Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1690 E. 2022/206 K. 07.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1690
KARAR NO: 2022/206
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/07/2020
NUMARASI: 2016/906 Esas – 2020/353 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 07/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ve …‘un kızları … 04.12.2015 günü saat 17:40 sıralarında Şile Karayolu Ömerli Köprüsü yakını Beykoz yol ayrımı yakınında yolun karşı tarafına yaya şekilde geçmeye çalışırken, davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracıyla, …’a çarparak yaralanmasına sebep olduğunu ve …’un kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiğini, İstanbul Anadolu 54. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/783 esas sayılı dosyası ile davalı … hakkında taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan kamu davası açılmış olduğunu, … plakalı aracın ZMMS poliçesinin keşidecisi olması sebebiyle davalı … Anonim Şirketinin de sorumlu olduğunu belirterek davacı müvekkillerden … ve … bakımından 1.500‘er TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL maddi tazminatın (destekten yoksun kalma tazminatının) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, (sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu) olay tarihinden itibaren faiz işletilmek kaydıyla, davacılar … ve … yönünden ayrı ayrı 40.000,00 TL, … ve … yönünden ise ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere, toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plaka sayılı aracın, müvekkili şirket nezdinde 25/03/2015 – 25/03/2016 tarihli ZMMS ile sigortalı olduğunu, söz konusu aracın 04/12/2015 tarihinde trafik kazasına karıştığını, müvekkili şirketin davacılara daha önce ödeme yaptığını, davacılarında bu ödemeyi yetersiz bulması nedeniyle bu davayı açtığını, dava tarihinden önce davacıların müracaatı üzerine hasar dosyası açıldığını işbu hasar dosyası kapsamında müvekkili sigorta şirketinin aktüerden rapor aldığını, rapora ve poliçe değerlendirmesine göre gerekli ödemeyi müvekkili sigorta şirketinin yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacılardan …’un maddi ve manevi tazminat davasının Reddine, 2-Davacılardan …’un maddi ve manevi tazminat davasının Reddine, 3-Davacılardan …’ın manevi tazminat davasının Reddine, 4-Davacılardan …’un manevi tazminat davasının Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargılama süreci boyunca, sunmuş oldukları delil listesinde dayanmış oldukları tanık delili gözetilmeyerek ve bu şekilde tanıklarının dinlenilmesine karar verilmediği, hukuki dinlenilme hakları ihlal edildiğini, yerel mahkeme delilleri yeterince incelemeksizin, eksik araştırma ile haksız ve hukuka aykırı şekilde hüküm tesis ettiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi ve ATK raporlarının Yargıtayın yerleşik içtihatlarına aykırılıklar teşkil etmekte olduğunu, İTÜ öğretim üyesi üç bilirkişi tarafından hazırlanıp sunulan 10.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalı sürücü şüpheye mahal vermeyecek şekilde kusurlu olduğunu, ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporu hukuk hakimini bağlamayacağını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müteveffanın tam kusurlu olduğunun kabulünde dahi onun kusurunun, davalı … yönünden 3. kişi konumunda olan davacılara yansıtılamayacağını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Trafik kaza tespit tutanağında ; …’in kendi idaresindeki … plakalı aracı ile Şile’den İstanbul istikametinde seyrettiği esnada, aracın gidiş istikametine göre yolun sağ tarafından yaya olarak karşıya geçmek isteyen …’a çarpması sonucu meydana gelen kazada, davalı sürücünün 52/b, maktül yayanın 68. maddeleri ihlal sebebiyle kusurlu olduğunun belirtildiği görülmüştür. Mahkemece İTÜ Trafik Kürsüsünden alınan bilirkişi heyeti raporda özetle, davalı sürücü …, vaktin gece olduğunu göz önüne alarak önünde far ışığı altında görüşe açık mesafe içerisinde bir tehlike belirmesi halinde emniyetle durabileceği bir süratle seyretmesi, dikkatli olması, yolu geçmek isteyen yayayı gördüğünde korna çalarak ikaz etmekle birlikte, çarpmayı önlemek için zamanında tedbir alması lazımken bunlara riayet etmediği, tedbir almada geciktiği anlaşılmış, Karayolları Trafik Kanunun 52/b, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 10l/b maddelerini ihlal ettiği anlaşılmakla davalı sürücü ikinci dereceden kusurlu görüldüğünü, davacıların murisi …’un vasıtaların seyrettiği yolu kontrol etmeden, ilk geçiş hakkını vasıtaya vermeden yolu geçmek istediği, bu itibarla Karayolları