Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1669 E. 2022/1346 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2020/1669
KARAR NO: 2022/1346
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/06/2020
NUMARASI: 2018/957 Esas – 2020/345 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/03/2013 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMM Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın araç ile seyir halindeyken aracın devrilmesi ve yanması sonucu trafik kazasında vefat ettiğini, dava konusu kazadan önce sigortalı olarak … Tic. Ltd. Şti’de gelir elde eden …’ın vefatı ile eşinin onun desteğinden mahrum kaldığını belirterek tahkikat sonucunda müvekkilinin maddi zararının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmadığı anda arttırılmak üzere 5.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının davalı sorumluluğunu kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan azami poliçe teminatı limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın ibraz ettiği deliller tebliğ edilmediğini, taraflarınca yalnızca dava dilekçesi tebliğ edildiğini ancak kaza tarihi belirtilmediği için poliçe tespiti sağlanamadığını, bu nedenle belge suretleri ve delillerin taraflarına tebliğ edildiğinde cevap haklarının delillerin taraflarına tebliğ edilene kadar saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasının 27/03/2013 tarihinde meydana geldiğini, sigorta şirketi ile düzenlenen ZMM sigorta poliçesi başlangıç tarihi kaza tarihinden daha önce bir tarihe denk geldiğini, tek tarafın kusuruna dayanan trafik kazalarında müteveffanın kusuruna denk kalan kısım 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik ile kapsam dışı bırakıldığını, mahkemenin yürürlük tarihinden çok daha önce 2013 senesinde meydana gelen kazada kaza tarihindeki düzenlemeyi somut olaya uygulaması gerekirken aksi yönde karar tesisi kanunların geriye yürümezliği ilkesine açıkça aykırılık içerdiğini, poliçe niteliği itibari ile sigortalı ile sigortacı arasında bir akit olup sözleşmede geçen hususların sadece tarafları bağlayacağını, burada mirasçılık hükümlerine bağlı bir desteklik durumu olmadığını, destekten yoksun kalan kimse 3.kişi, konumunda olduğunu, poliçe başlangıç tarihinde müvekkillerini haklarından mahrum kılan herhangi bir sözleşme maddesi ve kapsam dışı bırakan haricen bir düzenleme bulunmadığını, hesap uzmanı bilirkişi raporunda PMF yöntemi ile hesaplama yapılması gerekirken ülkemiz koşulları bakiye yaşam sürelerini tam olarak yansıtmayan ve teknik faiz oranları ile müvekkili zararını arttıran TRH yöntemini kabul etmediklerini, müvekkillerine fahiş miktarda harç külfeti yükletildiğini, hüküm tarihine yakın en son bilinen asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, hak kayıplarına sebep olmaması açısından kamu düzeni usuli kazanılmış hakkın istisnaları arasında yer aldığını, hesap raporuna itiraz edilmese dahi kamu düzeninden olan asgari ücret hususu yerel mahkeme tarafından resen gözetilmesi gereken bir husus olduğunu, bu hususun yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Davacıların desteğinin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt vefat etmiş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteğin kusurunun olması, davacıların hakkına halel getirir bir unsur olarak kabul edilemez. Dolayısıyla destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Bu çerçevede, kaza tarihi itibariyle, ZMSS poliçesi bulunmayan araç nedeniyle, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14.maddesine göre, ZMSS poliçesinin kaza tarihindeki limiti dahilinde …’nın sorumluluğu bulunmaktadır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusur davacıya yansıtılamayacaktır. Dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olması desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/17669 E. 2017/919 K.sayılı kararı, HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas, 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas ve 2013/74 karar sayılı ilamları). Somut olayda kaza 27/03/2013 tarihinde meydana gelmiş, kazaya karışan aracın davalıya sigortalı poliçe başlangıç tarihi ise 06/09/2012 dir. Yeni genel şartlar 01.06.2015 tarihinde, Karayolları Trafik Kanununun 92. maddesinde değişiklik yapan yasa ise 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girdiğinden somut uyuşmazlıkta uygulanması olanaklı değildir. Bu halde yukarıya aktarılan Yargıtay kararları gereğince davacının, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulunduğu, bu nedenle murisin kusurunun, davacıya yansıtılamayacaktır. Mahkemece 2918 sayılı KTK ve … Yönetmeliği’ne göre, davalı sigorta şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğu, destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebileceği gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile poliçe tarihinde yürürlükte olmayan yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/06/2022