiyet bağını ispat etmesi halinde müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, haksız fiil tarihinden itibaren faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu, avans faizi talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davalılar …, İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve … aleyhine açtığı maddi tazminat davasının vaki feragat nedeniyle reddine,Davacının davalılar … ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, takdir olunan 30.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan 09/05/2017 gününden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nden tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili, davalı İETT vekili ile davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı İETT şoförünün tam kusuru ile kazaya sebebiyet verdiğini, davacı müvekkilin herhangi bir kusur yahut ihmalinin bulunmadığı, kusur incelemesinin hatalı olduğu, ceza mahkemesinde alınan kusur raporu arasındaki çelişkinin giderilmediği, kaza nedeniyle davacı müvekkilde oluşan kalıcı vücut engel oranının %33 olduğunu gösterir rapor bulunmasına rağmen, daha düşük oran tespit edilmiş diğer raporun hükme esas alınarak gerçek durumu yansıtmayan maluliyet oranına göre karar verildiğini, çelişkinin giderilmediğini, davacının ATK tarafından muayene edilmeden rapor tanzim edildiğini, davacının kaza esnasında ve sonrasında yaşadığı acı ve elem, organ kaybı, yürüme bozukluğuna ve denge kaybına neden olması, manevi tazminatın davacının manevi duygularını tatmin edici, davalıları da caydırıcı miktarda olmadığını, düşük miktarda manevi tazminata hükmedildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili olan idarenin, sefere sürdüğü otobüslerin bakımlarını zamanında yaptığını, ayrıca idarenin kazaya karışan şoför personele de gerekli eğitimleri yaptırdığını müvekkili idarenin kazanın meydana gelmemesi için bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, idare şoförünün olaydan sonra hemen aracını durdurup yaralıya müdahale etiğini, polis ve ambulansa haber vererek yaralının hastaneye ulaşmasını sağladığını, aleyhine olan bilirkişi raporuna ve idare şoförü hakkındaki asli kusura da itiraz edildiğini, itirazların mahkemece dikkate alınmadığını, mevcut bilirkişi raporlarına dayanılarak mahkemenin takdir ettiği manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu olayda kazanın davacının kendi kusuru nedeniyle meydana geldiğini, müvekkilinin olay anında yola, trafiğin durumuna ve aracın özelliklerine uygun olarak seyir halindeyken, davacının dikkat ve özen eksikliğinden kaynaklandığını, olayın bulunduğu yerin otobüslere ait manevra alanı olduğunu ve davacının müvekkilinin göremeyeceği bir konumda olaya sebebiyet verdiğini, meydana gelen olayda müvekkilinin gerekli tedbirleri aldığını ancak hem aracın özelliği hem de davacının dikkatsiz davranışı neticesinde kazanın meydana geldiğini, olayda müvekkile izafe edilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, davacının maluliyetinin kazadan değil, daha önce geçirmiş olduğu sağlık sorunlarından kaynaklandığını, dosya içeriğinden de anlaşılacağı üzere davacının zaten kalıcı engelliliği bulunduğunu, maluliyetin trafik kazasından meydana gelip gelmediğinin tartışılmadığını, sadece trafik kazasından kaynaklanan maluliyetin raporda belirtilmediğini, raporun bu yönüyle eksik olduğunu, verilen manevi tazminat miktarının maddi tazminattan daha yüksek olduğunu hükmedilecek belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından 09/05/2017 tarihinde davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı İETT otobüsü ile seyir halindeyken olay mahalli kavşağa geldiğinde dönüş için sağa manevra yaptığı esnada aracının sağ ön teker kısımlarıyla, seyir istikametine göre sol tarafından sağ tarafına doğru karşıdan karşıya geçmekte olan davacı yaya … ile yolun sağ tarafından sol tarafına geçiş yapan kimliği belirsiz yaya ile yol üzerinde çarpışması akabinde davacı yaya …’un çarpışmanın etkisi ile yere düştüğü sırada davalı sürücünün idaresindeki aracın sadmesine maruz kalması neticesinde dava konusu olayın meydana geldiği, davacının yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında davacının Sigorta Şirketi ile uzlaştığı ve maddi tazminat taleplerinden feragat ettiği anlaşılmıştır. Manevi tazminata ilişkin istinaf sebepleri incelenmiştir. Kaza tespit tutanağında davalı sürücüye kusur verilmiştir. Ceza Mahkemesince ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda “sanık-sürücü …’ın asli kusurlu, müşteki yaya …’un tali kusurlu, kimliği belirsiz yayanın tali kusurlu olduğu” tespit edilmiş, sanığın taksirle yaralama suçundan eylemine uyan TCK’nın 89/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş ve hüküm kesinleşmiştir. İlk Derece Mahkemesince ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 29/03/2019 tarihli raporda ise davalı sürücü …’ın % 80, davacı yaya …’un % 20 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Kusur raporları arasında oluşan çelişki üzerine Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 15/11/2019 tarihli kusur raporunda, dava ve cevap dilekçesi, trafik kazası tespit tutanağı, Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi raporları içerikleri, görüntü inceleme ve değerlendirme raporu, tüm beyanlar, olay anı kamera görüntülerinin bulunduğu CD içeriği, CD izleme tutanağı, mevcut veriler ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak “…dava konusu olayın meydana gelişinde davalı- sürücü …’ın % 50 oranında, davacı yaya …’un % 20 oranında ve kimliği belirsiz (dava dışı) Yaya’nın % 30 oranında kusurlu oldukları” tespit edilmiştir. Bu halde kusur raporları arasındaki çelişki giderilmiş olduğundan olaya ve kaza tespit tutanağına uygun denetime elverişli tüm belgeler ve CD incelenerek hazırlanmış Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 15/11/2019 tarihli raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığından kusura ilişkin istinafların reddi gerekmiştir. İlk Derece Mahkemesince tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen ve kazaya ilişkin tüm belgeler incelenerek alınan” Kişinin Tüm Vücut Engellilik Oranının %15 olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 1,5 aya kadar uzayabileceği ” tespitindeki ATK İhtisas Kurulu maluliyet raporunun hükme esas alınmış olması usul ve yasaya aykırı olmadığından ve Bakırköy Dr. Sadi Konuk E.A.H alınan engelli sağlık kurulu raporunun hangi yönetmeliğe göre düzenlendiği belirtilmediği gibi kazadan önce de var olan engelinin de dikkate alındığı anlaşılmakla ATK raporu ile çelişki oluşturduğundan söz edilemeyeceğinden bu yöne ilişkin istinafların reddi gerekmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanması, maluliyet oranı ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1.maddesi kapsamında davacı lehine belirlenen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen istinaf itirazının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerle; davacı vekili, davalı İETT vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili, davalı İETT vekili ile davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-a-Davacı yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Davalı İETT yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.049,30 TL harçtan peşin alınan 512,32 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,98 TL harcın davalı İETT’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, c-Davalı … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.049,30 TL harçtan peşin alınan 512,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,80 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.26/10/2022