Trafik Kanunun 68/b ve Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 138/b maddelerini ihlal ettiği anlaşılmakla kendisinin ölümü ile sonuçlanan kazanın meydana gelmesinde birinci dereceden kusurlu görüldüğünü, sonuç olarak davalı sürücüsü …’in % 25 oranında kusurlu olduğunu, davacıların murisi yaya …’un % 75 oranında kusurlu olduğunu bildirmiştir. Mahkemece Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinde alınan 19/02/2019 tarihli Raporda özetle; Davalı sürücü … sevk ve idaresindeki otomobille seyri sırasında yoldan geçmek isteyen maktül yayayı fark ettiğinde kazayı önlemek için fren tatbikinde bulunduğu, mevcut şartlarda alacak başka bir önlemi olmadığı, ayrıca olayda etkenlik arz edecek herhangi bir trafik kural ihlali de görülmediğinden atfı kabil kusurunun olmadığı, Maktül yaya …, geçişini yayaların geçmesinin daha uygun olduğu bir bölgeden yapması gerekirken hız istiap haddinin yüksek olduğu, kavşağın bulunmadığı ve geçmek istediği diğer yol bölümünün orta bariyerlerle yaya geçişine kapalı olduğu kısımdan, tehlike arz eder şekilde yolun karşısına geçmeye çalışarak neden olduğu olayda asli ve tam kusurlu olduğu, davalı sürücünün olayda etkenlik arz edecek bir trafik kural ihlali görülmediğinden Ceza yargılaması sırasında düzenlenen 04.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda ve dava dosyasına İTÜ üçlü bilirkişileri tarafından sunulan 10.07.2017 tarihli raporda davalı sürücünün kusurlu olduğu şeklindeki değerlendirmelere iştirak edilmediği, ceza yargılamasında dairemizce düzenlenen 19.10.2016 tarihli rapor ile yine cezada İTÜ üçlü bilirkişileri tarafından düzenlenen 15.09.2017 tarihli raporun isabetli oldukları anlaşıldığı, sonuç olarak davalı sürücü …’in kusursuz olduğu, maktül yaya …’un % 100 oranında kusurlu olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul Anadolu 54. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/783 esas sayılı dosya kapsamında 04/05/2016 tarihinde alınan bilirkişi raporunda maktul …’un asli, sanık …’in tali kusurlu olduğu, 19/10/2016 tarihli raporda , 19/03/2017 tarihli raporda ,15/09/2017 tarihli heyet bilirkişi raporunda ve 14/12/2016 tarihli ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan bilirkişi raporunda müteveffa yaya …’un asli kusurlu olduğu sanık sürücü …’in kusursuz olduğunun belirtildiği, yapılan yargılama sonucunda davalı sürürcü …’in beraatine karar verildiği, kararın 13/12/2017 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Bu durumda aynı olay nedeniyle kaza tespit tutanağı, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan ATK kusur raporu ile yine mahkemece alınan İTÜ heyet raporu arasında kusur oranlarında çelişki ortaya çıktığı halde İlk Derece Mahkemesince kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderilmeksizin karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Bu nedenle davacı tarafın kusura ilişkin istinaf itirazı yerindedir. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde ve 24/08/2016 tarihli delil listesinde tanık isimlerinin belirtilmediği, mahkemece 14/03/2017 tarihli ön inceleme duruşması 2 nolu ara kararı ile HMK’nın 140/5 maddesi gereğince açıkça taraflara tanık dahil tüm delillerini somutlaştırmaları yönünde ihtaratlı kesin süre verildiği, süresi içerisinde tanık listesi sunulmadığı, yargılama aşamasında tanık dinletilmesi yönünde talepte bulunulmadığı görülmekle bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde değildir.Tam kusurlu sürücü veya işleten yakınlarının açtıkları davalarda, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açmaları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı … şirketinin sorumlu olacağına ilişkin Yargıtay içtihatlarından anlaşılması gereken, sürücü veya işleten kusursuz olsalar bile sigorta şirketinin tazminat yükümlülüğünün bulunduğu değil, sürücü veya işleten kusurunun destekten yoksun kalan üçüncü kişileri etkilemeyeceğidir. Somut olayda da; davalının sürücülüğünü yaptığı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olan davalı … şirketi, araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde sorumlu olup, aracın çarptığı yayanın tam kusurlu olması halinde tazminat yükümlülüğü bulunmamaktadır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/23637 E. 2017/5012 K., 2014/8957 E. 2016/4281K., 2013/4152 E. 2014/4681 K. sayılı kararları). O halde mahkemece yapılması gereken Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumundan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan kusur raporları arasındaki çelişkiyi giderilecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/02/2022